Doğrusunu isterseniz geldiğimiz nokta içimi
yakıyor.
En başından itibaren, Fetö ile mücadelenin
sulandırılmaması için kendi
çapımızda uyarılarda bulunduk. Birileri bilerek
ve isteyerek at iziyle it izini birbirine
karıştırdı.
Belirlenen 16 kriter kimi şehirde uygulandı, kimilerinde
uygulanmadı. 17/25 Aralık milat olmaktan çıktı, birileri istediğini
hapse attı. Birileri ise hapistekini keyfine göre serbest
bıraktı.
Ekranlarda "Fetö şöyle kötüdür, darbe böyle
iğrençtir" diyen kimi avukatlar, 1 milyon TL bedelle
Fetö'cülerin dava dosyalarını alıp köşeyi
döndü.
Kah, en azılı Fetö'cülerin salıverildiğine şahit olduk. Kah;
masum olduklarına iki cihanda
da şehadet edeceğimiz masumların hapse atıldığına
tanık olduk. İş, tıpkı Ergenekon ve Balyoz davalarına
döndü.
Nereden, nereye geldik farkında
mısınız ahali?
İlk günlerde asılmaları gerektiğine inandığımız darbecilerin,
artık tutuklu mu yoksa tutuksuz mu yargılanması gerektiğini
konuşur hale geldik!
İşte Bülent Arınç...
Milletine ihanet ettiği HTS kayıtlarıyla
belgelenmiş, devletine ihanet ettiği mahkemece
tescillenmiş Enis Berberoğlu'nun tutuklanmasının yanlış olduğunu
söyleyebiliyor.
Yanlış anlamayın. "Yargıtay kararı
beklenmeliydi" demiyor. Milletvekili olduğu için
Berberoğlu'nun tutuklanmasına esastan karşı çıkıyor. Mahkeme
kararının yanlış olduğunu ima edip, bir yerel mahkemenin bu kararı
bozması gerektiği yönünde akıl veriyor.
İşte Kılıçdaroğlu...
Hainliği tescillenmiş Enis Berberoğlu'nun bir siyasi kararla
içeri atıldığını söylüyor. Bununla da yetinmeyip, 15 Temmuz'a kadar
darbecilerin içinde yer alan Ömer Faruk Kavurmacı'nın
tutuklanmasının yanlış olduğunu belirtiyor.
Niye?
Çünkü Fetöcü olduğu gerekçesiyle hapse atılan onlarca kişi şu
sıralar ardı ardına tahliye ediliyor. Düşünün ki
"Varisi azdığı için hapiste kalamaz"
bahanesiyle tahliye edilen Fetö'cüler dahi
var!
Şu sıralar tam da Fetullah Gülen'in istediği şeyler oluyor.
Bertaraf ettiğimiz her bir Fetö'cüye karşılık, neredeyse bir
kurban veriyoruz.
Çevremiz, "Allah şahit olsun ki biz
masumuz" diyen ve gerçekten masum olanlarla
dolu...
Ve onların masum olduğunu bilmesine rağmen,
"Başıma iş açmayayım" korkusuyla suya
sabuna dokunmayanlarla dolu etrafımız....
Hepimiz teneşir uykusundaki ölüler gibi olanı biteni
izlemekle yetiniyoruz. İlk ihbar edenin kazandığı bir süreçten
geçiyoruz anlayacağınız.
İhbarcının kim olduğuna dahi bakmıyoruz kimi
zaman...
Geçen hafta TGRT ekranlarında bir örneğini vermiştim, izin
verirseniz burada da anlatayım.
Kahramanmaraş'ta, tecavüz ettiği küçük kızı
öldürme suçundan 10 yıl hapis yatan, bir başka kadını
bıçaklamaktan hüküm giyen ve çek senet mafyacılığı yaptığı iddia
edilen biri, Emniyet'e gidip bazı isimleri Fetö'cü diyerek ihbar
ediyor.
Bu azılı suçlunun iddiaları polis fezlekesine ve savcının
iddianamesine giriyor. İhbar ettiği 3'ü polis toplamda
4 kişi açığa alınıyor!
Ne diyeyim bilmiyorum.
Birileri karşımıza dikilmiş, "Ya karşımda
eğil, ya gücümün altında ezil" diyerek bizi bozguna
uğratmaya çalışırken... Ülkenin ve dahi ümmetin kaderi bize
bağlıyken, uğraştığımız şu işler inşallah karşımıza daha büyük
sıkıntılar çıkarmaz.
Umarım ve dilerim ki yeni bir acı aklımızı başımıza
getirmeden kendimize çeki düzen veririz.
SOSYAL MEDYADA TAKİP İÇİN:
twitter.com/slymnoz
facebook.com/slymnoz
instagram.com/suleymanozi