Akif Beki
Can yakıcı, onur kırıcı bir adaletsizliğin giderilmesi için açıyor köşesini…
Hukuk fakültelerinde öğrencilere
ilk öğretilen ilkelerden biri şöyledir:
"Adalet yerini bulsun, isterse kıyamet
kopsun".
Övünmeli miyim yoksa çoğu zaman başarılarımın
önüne geçtiği için yerinmeli miyim bilmiyorum; ben ve kardeşlerim
annemizden, babamızdan "önce adalet" şiarını
öğrendik...
"Eğer" demişti rahmetli babacığım bana ve iki kız
kardeşime, "öğretmenleriniz bugün arkadaşlarınızın
aleyhine, sizin lehinize ama adaletsiz bir karar alırsa, yarın bir
gün aynı adaletsizliği sizin için de
yapar."
Evet...
Adalet, adalet, adalet...
Bir
Galatasaray - Fenerbahçe maçının hakemi
Galatasaray lehine ama adaleti olmayan bir penaltı
verdiğinde baba - oğul ekranın
karşısından kalkmış maçın ondan sonraki bölümünü izlememiştik.
Fenerbahçeli yeğenim şaşırmış hatta ikimize de
"deli" gözüyle bakmıştı...
Maçtan sonra niçin o tepkiyi verdiğimizi sordu.
Cevabı oğlum, yani yeğenimin kuzeni verdi:
"O kararı bizim lehimize de olsa adaletsizdi. Maçın sonuna
kadar benzerlerini bizim aleyhimize çalmayacağı ne
malumdu?"
Ne mi olmuştu?..
Yeğenim 26 yaşındaydı ve fanatik olmamakla
birlikte Fenerbahçeli idi...
O adalet duygumuzun yüceliği nedeniyle sempati beslediği takımdan
vazgeçip Galatasaraylı
oldu...
Halen aslan gibi
Galatasaraylı...
Ve bugün birinci ilkesi şöyle:
“Kazanacaksak hak ettiğimiz için kazanalım;
adaletsizliklerle
değil...”
Bugün;
daha önceki zamanlarda çok sık eleştirdiğim Akif
Beki için "Kazandı"
diyeceğim.
Çünkü…
Akif bugünkü Hürriyet’te başlığı altında yayımlanan makalesinde; milyonlarca yurttaşın gözleri önünde cereyan eden adaletsizliklerden birini teşhir ediyor…
İzmir’de “asrın casusluk davası” olarak başlayan ama aslında "asrın en büyük saçmalığı" olan o davalarda ve hem de "tutuklu" yargılanan Kurmay Albay İdris Acartürk’ün kızı Pelin Acartürk’ün bir mektubunu yayımlıyor…
Yani…
Can yakıcı, onur kırıcı bir adaletsizliğin giderilmesi için açıyor köşesini…
En çok da ne istiyorum biliyor musunuz?..
O yargılamaları yapan savcı ve yargıçların evlâtlarının da
Akif'in yayımladığı mektubu okumalarını...
Keşke imkânım olsa o mektubu ben o savcı ve yargıçların evlâtlarına
gönderebilsem..
Ve altına da şöyle bir not koysam...
"Kanunları babalarınız kadar bilmeyebilirsiniz...
Bu kabul edilebilir bir şeydir...
Ama...
Vicdan öyle yüce bir duygudur ki; verilen bir kararın adil olup
olmadığını hemen fark eder...
Mektubu okudunuz...
Şimdi lütfen vicdanınızın sesine kulak verin..
İdris Acartürk için "'suçlu" mu diyor yoksa 'Masum"
mu?..
Evet...
Aynen bu notu koyardım...
Çünkü bilirdim ki, ideolojik olmayan her vicdan; o mektubu
okuduktan sonra Kurmay Albay'ın masum olduğuna
inanırdı...
Çünkü...
Hiçbir suçlu kalem Hürriyet gibi bier gazetenin
etkin bir yazarına "yalan" şeyler yazmaya cesaret
edemez...
Ve…
Akif Beki bu asil tavrıyla kazanıyor…
Not: Bilinir ki Beki, bu yargılamalarda en başında Hükümet’le aynı çizgideydi. Bugün adaleti araması, adaletin tecellisi için çalışması elbette soylu bir davranıştır…