Sosyal medyada ve internet sitelerinde izledim. Şanlıurfa
Ceylanpınar’da sözde kadınlar günü programı adı altında bir
etkinlik düzenleniyor.
Etkinliğe katılan HDP'li milletvekili Saliha Aydeniz
kadın haklarını falan bir kenara bırakıp, Abdullah Öcalan'ı övmeye
ve PKK propagandası yapmaya başlıyor.
Tam o anda karşısına bir polis dikiliyor.
Önce nezaket içinde, "Buna izin
vermeyeceğini" söyleyip uyarıyor. PKK
yardakçısı olan kadın propagandasına devam edince alnı öpülesi
polis aralarında 20 santim mesafe kalacak şekilde yaklaşıp daha
sert sözlerle müdahale ediyor.
O da olmayınca tüm Türkiye'nin hislerine tercüman olacak bir
konuşma yapıyor isimsiz kahraman.
"Burası Muz Cumhuriyeti değil. Burada PKK terör örgütü
propagandası yaptırmayacağım. Anladın mı? Ögrütü öven konuşma
yapamazsın burada, yaptırmam" diye
haykırıyor.
HDP'li kadın vekil "Bağırma, bana
bağıramazsın" diye önce direnmeye çalışıyor ama
ardı ardına tokat gibi gelen sözler üzerine pes ediyor ve kuyruğu
kıstırıp alandan uzaklaşıyor.
Buna benzer onlarca olay Türkiye'nin dört bir yanında
yaşanıyor. HDP adına seçim çalışması yapan vekillerin eksiksiz
noksansız tamamı gittikleri yerlerde terör örgütü PKK'nın
propagandası yapıyor.
İş öyle bir noktaya geldi ki artık bazı HDP seçim bürolarına
Öcalan posterleri asılıyor.
Evet, Türkiye'de eskisi gibi partiler kapatılmıyor. 2010
referandumunda böyle bir karar alındı. Bunun yerine parti çatısı
altında suç işleyenlere ceza veriliyor.
Ama be kardeşim, bahsini ettiğimiz partinin bir değil, iki
değil tüm milletvekilleri ve belediye başkanları seçim çalışması
adı altında PKK terör örgütünün propagandasını yapıyor. Yetmiyor,
aynı suç Meclis çatısı altında da hergün her saat
işleniyor.
Eğer terörü ve teröristi övmek suç ise bunun bir yaptırımı da
var demektir. Yani suçu işleyen her kim ise Türk Ceza Kanunu'na
göre hakettiği cezaya çarptırılmalı öyle değil mi?
E, iyi de bu suçu işleyenler artık suç işlediğini canlı
yayında 80 milyona duyuruyor. Gözümüzün içine baka baka şehitlere
ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne hakaretler
yağdırıyor.
Teröre maddi ve manevi destek verenlerin tamamı aramızda
özgürce dolaşıyor. Yetmiyor, devlet onlara terör örgütünün
propagandasını yapabilmeleri için maaş bile
veriyor.
Yetmiyor, hazine para yardımı bile yapıyor.
Yani birileri artık harekete geçse nasıl olur? Ne bileyim,
Meclis üzerine düşeni yapsa da bu suçlarla ilgili önüne gelen
fezlekeleri yürürlüğe koysa fena olmaz değil mi?
Mesele Türkiye'nin beka meselesiyse, beka tehlikesi
oluşturanlar aramızda yaşıyor ve bizzat
kendileri "Biz bu ülkenin bekası için
tehlikeyiz" diyor.
Konu polise ya da seçmene bırakılmadan halledilse
artık!
Milletvekillerinin dokunulmazlığı var diye ya da parti
kapatma dönemi geride kaldı diye bu kadar rezilliğe bu kadar
kepazeliğe de de göz yumulmaz ki...
Amerika'da, El Kaide'nin, İngiltere'de IŞİD'in, diğer
ülkelerde başlarına musallat olan terör örgütünün propagandası
yapmanın yaptırımı ne ise bizde de aynısı olsun en
azından....
Biz de Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya
gibi "özgür ülke"olalım artık
lütfen ya!
BEN O KONUŞMANIN İÇİNDE YOKUM
Balıkesir Milletvekili Ensar
Aytekin, "Oyumuz
Kürdistan'a"başlıklı yazımda isminin geçmesi üzerine
aradı.
Mikrofona yansıyan konuşmanın kendisine ait olmadığını, sela
okunduğu sırada konuşmasını yarıda kestiğini, arkasında toplanan
gruptan uzaklaştığını ve konuşulanları duymadığını
söyledi.
"Ben bu konuşmaya şahit olsaydım, gereken tepki neyse onu
da gösterirdim" diye de
ekledi.
Bilgilerinize...
Dipnot: Taksim'deki ezan protestosu
iddialarıyla ilgili düzeltme ve özür yazımdan sonra gelen
eleştirilere bir sonraki yazıda değineceğim.
Herkes o zamana kadar eteğindeki taşları döksün
lütfen!