81 yaşındaki Hıncal Uluç işin sırrını açıkladı!

Pazar günü 65 yaş ve üzerindekilere sokağa çıkma izni verildi. Ama gelin görün ki Hıncal Abi'nin sokağa çıkmak aklının ucundan bile geçmemiş. O gün neler yaptığını okuyucularına aktaran Uluç, 81 yaşında olduğunu söyledi ve korona günlerinde kendisini hep iyi hissetmesinin sırrını açıkladı.

Bazıları yasak kalksa da kendimi sokağa atsam diye bakarken bazıları da evde vakit geçirmenin keyfini yaşıyor. Sabah yazarı Hıncal Ulıç da 'evde hayat güzel' diyenlerden...

Hıncal Uluç evde zamanın su gibi akıp geçtiğini söyledi ve neler yaptığını yazdı.81 yaşında olduğunu ve korona günlerinde kendini iyi hissettiğini ifade eden Uluç, " Sıkılacak vaktim pek kalmıyor." diye yazdı.

Evde hayat güzel!..

Pazar günü, biz 65 yukarılar için dört saatlik sokağa çıkma izni vardı. İnanın aklımın köşesinden geçmedi sokağa çıkmak.. Başta anne olan yakınlarım (Anneler Günü ya..) olmak üzere dostlarımı, sevdiklerimi aradım..
Sonra bahçemde oturdum uzun uzun..
Bizim Alkent yönetiminin, aidatlardan tasarruf etmek için kovduklarının başında gelen bahçıvanım Gürsel Usta, nisanda harikalar yaratmıştı. Şimdi mayısta bahçem cennet.. Bahçede beslediğim kedilerden biri de üç bebek doğurunca, keyfim zirve yaptı.. Sadece benim değil..
Ankara'da Serpil ve Kemallerin, İzmir'de Öcal Ağbimlerin de..
Ercan ve Caner her gün onları, görüntülü arıyor ve üç minik kedinin birbirleriyle oynamalarını seyrettiriyor.
Onlar, bu aramalara "Terapi seansları" diyorlar..
Sabahları zaten yazılarımı yazıyorum.
Öğleden sonra gazeteleri okuma, bahçe..
Akşamları da, hayatta izlemediğim kadar televizyon.
Günde bir film seyrediyorum mesela, Bein Connect'ten, ya da NetFlix'ten.. Kemal de öyle yapıyor. Beğendiklerimizi karşılıklı paylaşıyoruz.
Çok kaliteli ve çok neşeli filmler, diziler bulduk.
TRT2 de çok iyi filmler yayınlıyordu da, genelde dışarıda olduğumdan izleyemiyor, kaydediyordum.
O kayıtları izlemeye de nihayet bol vakit buldum.
Yani, evde olduğum 24 saatin, sekiz saati uyku.. Her gece 12- 8 arası.. İnsanın kendini iyi hissetmesinin birinci şartı, yaşamın biyolojik saatine uyup, uyku ve yemek saatlerini, çok özel durumlar dışında hep ayni zamana getirmek.
Ben, 1985'ten yani şeker hastası olduğumdan beri, düzenli yaşama girdim zaten. İsmet Paşa'ya konuşmuştum zamanında..
"Şekerin tahribat yapmasını önlemenin en iyi yolu, yaşamı düzene sokmaktır" diye anlatmıştı.. Paşa'nın uzun yaşama sebebi, hayatını düzene sokmaya zorlayan şeker hastalığıydı yani.. İşte ben.. Yaş 81.. Ve korono günlerinde kendimi hep iyi hissediyorum..
Sebep?.
Düzenli yaşamam!.
Uyku dışında kalan 16 saatim de, dolu.. Yani..
Sıkılacak vaktim pek kalmıyor.
Peki diyeceksiniz, "Özlemiyor musunuz?." Özlemem mi?. Hele benim gibi, bir aile, bir dost ve yaşam adamı özlemez mi?.
Benim için tüm duyguların başında gelir, özlem!.
"Ne kadar özlüyorsan, o kadar seviyorsun" demektir çünkü..
O kadar çok özlediğim var ki, insan ve şey olarak?.
Ama bu kadar çok insanı, bu kadar şeyi özlemek bana ayrı bir mutluluk veriyor.
"Mazoşiste bak" demeyin sakın.. Düşünün..
Düşünün evde yalnız günlerinizde özleyecek hiç kimseniz ve hiçbir şeyiniz yok..
Yaşamın anlamı kalır mıydı, o cehennemde?.