Ahmet Hakan bir kez daha günah çıkardı

Ahmet Hakan, FETÖ gazeteleri ve televizyonlarının kapatılmasına karşı çıkan yazıları için "Keşke o yazıları yazmasaydım da bilmeden de olsa darbeci katillerin televizyon ve gazetelerine destek vermiş olmasaydım" dedi.

Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, 17-25 Aralık soruşturmalarına destek veren yazıları ve programları için özelşitiri vermiş ve günah çıkarmıştı.

Ahmet Hakan bugün de FETÖ'nün gazeteleri ve televizyonlarının kapatılmasına karşı çıkan yazıları için özeleştiri verdi ve "keşke yazmasaydım" dedi.

Ahmet Hakan, CHP milletvekilleri Eren Erdem, Barış Yarkadaş ve Mahmut Tanal'a sorduğu "Eğer Fetullahçıların 15 Temmuz'da darbe yapacaklarını bilseydiniz yine de koşar mıydınız onların yayın organlarının kapısına?" sorusuna sert bir karşılık almıştı.

3 CHP'li ortak açıklamalarında, "Sen yumruklu saldırıya uğradığında da, Hürriyet gazetesi basıldığında da ilk koşan bizdik" demiş ve Ahmet Hakan'ın o gazete ve televizonların kapatılmasıyla ilgili yazılarını hatırlatmışlardı.

Ahmet Hakan bugün CHP milletvekillerine cevap verdi ve kendi özeleştirisini yaptı. İşte o yazı;

YARKADAŞ, ERDEM VE TANAL'A CEVAP

CHP'li Eren Erdem, Barış Yarkadaş ve Mahmut Tanal! 

Size sorduğum soru şuydu:

"Eğer Fetullahçıların 15 Temmuz'da darbe yapacaklarını bilseydiniz yine de koşar mıydınız onların yayın organlarının kapısına?"

*

Hakaret yok. Aşağılama yok. Terbiyesizlik yok. Hatta itham bile yok.

Sadece ve sadece masum bir özeleştiri çağrısı var.

Peki siz ne yaptınız buna karşı?

Düzgün bir cevap vermek yerine benim niyetimi sorguladınız ve üste çıkmak için bana saldırdınız.

*

Dediğiniz şu:

"Ahmet Hakan iktidara selam yolluyor."

Yuh! Gerçekten yuh!

*

- Erdoğan'ı eleştiriyoruz. Başlıyor hemen tetikçi ve tehditçi takımının en aşağılık saldırıları...

- Hükümeti eleştiriyoruz. Başlıyor hemen hedef göstermeler, linç etmeler, hakaretler falan...

- CHP'lilere bir şey diyoruz. Bu sefer de onlar başlıyor, "denge mi yapıyorsun" falan diye laf sokmalara...

Bu başlamaların tümünün tek bir amacı var:

Her kesime eşit mesafede durarak eleştiri yapmanın önünü tıkamak...

İstenilen şu:

Ya hep ak diyeceksin ya da hep kara...

*

Gelelim en başa...

Yani bu üç milletvekilini öfkelendiren soruya...

KENDİ ÖZELEŞTİRİMİ VERİYORUM

Önce kendimle ilgili bir durum tespiti yapayım:

Fetullahçı televizyon ve gazetelerin kapısına gitmedim ama kapatılmalarına da gönlüm razı olmadı. Gönlümün razı olmadığını belirten yazılar da yazdım.

İşte özeleştirimi veriyorum:

Keşke o yazıları yazmasaydım da bilmeden de olsa darbeci katillerin televizyon ve gazetelerine destek vermiş olmasaydım.

*

Bu üç milletvekili ise...

O gazete ve televizyonlar için kelle koltukta savaştı, kapılarında bekledi, amansız bir savunma yaptı.

O dönem bu üç milletvekilinin bu kadar ateşli bir müdafaa hattı oluşturmalarını azıcık yadırgasam da "basın özgürlüğüne sahip çıkıyorlar" falan diye düşünerek pek bir itirazım olmadı.

Ama el insaf!

15 Temmuz oldu.

Yani kan aktı. Yani katliam yapıldı. Yani Meclis bombalandı. Yani memleketi içsavaşa sürükleyecek bir kalkışma söz konusu söz oldu.

Ve böylece...

O yayın organlarının ne denli tehlikeli bir örgütün operasyonel medyası olduğu en bariz şekilde ortaya çıktı.

YAHU ŞÖYLE DİYEMEZ MİYDİNİZ?

Böyle bir durumda şöyle denmez mi?

- Yahu biz de bu heriflerin gerçekten de gazetecilik, televizyonculuk yaptıklarını düşündük.

- Kan dökeceklerine ihtimal vermediğimiz bir Cemaat'in kendi halinde yayın organları olduklarına inandık.

- Kapatılmalarını basın özgürlüğüne aykırı bulduk ve bu yayın organlarına ölümüne destek verdik...

- Amma da yanılmışız be!

*

Evet, böyle denmez mi?

Söyleyin Eren Erdem, Söyleyin Barış Yarkadaş, Söyleyin Mahmut Tanal...

Denmez mi?

Denmezse niye denmez?