Alkışlar Nedim Şener için...

Nedim Şener'in, böylesi bir süreçte gösterdiği dostluğu, ahretliği alkışlamasaydık eğer… Aynada kendi yüzümüze bakmaya utanırdık…

“376 gün beraber yattık beraber üzüldük beraber sevindik. Hapishane arkadaşı olarak artık sen benim ölene kadar kardeşimsin. Ayrı yerlerde olsak da sonu ne olursa olsun yanında olmak benim kardeşlik görevim. Ben ölürsem sen, sen ölürsen ben mezara koyarım”…

Bunun adına eskiden “Dostluk” derlerdi…

Çok daha eskiden ise “Ahretlik”…

Günümüzde unutulan…

Ve hatta genelde hiç olmayan “iki değer” yani…

Bu dostluk, bu ahretlik cümlelerini kuran kim mi?..

Söyleyelim: Nedim Şener…

Kimin için mi kuruyor?..

Onu da söyleyelim: Ahmet Şık için…

“Neden gerek görmüş peki?” diyecekseniz eğer…

Ahmet Şık, sebebini ifadesini vermeye davet eden ve sonra da “tutuklanması” istemiyle hâkimliğe sevk eden savcıdan başka kimsenin bilmediği bir “suçlama” nedeniyle bir kez daha tutuklandı da ondan…

Gerçi Şener o cümlelerin yer aldığı yazısını tutukluluktan önce, ifade sürecinde yazdı ama olsun…

Şık tutuklanmasaydı da Nedim Şener’i yine alkışlayacaktık…

Çünkü…

Günümüz medyasında “dostluk” ve çok eski söylemiyle “ahretlik” kalmadı…

O değerlerin yerini “karşılıklı çıkarlar” aldı…

Hiçbir çıkar olmaksızın birbirine bağlı bu iki güzel insandan özgür olanın, tutuklanma ihtimali olan diğeri için…

Ve hem de…

Böylesi bir süreçte gösterdiği dostluğu, ahretliği alkışlamasaydık eğer…

Aynada kendi yüzümüze bakmaya utanırdık…