Ahmet Hakan ve Ertuğrul Özkök hakkında bomba iddia!
22 Mart devrimine ilişkin yazdıklarının 2-3 ay içinde hayata geçeceğini iddia eden Türkiye yazarı Cem Küçük, sürecin yeni başladığını ve yeni isimlerin de teker teker medyaya elveda diyeceğini söyledi.
Aydın Doğan ile özdeşleşmiş hem Taha Akyol hem de Mehmet Y. Yılmaz’ın medya hayatının sonra ererek Hürriyet'ten gönderildiğini öncesinde yine Şirin Payzın'ın gönderildiğini söyleyen Cem Küçük, "Demokraside her şeyi söylemek serbesttir ama darbecilik ve terör örgütü propagandası kesinlikle millî güvenliğe aykırı ve yasaktır. Aydın Doğan da bu iki prensibi ihlal ettiği için medyadan tasfiye olmak zorunda kaldı." ifadelerini kullandı.
"Bu gazetede Aydın Doğan ismi ile en çok özdeş iki isim Ertuğrul Özkök ve Ahmet Hakan’dır. Bu ikisi Doğan’ın tamamen emrindeydi, hatta Ahmet Hakan, Aydın Doğan’ın 1 numaralı emir eri olmakla da övünüyordu. " diyen yazar çanların Özkök ve Hakan için çağdığını söyledi. Küçük şu ifadeleri kullandı:
Olacak olanları geciktirmek mümkün ama durdurmak mümkün değildir. Akyol ve Yılmaz olayı bunu ispatlamıştır.
22 Mart 2018 devrim süreci devam ediyor ve edecek!
Değerli okuyucularım boşuna bu
sütunlarda 22 Mart 2018 medya devrimi diye ısrarla yazmıyorum. Bu
devrim ilk olduğundan itibaren yazdıklarıma dikkatle bakın. Kaleme
aldıklarımın hepsinin hayata geçtiğini göreceksiniz. Diğer
yazdıklarım da 2-3 ay içinde tamamen hayata geçecek. 22 Mart 2018,
yani Aydın Doğan’ın medyadan tasfiye olması büyük bir devrimdir ve
ismi Aydın Doğan ile özdeşleşen tüm medya figürlerinin de zaman
içinde tasfiye edilmesi bu devrimin getirdiği ahlaki bir
mecburiyettir. Eğer durum tersi olsa ve Aydın Doğan zihniyeti galip
gelseydi biz Erdoğancı gazeteciler ve yazarlar topluca tasfiye
edilecektik. Hatta süreç orada da durmayacaktı hepimizi yaka paça
hapse de atacaklardı. Bu gerçeği herkes biliyor. Yani bizim taraf
her zaman karşıtlarına yönelik daha adaletli ve hakşinastır.
Dolayısıyla hayatın mantığı gereği süreç yeni başlamıştır ve yeni
isimler de teker teker medyaya elveda diyecektir.
İşte bakın ismi Aydın Doğan ile özdeşleşmiş hem Taha Akyol hem de
Mehmet Y. Yılmaz’ın medya hayatı sona erdi. İkisi de Hürriyet’ten
gönderildi. Daha öncesinde yine ismi Aydın Doğan zihniyeti ile
özdeşleşmiş Şirin Payzın tasfiye edildi. Bütün bu gelişmeler
dediğim gibi adaletin gereğidir, çünkü bu isimler son 5 senedir
büyük kumar oynadılar ve kaybettiler. Kumarda kaybeden hâlâ
kazançlı gözükmeye devam edemez ve onurlu bir insansa da kaybedince
ağlamaz.
Her yazarın muhalefet etmek sonuna kadar hakkıdır. Ama hem Akyol
hem Yılmaz hem Payzın 17-25 Aralık darbe sürecinde Fetullahçı terör
örgütünü açık seçik desteklediler. Bu, muhalefet değildir. Bu
yapılan darbeciliktir. Bu yaptıkları gayrimeşru bir tutumdur ve
işte şimdi bunun bedelini ödüyorlar. Yılmaz ve Payzın ayrıca 7
Haziran öncesi ve sonrası PKK terör örgütünün siyasi kolunu
militanca destekledi. Bir terör örgütünü desteklemek gayrimeşru bir
tavırdır.
Ben bu köşede bu iki konuda gayrimeşru tavır koyanların muhakkak
bir gün bedel ödeyeceğini ve medyadan tasfiye edileceğini hep
yazdım. Demokraside her şeyi söylemek serbesttir ama darbecilik ve
terör örgütü propagandası kesinlikle millî güvenliğe aykırı ve
yasaktır. Aydın Doğan da bu iki prensibi ihlal ettiği için medyadan
tasfiye olmak zorunda kaldı.
Bunları yazınca okurlarım yine soracaktır: Hürriyet gazetesinde
sadece Taha Akyol ve Mehmet Yılmaz mı 17-25 Aralık FETÖ darbe
teşebbüsünü destekledi? Sadece bu iki yazar mı Aydın Doğan ismi ile
özdeşleşmiştir? Elbette hayır. Adaletli olmak lazım. Bu gazetede
Aydın Doğan ismi ile en çok özdeş iki isim Ertuğrul Özkök ve Ahmet
Hakan’dır. Bu ikisi Doğan’ın tamamen emrindeydi, hatta Ahmet Hakan,
Aydın Doğan’ın 1 numaralı emir eri olmakla da övünüyordu. Hem Özkök
hem Hakan 17-25 Aralık darbe teşebbüsü sürecinde FETÖ’yü sırf
Cumhurbaşkanımızın devrilmesi için ölümüne destekledi. Tıpkı
patronları gibi çok büyük kumar oynadılar ve kaybettiler. Ahmet
Hakan Coşkun hem 17-25 Aralık darbe hem 7 Haziran süreçlerinde en
militan isimdi.
Benim de Coşkun’la çok sert kavgam, hatta savaşımın olduğu dönem bu
zamandır. Şu an içeride olan terörist Demirtaş’ı masum bir insan
gibi gösterme kara propaganda görevi Ahmet Hakan’ındı. O dönem
yapılan bu ihanetleri millet hafızası asla unutmuyor. Dolayısıyla
hem Özkök hem Coşkun konusunda milletin kahir ekseriyetinin talebi
açık ve nettir. Akyol ve Yılmaz’ın bedel ödeyip bu iki ismin
iktidara yaltaklanarak kazançlı çıkmaları hakka ve adalete uygun
değildir. Çanlar Özkök ve Hakan için çalmaktadır. Olacak olanları
geciktirmek mümkün ama durdurmak mümkün değildir. Akyol ve Yılmaz
olayı bunu ispatlamıştır.
Aynı şekilde en az Şirin Payzın kadar PKK’nın siyasi kolu
militanlığı ve 17-25 Aralık darbe destekçiliği yapan İsmail
Saymaz’ın da şimdilerde iktidara yaltaklanarak kazançlı çıkması da
mümkün değildir. Payzın bedel ödeyecek ama Saymaz hiç bedel
ödemeyecek öyle mi? Bu adaletsizliği millet kabul etmez. Özellikle
Hakan ve Saymaz’ın Hürriyet’te kalmak uğruna sürekli değişen
tavırları nedeniyle tüm muhalefet tabanı da artık bu iki ismi
güvenilmez bulmaktadır.
Cumhuriyet gazetesi olayında Saymaz’ın Atatürkçü yeni ekibe
düşmanlık yapıp PKK ile yakın Marksist-Leninist eski ekibe
iltifatta bulunması zaten tüm Atatürkçü tabanı Saymaz’dan nefret
ettirmiştir. Saymaz’ın gerçek siyasi görüşünün komünizm olduğunu,
Atatürkçü olmadığını hep söyledim ve şimdi herkes haklı çıktığımı
bana söylüyor. Yani bunların artık toplumsal tabanı da yok olmuş
durumdadır. Tam olarak bitik hâldeler. Hâlbuki benim sözümü
dinleyip Nisan 2018’de onurlarıyla istifa etselerdi bir muhalif
yayın organında özgürce yazabilirlerdi.
Şimdi ise teneke bağlanarak kovulmayı beklemek ve medya
hayatlarının bitmesi dışında seçenekleri kalmadı. Hepsi 22 Mart
2018 devrimini görmezden gelip mevcut iktidara yaltaklanarak durumu
idare edebileceğini zannetti. Rüzgârın esişini ve suyun akışını
“Esmeyecek ve akmayacak” diye uydurma haberler yaptırarak durdurmak
istediler. Gülünç duruma düştüler...