AK Parti ve MHP neden feda ediyorlar?
Bugünkü konum, demokrasi ile siyasi partiler ilişkisi olacak. Ve elbette siyasetçinin (Bilhassa milletvekilinin) “İrade özgürlüğü”…
Bugünkü konum, demokrasi
ile siyasi partiler
ilişkisi olacak.
Ve
elbette siyasetçinin (Bilhassa milletvekilinin) “İrade
özgürlüğü”…
*
Demokrasilerde parti içi
“otorite” değil parti içi
“disiplin” esastır.
Çünkü…
Parti içi otorite baskı…
Parti içi disiplin ise öz
denetimdir…
*
Parti içi otoritede irade özgür değildir…
Parti içi disiplinde ise irade özgürdür…
Ancak…
Kaosa sebebiyet vermemek şartıyla…
HER TÜRLÜ YANLIŞLIĞA GÖZ YUMMAYI GEREKTİRİR
Parti içi otoriterlik
politikacının vicdanını boğar,
sesini keser.
Çünkü…
Otorite, milletvekiline ülkede olan biten her türlü
yanlışlığa göz yummayı gerektirir.
Daha
doğrusu otorite, milletvekilini olan bitene göz yummak zorunda
bırakır.
*
Parti içi disipline
olan bağlılık ise yeri geldiğinde
ülkede olan bitenlere göz yummamak özgürlüğünü
verir…
Milletvekili,
parti içi disipline nasıl ki özgür iradesiyle ve hiçbir baskı
altında kalmadan gönüllü olarak uyuyorsa…
Bir
şeyler kötü gittiğinde de özgür iradesiyle parti içi
disiplinin dışına
çıkabilir.
DAR GÖRÜŞLÜLÜK ÖMRÜ KISALTIR
Parti içi “birlik” ve siyasi başarı uğruna otoriterliğe başvuran, milletvekillerinin özgür iradelerini sert hareketlerle kısıtlayan, yeni fikirlere, özgür davranışlara set çeken dar görüşlü bir siyasi partinin, ömrünün tamamlanmak üzere olduğuna inanılır…
*
Bir partinin ayakta kalabilmesi, siyasi yaşamını sürdürebilmesi için gelişmesi, girişimlere ve değişimlere ayak uydurması zorunludur…
PARTİ İÇİ DİSİPLİNDEN DE UZAKLAŞILIR
Türkiye 2019 seçimleriyle (Büyük
ihtimalle) birlikte “iki partili” sisteme geçiş yapacak.
İki
partili sistemde parti içi otoriterlik imkânsız
gibidir…
Hatta…
İki
partili sistemde parti içi disiplinden de
uzaklaşılır.
Bugün ne kadar eleştirilse de
Amerika’da sistemin bu kadar doğru
ve rahat yürümesi 214 yıldır gayet başarılı bir şekilde yürütülen iki
partili sistem sayesindedir.
*
Çok partili sistemde
“parti içi disiplini” değil,
“parti içi otoriterlik” söz
konusudur.
Çünkü…
Çok
partili sistemler ideolojik “Lider Partisi” sistemleridir.
*
Oysa…
İki
partili sistemde her görüşten milletvekili iki partiden birinde yer
alabilir…
Liderler milletvekilleri ve parti teşkilatları
üzerinde otoriterlik uygulayamazlar.
SON DERECEDE OLUMLU…
Bu açıdan
bakıldığında…
AK
Parti Genel Başkanı ve
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile
MHP Genel Başkanı
Bahçeli’nin ittifak konusunda daha
şimdiden görüş birliğine varmaları siyasetin geleceği açısından son
derecede olumludur.
*
Her iki lider de kendi partileri üzerindeki egemenlik ve otoriterlik haklarından vazgeçiyorlar.
*
Umarım ve temenni ederim ki karşılarında da aynı şekilde asgari müştereklerde birleşebilecek, aralarındaki farklılıkları demokrasi uğruna görmezden gelebilecek bir karşı grup oluşur.
GÖRÜŞ AYRILIĞINA DÜŞEBİLİR
İki Partili sistemde bir milletvekili öyle bir gün gelir ki, üyesi olduğu ya da listesinden meclise girdiği siyasi parti ile demokrasi, hukuk devleti, insan hakları ve kuvvetler ayrılığı ilkeleri gibi temel konularda görüş ayrılığına düşebilir.
*
İşte o zaman seçim sisteminin bireysel seçilmeye kolaylık sağlamasından dolayı (Dar bölgeden söz ediyorum) o milletvekili parti disiplini ve hatta kendisini seçenlerin de çıkarlarına karşı, vicdanının sesini dinleme özgürlüğüne sahiptir.
SİYASET DİN DEĞİLDİR…
Bütün dinler ve kutsal kitaplar, kulların kendilerini yaratan tanrıya karşı gelmelerinin, emirlerine uymamalarının günah olduğunu ve bedelini öbür dünyada ödeyeceklerini bildirir.
*
Ama…
Siyaset din değildir…
Siyasetçi de liderine (Ve
seçmenlerine de) kulluk etmemelidir.
Bir
milletvekili liderinin (Ya da partisinin) kulu olmadığı gibi emir
eri de değildir..
Keza…
Bir milletvekili kendisini seçen
halkın da kulu ve emir eri değildir.
*
Halkın vekâletini almıştır
ama…
Kendisine verilen bu vekâlet, özgür iradesiyle
karar vermesi içindir…
İradesini lidere veya partisine kiraya vermesi
için değil.
DİYEBİLİR, DİYEBİLMELİ DE…
Demokrasinin halka dayandığı
doğrudur…
Ancak…
Bu,
halkın her zaman en doğruyu en yararlı olanı düşüneceği anlamına
gelmez.
Halk
vekilini kendisinden daha doğru düşündüğü, daha çok bilgi ve
deneyime sahip olduğu için seçer…
Ve…
“Sana güveniyorum. Sen benim
yararıma karar vereceksin” der.
*
Seçilen milletvekili
gerçekten dürüst, sağlam karakter sahibi, yüce vicdanlı birisi ise kendisini seçenlere;
“Bu konuda siz böyle
düşünebilirsiniz ama benim sahip olduğum bilgi ve deneyimlerim
kendi tercihimin ülkemin yararına olacağı yönünde” diyebilir, diyebilmeli de…
BAKALIM DİĞERLERİ NE YAPACAK?..
Seçmenler milletvekillerini
halkın düşüncelerinin bir aynası olarak değil, düşünme ve karar
verme becerilerine güvenlikleri için seçerler.
O
nedenle bir milletvekili, vicdanının sesini dinleyerek seçmelerinin
isteklerine karşı koyabilmeli.
*
Önümüzdeki günlerde
Türkiye demokrasinin bu
gerçekliğiyle karşı karşıya gelecek.
İki
partili sistemi talep eden Ak Parti ve MHP de parti içi otoriterlikten vazgeçeceklerini
daha şimdiden ilân ettiler.
*
Bakalım diğerleri ne yapacak?..