CHP'nin Ankara Büyükşehir belediye Başkan
adayı Mansur Yavaş'a yönelik “sahte
senet” suçlamaları Ankara'nın gündemine
oturdu.
Görünen o ki önümüzdeki günlerde bu konu daha çok konuşulacak
ve belki de Türkiye'nin en çok tartışılacak meselesi haline
gelecek.
Millet İttifakı'nı temsil eden partilerle, bu ittifakı
destekleyen gazeteciler, Yavaş'a AK Parti tarafından bir siyasi
komplo kurulduğu yönünde açıklamalar yapıyor.
Acaba durum gerçekten böyle mi?
Bana göre, bu bir siyasi komplo değil. Yani en azından
AK Parti'de hiç kimse, aleyhine işleyecek ve hatta Mansur Yavaş'ı
mağdurmuş gibi gösterecek böyle komik bir komploy kuracak kadar
akılsız değil.
Bugüne kadar sistem tarafından daima mağdur edilen ve bu
mağduriyetler nedeniyle halkın geniş desteğini gören Erdoğan ve AK
Parti'nin böyle bir işe kalkışmasını iddia etmek akılsızlıktan
başka bir şey değil.
Şayet iddia edildiği gibi bu iş bir siyasi komplo olmuş
olsaydı, adaylar belirlenmemişken devreye girilirdi. Dosya medyaya
servis edilir, Yavaş'ın sıkıntılı bir aday olduğu Ankaralı seçmenin
bilinç altına zerk edilirdi.
Ve hatta Mansur yavaş bu duruma rağmen aday
gösterildiğinde, "Ey ahali, bakın CHP kimleri
aday gösteriyor?"diye çok da güzel bir algı
operasyonu yürütülürdü.
Peki neden bunun tam tersini düşünmüyoruz?
Mesela ekrana çıkıp konuştukça prim kaybeden Mansur Yavaş'a
birileri kıyak yapmış olamaz mı?
Birileri, "Tam da seçime günler kala
Mansur Yavaş'ı hedef haline getirirsek onu mağdur edilmiş
pozisyonuna sokarız. Bizim milletimiz de bu tür mağduriyetleri pek
sever" diye düşünmüşse?
Olamaz mı?
Ha…
Öyle ucuz numaralara kaçıp, "Ama yargı
tamamıyla AK Parti'nin elinde" demeyin. Size,
CHP'li Dursun Çiçek'in söylediklerini hatırlatırım.
Ne diyordu?
"Başsavcılar iktidarı yargılayacak güçlerinin olmadığını
söylüyor. Onları iktidardan indirin bakın biz onları nasıl
yargılıyoruz göreceksiniz. Bunu söyleyen Başsavcılar
var"diyordu değil mi?
Ne malum, belki böyle düşünen bir savcı karar
vermiştir?
Neyse…
Bunları bir kenara bırakıp Mansur Yavaş'ın bu konuşla ilgili
açıklamalarına bakalım.
Yavaş medya önüne çıktı, kâğıt üzerinden bir şeyler okudu ve
medya mensuplarının sorularını cevaplamadan arkasını dönüp
gitti.
Oysa, sorulacak sorular ve verilen cevaplar bizi şüphede
bırakan pek çok konuyu aydınlatacaktı.
Birkaç örnek vereyim.
"Rakibimizin can simidi gibi sarıldığı bu şahıs, resmi
evrakta sahtecilik ve şantaj suçlarından hapis cezası almış bir
suçludur. Kendisi halen cinsel istismardan yargılanan bu
şahıs yüzde 80 şizofrendir" diyor Mansur
Yavaş...
İyi de...
"Madem bu adam hem sapık hem sahtekâr hem de şizofrendi.
Sen böyle bir adamla neden akçeli işlere girdim
kardeşim?"diye sormazlar mı adama?
Bir başka örnek...
Davanın duruşma zabıtlarındaki beyanlarında Yavaş, imzaların
gözünün önünde atıldığını iddia etmişti. Şimdi ise imzaların sahte
olduğunu söylüyor!
Hangisi doğru?
Ve bir başka örnek daha...
Avukatlık sözleşmesi yaparak fatura kesmesi gereken Mansur
Yavaş, herhangi bir sözleşme yapmadan senet alıyor. Dosyadaki
beyanlarına göre Yavaş bu durumu "Makbuz
kesildiğinde 300 bin doları vergiye gidiyordu, bu yüzden senet
imzalandı" diyerek açıklıyor.
Yani bir başka deyişle, Ankara'ya Büyükşehir Belediye Başkanı
olmak isteyen, her konuşmasında hırsızlıktan, yolsuzluktan ve kul
hakkı yenmesinden yakınan adamın, devlete vermesi gereken parayı
cebine indirdiği ortaya çıkıyor.
Dahası, davalık olduğu adama attığı tehdit, şantaj ve hakaret
mesajları var.
"Senin düğününü basacağım. Seni Ankara'da yaşatmayacağım.
Seni sürüm sürüm süründüreceğim. Seninle uğraşacağım. Bu hafta
tutuklanmazsan ben bu mesleği bırakırım. Bu hafta kodes haftan,
dinlen..." şeklinde kan dondurucu mesajlar
var.
İşin en bomba bölümü ne biliyor musunuz?
Mansur Yavaş'ın suçlandığı dosya, sadece devlet
yetkililerinin erişebildiği UYAP sisteminden
siliniyor.
İnsanın aklına ister istemez, "İktidar
eğer Yavaş'a siyasi komplo kuruyorsa, neden UYAP'taki resmî
belgeleri silsin"sorusu geliyor. Ve insanın
aklına yine ister istemez "Mansur Yavaş'a
siyasi komplo mu kuruluyor, yoksa siyasi kıyak mı
yapılıyor?" sorusu takılıyor.
Bütün bu gelişmeler ışığında şunu söyleyebilirim.
Seçime günler kala mahkemelerden bu konuyla ilgili çıkacak
bir olumsuz karar, Mansur Yavaş'ın ekmeğine yağ sürmekten başka işe
yaramaz. İktidar kanadından
yapılan "Çekilsin"açıklamaları
da Yavaş'a oy kazandırır.
Neticede bu ittifaka oy verecek olanlar HDP ile yasak aşkı
bile sineye çekebiliyor. “AK Parti gitsin de
isterse PKK gelsin” diye açıklama yapan bir
kesimden bahsediyoruz. Bu kesim, vergi kaçırdığını itiraf eden ya
da vatandaşı derebeyi gibi tehdit eden birine mi oy
vermeyecekler? “AK Parti’nin adayı kazanmasın,
gerisi hiç önemli değil” diyeceklerine emin
olabilirsiniz.
Bu çok utanç verici bir şey ama durum gerçekten
böyle.
Bence bu konudaki nihai karar Ankara seçmenine havale
edilmeli. “Layık olduğunuz gibi
yönetilirsiniz” sözünün gereğini onlar yerine
getirmeli…