Alkışlar İbrahim Karagül için...
Son günlerde harika yazılar yazıyorsun sevgili kardeşim… Son yazın da harikaydı… Alkışlarım senin için…
Sevgili İbrahim (Karagül)…
Son zamanlardaki yazıların keşke benim ilgimi çektiği kadar
“siyaset” yazan diğer
meslektaşlarımızın ve hatta en çok da Türkiye Cumhuriyeti
Devleti’ni yöneten ve
yönetmeye talip olan politikacıların, dış politika bürokratlarının
da ilgisini çekse…
*
Endişelerinde tamamen haklı olduğunu söyleyemesem de…
Dünyada ve bilhassa da egemen (Hegemon) devletlerle Ortadoğu
ülkeleri (Elbette
Türkiye de buna dahil) arasında dış politikanın nasıl yapıldığını
çok iyi bilen biri
olarak sana naçizane bir tavsiyem olacak.
Ünlü gazeteci ve AP eski milletvekillerinden Lütfü Akdoğan’ın
“Efsane Cengo -14”
isimli kitabını eğer okumadıysan hemen oku…
*
Akdoğan, Türk asıllı sonradan Müslümanlığı da kabul etmiş Fransız
akademisyen
(Yıllarca Fransa’da bir üniversitede rektör) ama aslında bir CIA
ajanı olan Jacques
Bernard’ın (Halen yaşıyor) hayatını anlatıyor.
*
Rektör CIA ajanı Bernard, 1993 yılında dönemin T.C. Cumhurbaşkanı
Süleyman
Demirel’i ziyaret ediyor…
Ve…
Ülkemizin Cumhurbaşkanı’na bak neler diyor…
*
"Sayın Demirel affınıza sığınarak bazı hatalarınızı da söylemek
mecburiyetindeyim.
Başbakan olarak son kurduğunuz hükümetinizde mafya mensupları,
kaçakçılar ve
hırsızlar vardı. Banka soyguncusu vardı bakan yaptınız.
Milli istihbarat Teşkilatınızın ise hiçbir ahlâka, terbiyeye,
haysiyete ve namusa
dayanan varlığı görülmemiştir.
Bana "sivil bir başkan getireceğim"demiştiniz getirdiniz, değişen
bir şey oldu mu?
Vatandaşlarınızı asker, jandarma, polis, MİT, maliyeci, gümrükçü,
tapucu ve
daha devletin nice kolu kontrol ediyor; zorbalık yapıyor.
Hakimleriniz ve savcılarınız da dahil olmak üzere devlet içinde
rüşvet yenmekte.
Burada, güvenilir bir ortamdan çok uzakta yaşanmaktadır.
Devlet olarak bu ahlak, karakter ve kültürle bir yere
varamazsınız………
Sayın Başkan, bütün teşkilatlarınız ve hükümetiniz yolsuzluk içinde
kalmış.
Bankalarımız da yine yolsuzluğa batan bir bakanın elinde.
Bakanlarınız kelepçeli olacakları yerde ülkeyi yönetiyorlar.
Vatandaşın ise adalete karşı hiçbir sevgisi, saygısı yok.
Siyasetçiler iktidar kavgasına tutuşmuşlar. Bunun adı koltuk
kavgası……
Sayın Başkan, bakanlarınız veya okul müdürleriniz, mühim makamları
teslim
ettiğiniz insanlar yalnız çalmıyor; mafyayla veya kendi akrabaları
ile
oluşturdukları mafyalarla devleti yiyorlar.
Bütün dosyalarınız da yolsuzluklar var……..
Sayın Başkan bugün her şey Amerikan hükümeti ve CIA tarafından
bilinmektedir.
Bizler Türkiye'yi çok iyi biliyoruz, ordu içinde kimin hırsızlık
yaptığını, kimin
rüşvet verdiğini çavuşunuza kadar biliriz.
Siyasi polisinizin bütün marifetlerini ve MİT’in bütün
yolsuzluklarını da en küçük
kademesine kadar biliriz.
Türkiye hakkında bilmediğimiz en ufak bir şey yok
Edirne'den Doğu Anadolu'da Ağrı'ya, tüm iş adamlarınızın yurtiçinde
ve
yurtdışında kaç kuruş paraları olduğunu dahi biliriz.
Size, içinizdeki bir gerçeği üzüntüyle ifade ederim ki şu an
ülkenizde CIA'ye
hizmet eden 30.000 ajan vardır.
Bebekte satılan bir kilo etin kaç kuruş olduğu bilgisi, soğan,
pirinç ve yağ
fiyatlarınız bile her gün CIA'e gider. CIA ekonominizi milim milim
takip eder.
Acı bir gerçektir ki yolsuzluğun başı hükümet, devlet,
mafyadır.
Emniyet güçleriyle mafya güçleri müşterek çalışıyor.
Elbette ki bu ülkeyi idare etmek çok zordur.
Şunu biliniz ki Türkiye'yi siz idare etmiyorsunuz……..
Bizde tanrılar vardır Sayın Başkan, 100 kadar tanrımız var.
Bütün dünyayı bunlar idare eder.
İşte siz ve öteki ülkeler de bu Amerikan tanrıları tarafından idare
edilirsiniz.
Endişe etmeyin. Bunlar gerçek tanrılar değil. Bunlar; para, silah
tanrılarıdır;
enerjidir, füzedir, tanktır, uçaktır, dolardır, petroldür,
altındır, gümüştür ve
hatta atomdur.
Dünyanın tanrıları bunlardır ve bunlar da Amerika'nın
elindedir.
Bugün Amerika dışında devlet vasfına haiz; Avrupa'da İngiltere,
Almanya ve Fransa
vardır. Bunların dördü üzerinde bir devlet sayabilir misiniz?
Asya'da ise Rusya, Çin
ve Hindistan dışında bir devletten bahsetmek mümkün mü?
Afrika'da devlet vasfına haiz bir ülke ismi gösterebilir
misiniz?
İşte Türkiye de bu kaybolmuş, yok sayılan ülkeler
arasındadır."
*
Yani sevgili İbrahim…
Türkiye bu hale sadece ABD tarafından da getirilmemiştir…
Siyasetçisi, askeri, bürokratı, yargısı, iş insanı ve hatta
sporcusu, sanatı elbette
halkıyla bu noktaya bizzat gelmiştir…
*
DP döneminde Türkiye’nin en yakın ce candan iki dostu İran ve
İsrail idi…
Bugün İran – İsrail birbirlerinin gözünü oymak için fırsat
kolluyor…
Ne yani?..
Bu iki ülke “biz düşman olmak istemiyoruz” dediler de ABD bu
ikisini zorla mı
düşman yaptı?..
*
Bağdat Paktı kurulurken (Türkiye – İran – Irak – Pakistan)
İngiltere’nin o paktta işi
neydi?..
Diğer dört ülke “Yok kardeşim seni istemeyiz ama Suriye, Mısır,
İsrail ve Suudi
Arabistan da bu paktta olmalı” dediler de İngiltere itiraz mı
etti?..
Hayır…
İtiraz, “Müslüman” ülkelerin kral ve başkanlarından geldi…
*
Bugün artık ülkemiz ya silahlı bir savaşa sokulup daha da
küçültülecektir…
Ya da…
Geçmişte yapılan hataların, hırsızlıkların, yolsuzlukların ve
beceriksizliklerin
bedelini “en az zararla” ödemek için “akıllı ve akılcı”
olacaktır…
*
Yani…
Ya; ABD – Rusya – AB – Çin ve hatta İran ve İsrail ile de uyum
içinde yaşamanın
yollarını bulacağız…
Ya da…
*
Sahi İbrahim…
“Ya da” var mı?..
*
Çok uzattım…
Son günlerde harika yazılar yazıyorsun sevgili
kardeşim…
Son yazın da harikaydı…
Alkışlarım senin için…