"Hayır" kampanyasının adresi CHP olmasın

Kemal Beyin yerinde olsam; Cep telefonunu yasaklardım. Telefona güvenip seçmenin ayağına gitmeye erinenler var.

Birkaç gün önce önemli bir gazeteci aradı, “CHP’nin referandumda nasıl bir yol izlemesi gerektiği üzerine gazete için konuşup konuşamayacağımızı” sordu.

Aynı gün. Ondan hemen önce ya da hemen sonra önemli bir CHP’liyle konuşmuştum.

Yaptıkları iletişim yanlışlarını sıralayıp, ne yapmaları gerektiğini anlatacaktım ki dinlemedi, “Ben” dedi, “şunu şunu yapıyorum.”

Ben, doğruyu aramak için konuştuğumuzu sanırken, o kendisini onaylamam için aramış.

Söylediklerinin yeni siyasal bilgi tarafından geçersiz olduğunu anlatmaya çalışırken aramıza buzdan bir duvar girdi.

Doğruyu söylemek gerekirse, sesinin soğuyup uzaklaşmasında suç bendeydi.

Herkesin onaylanma peşinde olduğu zamanlardan geçerken, “Ne kadar güzel ve doğru işler yapıyorsun” diyerek onun gönül merdivenlerinde yukarıya çıkabilirdim, demedim gözünden yere çakılıverdim.

Yazının başındaki gazeteciye de, “Boş versene, siyasetçiler her şeyi çok bilirler” dedim, “iletişimi benden, gazeteciliği de senden iyi bilirler.”

Çırpınmakla kampanya yapmayı, konuşmakla iletişim kurmayı karıştırırlar.

Dünyada her şey için, yaşam için, başarı için en gerçek yol gösterici bilimdir, fendir” diyen Mustafa Kemal’in kurduğu Partide siyaset yapanlar için söylendim durdum.

Neyse.

Önceki yazıda Kılıçdaroğlu’na, “vekilleriniz cep telefonlarına mesaj atarak yattıkları yerden kampanya yapmaya kalkmasın” demiştim ki, milletvekili Elif Doğan Türkmen’in 1.2 milyon TL’lik telefon faturası ortaya düştü. Ki açıklaması, kabahatinden daha fena.

Kemal Beyin yerinde olsam;

Cep telefonunu yasaklardım. Telefona güvenip seçmenin ayağına gitmeye erinenler var.

Referandum sürecinde Selin Sayek Böke’yi asla medya önüne çıkarmazdım. Onun öğretmen tavrı, şefkatsiz edası çok ama çok itici.

Evet” oyu vereceğini açıklayan Rıdvan Dilmen gibilere fırça çekmek gibi ruha aykırı hareketler yerine, “hayır”cıların da “evet”çiler kadar cesur olmasını teşvik ederdim.

AKP’de yüzde 5’lik ‘hayır’cı kesim var” diyerek beklentiyi aşağıya çeken Gürsel Tekin gibileri, ellerinden her türlü iletişim olanağını alıp referandum süresince ev hapsinde tutardım.

Ve fakat. Esas anlamadığım konu, “evet” kampanyasının iktidar partisine mal edilmesinin bir mantığı var da, “hayır” kampanyasının neden CHP’ye mâl edildiği…

Bu bir referandum. “Evet”çilerle “hayır”cılar yarışacak. Adalet ve Kalkınma Partisi ile, Cumhuriyet Halk Partisi değil.

Konunun doğru raya oturmasını sağlamak lazım.

Öneri sahibi olduğu için iktidar partisi elbette taraflardan biridir ama diğer tarafı neden CHP temsil etsin ki?

Sivil Dayanışma Platformu’na benzer bir yapı neden olmasın?

Hayır”cılar, CHP’den bağımsız kampanya düzenlemeli. Hiç değilse duygusal, hiç değilse sempatik olma olasılıkları artar.

DENİZSİZ “AMİRAL GEMİSİ”NE DEVAM

Hürriyet’te olacaklara dair yazım, medyanın genelinde pek ilgi gördü madem, yeni bilgilerle devam.

Fikret Bilâ ile anlaşma tamammış.

Ertuğrul Özkök gazetede kalacakmış, zaten ben de “gidecek” dememiştim, geriye çekileceğini yazmıştım.

Özkök, Hürriyet’le özdeşleştiği için ve çok ama çok yüksek tazminatı da düşünülünce kalıyormuş. Sevindim, ben adamın zıpırlığını seviyorum.

Gidecekler listesine neden bilmem Kanat Atkaya’yı da eklemişler. Ki çok ama çok üzüldüm.

Bu kez haber kaynağım, önceki gazeteci değil, başkası.

BİRİ BU ADAMA “HADDİNİ AŞMA” DEMELİ

Yakışıklı adam görünce ağzının suyu akan yeni yetme kızlar tarafından şımartılmış olabilir.

Diziler falan, kendisini havaya sokmuş olabilir.

İyi de bunlar ona, bilimsel tanımı “kamusal tartışma platformu” olan sosyal medyada, kendisi gibi düşünmeyen birine hakaret etme hakkı vermez.

Kıvanç Tatlıtuğ beyefendi. Hem karısının fotoğrafını binlerce kişiyle paylaşacak, hem de karısına “çirkin” diyen takipçisine demediğini bırakmayacak!

Anladık, karısıyla anası arasında bir sorun var. Takipçiye ettiği laflarda “kızım sana söylüyorum” türü anneye laf çakmalar var.

Kıvanç bey, ya şöhret olmayı hazmedeceksin adam gibi. Sevenlerine gösterdiğin şirinlik gibi, sevmeyenlerine de anlayış göstereceksin. Ya da eleştiriye açık değilsen, o kadar sakındığın karının fotoğraflarını herkese açık platformda paylaşmayacaksın.

Sen karına “çirkin” diyen takipçiden daha kaba, daha saldırgan, daha tahammülsüz ve hazımsız bir popüler kültür ürünüsün.

İLETİŞİM”LE İLGİLENİYORSANIZ...

Ankara Üniversitesi İletişim Araştırmaları ve Uygulama Merkezi’nde, “iletişim”sel sorunlara çözüm üretmek için çalışıyoruz.

Merkezde, 11 Şubat’ta “siyasal iletişim yönetimi” ve “kurumsal iletişim yönetimi” sertifika programları başlıyor.

Bilgi ve uygulamanın birlikte yer aldığı programda alanında önemli isimler hocalık yapacak.

www.ilaum.ankara.edu.tr adresinden ayrıntıları öğrenebilirsiniz.

DÜNYANIN TÜM ÇOCUKLARINDAN UTANIN!


Futbolcu Caner Erkin’in eski eşi, kocasının kendisinden boşanır boşanmaz başkasıyla evlendiğini görünce adamın önüne faturayı koyuverdi.

6 yaşındaki oğlu için yaptığı harcamaları bir bir sıraladı. Bir yılda 451 bin 151 lira!

Çocuk değil fabrika olsa ancak bu kadar gideri olur.

Zengin adamlardan yapılan çocukların kârlı bir yatırım aracı olarak görülmesi konusu ayrı.

Da.

Her beş saniyede bir çocuğun açlıktan öldüğü bir dünyada, insan o çocuklardan utanır biraz.

MAĞAZADAN SİMİT ALIR MISINIZ?

Sanmam. Yani, simit almak için bir mağazaya girmek aklınızdan geçmez.

Ama “Simit Sarayı” satış noktalarını mağaza olarak tanımlamış.

Gazetelerdeki tam sayfa ilanlarında “21 ülkede 408 mağazamızla” ifadesini kullanmışlar.

Bizim akıllı bıdıklar Bora ve Aral’a sordum. “Simit nerede satılır? Kafe, restoran, mağaza?”

Bora gayet “cool”ca, “Hiç düşünmedim ama mağaza demezdim herhalde” diyerek, “Simit Sarayı”nın kendini koyduğu sınıfı siliverdi.

AKLIMDA KALAN

Sabancı Vakfı’nın ayıbı: Koskoca Sabancı Vakfı olacaksınız. Kültür sanata destek vermek gibi bir rol benimseyeceksiniz. Düzenlediğiniz “kısa film yarışması”nda, ödül olarak vere vere birinciye 15 bin TL vereceksiniz! Film çekmek, kısa film çekmek zor iş. Çekenlerin de genelde maddi desteğe gereksinimleri vardır. Genç Sabancı’lar o miktarın çok daha fazlasını sevgilileriyle bir yemekte harcıyorlardır. Ödül miktarı hiç yakışmamış Sabancı Vakfı’na. Eline para sıkıştırıp çocuk avutmak gibi olmuş. Ayıp.

Yorumlar