Alkışlar Ali Sirmen için...

Ali Sirmen’in muhalifliği küfür, hakaret, karalama, aşağılama ve düşmanlaştırma içermiyor…

Ali Sirmen en bilinen muhaliflerden…

Ama…

En olgun olanlardan…

En akillerden…

En yüce vicdanlılarından…

Çünkü…

Sirmen’in muhalefeti samimi bir ideoloji farklılığından kaynaklanıyor…

Sirmen’in muhalifliğinin içinde zerrece “Bencil Hesap” yok…

Sirmen’in muhalifliği küfür, hakaret, karalama, aşağılama ve düşmanlaştırma içermiyor…

*

Ali Sirmen’in bugünkü Cumhuriyet’te “İhanet – Densizlik” başlığı altında yayımlanan makalesi; hem evetçilerin, hem de hayırcıların:

Önce okurlarını…

Sonra izleyicilerini…

Daha sonra da sosyal medya takipçilerini:

Tahrik eden…

Onları karşı mahalleye karşı düşmanlaştıran…

Tahammül güçlerini törpüleyen trol ve troliçelerine “ders” veren bir makale…

Bu makalesiyle makul çoğunluğun gönüllerini kazanan; azgın azınlığın ise ayıplarını yüzüne vuran makalesiyle Ali Sirmen’i alkışlıyoruz…

İHANET – DENSİZLİK…

Haberi okuyunca ne zamandır siyasal haberlerle kararan içim aydınlandı. Olay olağanüstü kıvraklığı ve şeytani zekâsıyla “Şeytan” lakabıyla anılan Fenerbahçeli eski futbolcu Rıdvan’ın anayasa referandumunda “evet” diyeceğini açıklaması üzerine, kimi CHP’lilerin buldukları “Şeytan’a uyma! Hayır de!” sloganı.

İnsanı gülümseten, zekâ ürünü bir davranış.

Halkoylaması sürecinde en fazla ihtiyaç duyduğumuz şey de işte bu.

Aynı gün Cumhuriyet’te de, Arda Turan’ın açıklaması vardı.

Açıklamanın içeriğini çok beğendiğimi, başkancı sistem hakkındaki görüşlerine katılmadığım Arda’nın, bir birey olarak düşüncesini açıklama hakkını savunan ve yurt ve Atatürk sevgisinden şüphe etmenin kimsenin haddi olmadığını belirten düşüncelerine içtenlikle katıldığımı belirtmek isterim.

Ve yine içtenlikle söylemeliyim ki halkoylamasında “evet” diyeceklerini açıklayan Rıdvan da, Arda da hain de değillerdir, düşman da.

Tabii “hayır” diyeceğini, başına gelecekleri göze alarak, büyük cesaretle ilan eden, Meltem Cumbul için de aynı şeyi söylemeliyiz. Reis düzenine “hayır” diyecek olanların “evet”çilerin, “evet”çilerin de “hayır” diyenlerin hain ve düşman olmadıklarını kabul etmeleri ve bunu içselleştirmeleri, toplumun barışın ve demokrasinin önkoşuludur.

Eğer bu mutabakat sağlanamazsa, sonuç ne olursa olsun, bundan toplumca hepimiz zararlı çıkarız.

***

Demokrasilerde herkes, düşüncesini özgürce ifade etmek, bunun için örgütlenmek hakkına sahiptir.

Toplum için neyin daha iyi ve yararlı olduğu konusunda birbirine zıt görüşleri olanlar illa birbirlerinin düşmanları değillerdir.

Benim gibi düşünmeyen karşımdakinin vatan haini ve düşman olmadığını kabul etmek zorunda olduğum ve karşımdakinden de aynı zorunlu davranışı beklemek hakkına sahip bulunduğum sistemdir demokrasi. Hatta demokrasilerde yurttaşın yalnız ülke için en iyi olduğu kanısını taşıdığı düşünceyi değil, ama aynı zamanda salt kendi çıkarına en uygun düşeni savunmak hakkı da vardır. İşçi sendikaları, işveren kuruluşları bu tür örgütlerdir ve ikna yoluyla, oylama yöntemiyle çıkarını savunmak da bireyin, çıkar gruplarının, sınıfların meşru haklarıdır.

Ancak bunun en uygun şekilde yaşama geçmesinin de kuralları ve adabı vardır.

Demokrasi bütün fikirlerin ve çıkarların kendilerini serbestçe ifade edip savunma hakkına sahip oldukları, bunun için örgütlenebildikleri rejimdir. Ama bu demek değildir ki, demokrasilerde her şeyi her yerde söylemek esastır.

Her fikrin ve çıkarın, kendini ifade ve savunma hakkına ve imkânına sahip olması, “evet”çilerin, “hayır”cıların mitinglerini basıp onları susturarak, kendi savlarını haykırmaları anlamını taşımaz. Burada esas olan evetçilerin de hayırcıların da eşit savunma haklarına sahip olmalarıdır.

Yoksa herkesin kendi düşüncesini karşısındakinin toplantısında savunmaya çalışması marifet değildir.

***

Liberal partide sosyalizmin savunmasının, sosyalist partide de liberalizmin savunmasının yapılmasını istemek, tıpkı işveren kuruluşunun başkanının grev gözcülüğü, işçi sendikası başkanının lokavt sözcülüğü yapmasını istemek gibi abestir ve böyle bir davranıştan demokratik ahenk değil, anarşist kaos doğar.

Laiklik, herkesin yaşam biçiminde, karşısındakinin alanına tecavüz etmemek kaydıyla serbest olmasını savunur.

Ama laiklik Müslüman mahallesinde salyangoz satmak değildir.

Cemaat, tarikat gazetesinde laiklik propagandası yapmaya kalkışmak, ne laik düşünceye, ne yazının sahibine ne de cemaate veya tarikata bir şey kazandırır.

Aynı şekilde, laikliği savunmak için kurulmuş bir organda, laikliği getiren ile götüreni aynı kefeye koyan düşünceler ileri sürmek kimseye bir şey kazandırmaz.

Böyle bir davranış kuşkusuz hainlik değildir, ama densizliktir.

Demokrasilerde densizlik de suç değildir, serbesttir, ama hoş da değildir.