Ahmet Kekeç: Hâlâ tehdit ediyor rezil herif
Ahmet Kekeç, Star gazetesindeki bugünkü köşesinde, Can Dündar hakkında kırmızı bülten çıkartılmasını kaleme aldı.
Dün Cumhuriyet gazetesinin eski yayın yönetmeni Can Dündar'la ilgili flaş bir gelişme yaşandı. Adana'da durdurulan MİT tırlarıyla ilgili Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan habere ilişkin açılan davanın sanığı Can Dündar hakkında kırmızı bülten çıkarılmasına karar verildi. Ayrıca yurt dışında yaşayan Dündar hakkında ayrıca gıyabi tutuklama kararı da çıkarıldı.
Ahmet Kekeç bugünkü 'Hâlâ tehdit ediyor rezil herif' başlıklı yazısında Can Dündar'ın artık sıradan bir “adli vaka” olmadığını bir “istihbarat” konusu olduğunu yazdı.
İŞTE AHMET KEKEÇ'İN
YAZISI
Mahkeme Can
Dündar için “kırmızı
bülten” istedi...
Can Dündar’a sorarsanız, “Fikir özgürlüğünün INTERPOL takibine
alınması söz konusu değil...”
Casusluk faaliyeti (ya da devlet sırlarını
faş etmek) fikir özgürlüğüne giriyorsa,
doğrudur... “Kırmızı
bülten” talebi genellikle dikkate
alınmaz.
Dünyanın bu meseleye (MİT
TIR’ları hadisesine) nasıl baktığı
da önem arz ediyor
tabii... “Dünya” dediğimiz
konsorsiyum, yani Batılı devletler ve ABD bu işe nasıl
bakıyor?
Nasıl bakacaklar, Can Dündar gibi bakıyorlar elbette...
Ortadaki işin adlı adınca “casusluk
faaliyeti” olduğunu, dolayısıyla
“kırmızı bülten”in yürürlük kazanması gerektiğini bildikleri halde
mahkemenin talebini dikkate almayacaklar.
Çünkü MİT TIR’ları hadisesine Türkiye’yi sıkıştıracak, Türkiye’nin
terörle mücadelesine itibarsızlaştıracak malzeme gözüyle
bakıyorlar... Ayrıca söz konusu casusluk faaliyetinin
bir “parçası” ya
da “kurgulayıcısı” konumundalar.
Can Dündar, geçenlerde BBC’nin
konuğuydu...
Başına gelenleri (ya da
getirilenleri) anlatmaya çalıştı ama BBC
muhabiri tarafından rezil rüsva edildi.
BBC muhabiri şunları söyledi: “Şimdi
doğruyu konuşmak lazım. İngiltere’de ve ABD’de devlet sırrı olan
bir olay haber konusu olsa, o gazeteci sizinkinden daha kötü bir
muameleyle karşılaşırdı...”
Demek ki Batılılar da farkında MİT TIR’ları
hadisesiyle ne amaçlandığının.
Hatırlayalım:
Can
Dündar “gazetecilik” saikiyle
o görüntüleri yayınladığını söylemişti...
İfadesinde aynen bu cümle
geçiyor: “Gazetecilik yaptım...”
Sadece “gazetecilik” olsaydı,
tolere edilebilirdi...
Ama “iş” görüntü
yayınlamayı aştı... Çünkü söz konusu haber, doğrudan terörle
mücadeleyi kriminalize ediyor, Türkiye’nin DEAŞ’a silah
gönderdiğine dair birtakım “yalan
iddiaları” içeriyordu.
Nitekim bu iddialar “savcılık
sorgusunda” Can Dündar’a
soruldu: “DEAŞ’a silah gönderildiğini
iddia ediyorsunuz. Buna ilişkin bir kanıtınız var
mı?”
Can Dündar bu soruya şöyle cevap
verdi: “Hayır... Hiçbir kanıtım yok.
Duyum üzerine yaptım bu haberleri.”
Duyum üzerine ülkesini
karalayan (vaki FETÖ provokasyonuna malzeme
üreten) Can Dündar, yurtdışına kaçtıktan
sonra, neredeyse bulunduğu her platformda
bu “duyum”unu seslendirdi ve
Türkiye’nin DEAŞ’a silah gönderdiğini tekrarlayıp
durdu. “Cehennemden
geliyorum” demeyi de ihmal etmedi
tabii...
Hâlâ bu duyumunu seslendiriyor ve büyük bir destek buluyor Batılı
ülkelerde...
Mahkemenin kırmızı bülten talebinden sonra söyledikleri
ibretliktir: “Ortada bir suç var ama o
bizim suçumuz değil, iktidarın suçu. Kimse içerikten bahsetmiyor,
bu Türk halkını haberi olmadan Suriye ile savaşa sokacak bir
skandaldı. Elbet bir gün yargılanacaklar ve mahkûm olacaklar...
INTERPOL onlar için yakalama kararı çıkaracak...”
Görüldüğü üzere, hâlâ tehdit ediyor rezil
herif.
Cezaevinden JOE
Biden marifetiyle
kurtarılmıştı...
Kurtarılır kurtarılmaz, yurt dışına kaçıp Amerikan bayrağının
altına sığınmıştı... Amerika bayrağı altında uyurken çektirdiği bir
de fotoğraf vardır. İnternetten ulaşabilirsiniz...
Gazeteci değil, bir “operasyon
elemanı”dır...
O görüntüleri de, FETÖ’nün ve
Batılı destekçilerinin verdiği güvenceyle yayınlamıştır.
Dolayısıyla, “kırmızı
bülten” gibi dolambaçlı ve sonuç
getirmeyecek girişimlere lüzum yok...
Çünkü Can Dündar artık sıradan bir “adli
vaka” değil...
Bir “istihbarat” konusu...
Öcalan nasıl derdest edilip
Türkiye’ye getirildiyse, bir gizli servis operasyonuyla
alınıp “cehennem” addettiği
ülkeye getirilmeli, mahkemenin huzuruna çıkarılmalı!