Alkışlar İlhami Işık için...
İlhami Işık ikinci falcı gibi… Neyi söyleyeceğinden daha ziyade “nasıl” söyleyeceğini biliyor… Ve alkışı hak ediyor…
Padişah saraydaki en güvendiği falcısını
çağırmış…
“Cam küreye bak ve bana söyle… Geleceğimle
ilgili ne görüyorsun?..”
Falcı cam küreye baktıkça yüzü renkten renge,
şekilden şekle girmiş…
Padişah gürlemiş:
“Ne gördüysen
söyle!..”
Kekelemiş Falcı…
“Padişahım” demiş… “Önce siz öleceksiniz… Sizden iki ay sonra da
iki şehzademizi kaybedeceğiz…”
Padişah böylesi bir kara haberi verdiği için
vurmuş falcının kellesini…
İkinci falcıyı emretmiş…
Falcı, ustasının kellesinin neden vurulduğunu öğrenmiş…
O da bakmış cam küreye…
O da aynı şeyleri görmüş…
Söylese kellesi gidecek…
Söylemese mesleğine ihanet edecek…
Bakışlarını cam küreden padişaha
çevirmiş…
“Padişahım” demiş… “Bir kötü bir iyi haberim
var…”
“Söyle” demiş padişah…
“Yakın bir zamanda iki şehzademizi
kaybedeceğiz ama siz onların ölümlerini
göremeyeceksiniz…”
*
Tabii ki padişah da her padişah gibi…
Önce kendi geleceğini düşündüğü için…
Sadece çocuklarının öleceğini zannedip gülümsemiş…
Ve hatta…
Falcıyı ödüllendirmiş…
*
Bu kıssayı şunun için
anlattık…
Neyi söylemekten daha çok nasıl söylemek
gerektiğini bilmek önemlidir…
*
İlhami Işık ikinci falcı gibi…
Neyi söyleyeceğinden daha ziyade “nasıl” söyleyeceğini biliyor…
Ve…
Alkışı hak ediyor…