Ahmet Taşgetiren ile Haşmet Babaoğlu birbirine girdi
Haşmet Babaoğlu dün isim vermeden Ahmet Taşgetiren'e "milleti korkutmak için bin dereden taş getiren mahçup hayırcı" dedi... Taşgetiren'den "Sen önce çamurluktan çık, adam ol" cevabı geldi...
Sabah gazetesi yazarı Haşmet Babaoğlu ile Star gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren isim vermeden birbirlerine girdi...
Haşmet Babaoğlu dünkü yazasının satır aralarında "Milli medyada yazıp çizmesine rağmen Avrupalılarla birlik halinde kendi milletini korkutanları anlayabilir miyiz?" diye sormuş ve ardından da "Hiç utanmadan köşesinden kendi milletini krizle, darbeyle, savaşla korkutmak için bin dereden 'taş' getiren mahcup 'hayır'cılara baktıkça 'Pes' diyorum" diye yazmıştı...
Yazıdaki "taş' getiren" ifadesiyle kendisinin hedeflendiğini anlayan Ahmet Taşgetiren, bugün isim vermeden Haşmet Babaoğlu'na isim vermeden, köşesinin dibine koyduğu "ONA" başlıklı dipnotla cevap verdi...
İşte Taşgetiren'in o dipnotu:
ONA: Bir çamur adam. İkide bir Taşgetiren'e yapışmaya çalışıyor. Ama tutmaz. Sen önce çamurluktan çık, adam ol. Sana senin kelimelerinle hitap etmeyeceğim. Çünkü kalemim kirlenir.
İşte Haşmet Babaoğlu'nun Ahmet Taşgetiren'i kızdıran dünkü yazısı:
ALÇAKLIĞIN BU KADARI...
Birbirlerinden ölümüne korkmaya başladılar...
Emin olun ki...
Almanya ve Fransa iki insan olup gece karanlığında bir sokakta
karşılaşsaydılar, sırtlarını duvara verip tetikte dururlardı.
İtalya deseniz, yüzüne gülümseyip sürekli arkasından konuşan bu
mahalleden sıkıldı, canına tak etti.
İspanya sevdiklerini, malını, mülkünü, geleceğini mahallenin dayısı
Almanya'ya kaptıralı çok oldu. Teslim mi olsun, isyan mı etsin, bir
türlü karar veremiyor.
Yunanistan'ın cebi delik!
Gününü zor kurtarıyor ve geceleri kafayı yastığa koyduğunda
mahallenin yedi sülalesine sövüp sayıyor.
İngiltere mi? O zaten mahalleden ayrıldı, köprüleri attı.
Daha neler neler!
En son racon kesecek bir "abi" aradılar; yolları Vatikan'a
çıktı.
Papa'nın önünde sepet gibi dizildiler ama içlerindeki güvensizlik
ve korkuyu bastırmaları ne mümkün!
Peki, birbirlerinden duydukları tedirginliği kaldırmak
için ne yapıyorlar, diye soracak olursanız...
Cevap net: Birlik olmalarını sağlayacak bir
"öteki" inşa etmeye çalışıyorlar.
Yani bizim Avrupa'nın "öteki"si olduğumuz o çok
eski duygu iklimini hortlatıyorlar.
Tabii bunda bile dürüst değiller.
O yüzden de referandumu günah keçisi haline
getirdiler.
Akılları sıra bizi korkutuyorlar.
Bakanları, bürokratları, aydınları, medyalarıyla üzerimize
çullanıp "Referandumdan evet çıkarsa, sizi fena yaparız
ha!" demeye getiriyorlar.
Tehditlerinin, terbiyesizliklerinin sonu gelmiyor.
Bir bakıma iyi de oluyor!
Böylece üzerlerine örttükleri yaldızlı demokrasi ve
hukuk şalı omuzlarından kayıp çirkinliklerini çırılçıplak
bırakıyor.
Eh, diyelim ki Avrupalıyı anladık...
Çünkü bir "Avrupa medeniyeti" projesi olarak
muazzam bir duygusal yatırım ve ekonomik emek verdikleri
Avrupa Birliği'nin çatırdaması onları çıldırtıyor.
Diyelim ki, bizim burada doğduğuna pişman
"beyazlar"ın ruh hali de onlardan farklı
sayılmaz.
Zaten varlıkları bir Avrupalı göz tarafından
onaylanmadan yaşamayı bilmiyorlar ki!
Fakat milli medyada yazıp çizmesine rağmen
Avrupalılarla birlik halinde kendi milletini
korkutanları anlayabilir miyiz? Asla!
Hiç utanmadan köşesinden kendi milletini krizle, darbeyle,
savaşla korkutmak için bin dereden "taş" getiren
mahcup "hayır"cılara baktıkça...
Pes, diyorum...
Bu kadar alçaklık olmaz, olamaz.
Bu tarlaları nasıl böyle derin sürmüşler?
İşte Ahmet Taşgetiren'in bugünkü yazısı:
ndi milletini krizle, darbeyle, savaşla korkutmak için bin dereden "taş" getiren mahcup "hayır"c