Fehmi Koru’nun bitmeyen ‘operasyonel gazeteciliği’

Fehmi Koru’nun bitmeyen ‘operasyonel gazeteciliği’

‘Eski medya’dan bazı gazetelerin Hatay’da olup bitenlere dönük haberleri Fehmi Koru gibi muhafazakar yazarları fena halde kızdırdı. Kimisi buna "28 Şubat refleksi" adını bile taktı.

Fehmi Koru ise bu gazetelerin yaptıklarını “operasyonel gazetecilik” olarak tanımlıyor.

Peki gerçekten öyle mi?

Gazeteler Hatay’da olup biteni anlatırken bir operasyon mu çekiyorlar?

Buna ‘hayır, asla böyle bir şey yapmazlar” diyecek, ‘eski medya’yı aklayacak, temize çıkaracak değilim.

Medyanın sicili ne yazık ki temiz değil.

Fakat mesele Fehmi Koru gibi muhafazakar yazarların dediği kadar da basit değil.

Karşı medya’nın yaptığı her habere ‘operasyonel gazetecilik’ diye bakarak veyahut bakmamızı sağlayarak bizden bir şeyler sakladıklarını, bazen  gerçeği görmemizi engellemeye çalıştıklarını bilmenizi istiyorum.

Nasıl mı? Şimdi vereceğim örneklerle ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.

Ama örneklere geçmeden önce muhafazakar gazetecilerin ‘eski medya’nın ‘defosundan’ ve ‘günahlarında’ faydalandığını ve kendi defolarını, tarafgirliklerini ‘eski medya’nın bu defolu imajı sayesinde gizlediklerinin altını çizmek istiyorum.

Şimdi gelelim örneklere.

Bosna savaşının olduğu yıllardayız. Halk tek yürek halinde "Bosna’daki vahşete nasıl engel olabilir, oralarda Sırplara karşı yaşam mücadelesi veren Müslümanlara nasıl destek olurum" diye büyük bir çaba içerisinde.

İşte böyle bir atmosferde Bosna’ya yardım toplama kampanyaları başlatıldı.

Bu yardım kampanyalarının en büyüğü hiç kuşkusuz Erbakan liderliğindeki Refah Parti’sinin yaptığıydı.

Neredeyse her salon toplantısı, her miting meydanı Bosna için yardım toplama merasimine dönüyordu. Ciddi rakamlar toplandığını da görüyorduk.

Derken birgün Show TV öncülüğünde ‘operasyonel bir gazetecilik’ başladı.

Bazı kanalların ve gazetelerin iddiasına göre “Bosna için toplanan paralar Erol Aksoy’un iktisat bankasında faize yatırıldı ve büyük kısmı battı.”

Fehmi Koru ve dönemin muhafazakar yazarları, hepimiz, bunun asla böyle olamayacağını, Erbakan’ın faize para yatırmayacağına, ‘medyanın başlattığı bu kampanya ile Bosna’ya yardım yapılmasının önüne geçmeye çalıştığına’ inandık ve toplumu da buna inandırdık. Bu haberler toplumda etki etmediği için yardım toplama devam etti.
Kimse olabilirliğini  düşünerek ciddi bir gazeteci refleksiyle gerçeği araştırmaya yeltenmedi. Bunda ‘eski medya’nın şaibeli sicilinin etkisi de yok değildi. Çünkü bu medyadan ‘hayır sadır olacağına’ inanmıyorduk. İşte bu inancımızı bazın gazeteciler her zaman istismar etti.

Biz inanmadık ama birgün ortaya çıktı ki gerçekten de Erbakan paraları İktisat bankasına yatırmış ve paraların büyük bir kısmı orada batmış. Meğer o gazetelerin yaptıkları haberler, amacı ne olursa olsun, doğruymuş.

Sadece bu değil, daha sonra öğrendik ki Erbakan sadece İktisat Bankası’na değil, Kentbank’ta offshore hesaba da 35 milyon USD yatırmış ve BDDK Kentbank’a el koyduğunda bu para da orada batmış.

Ne zaman ki Erbakan Kentbank’ı  “paralarımızı batırdı” diye mahkemeye verdi, biz o zaman Bosna için toplanan paraların Bosna’ya değil, faize gittiğini öğrenmiş olduk.

Benzer bir olayı Deniz Feneri meselesinde de yaşadık. ‘Eski medya’ yıllarca ‘bir hesaba matuf olarak’ Deniz Feneri’nde olup biteni haber yaptığında, Fehmi Koru gibi mahallenin 'abi'leri Deniz Feneri’nde olanları araştırıp toplumu buralardan uzak tutacağına, bu gazetelerin haberlerini yalanlamakla uğraştılar.

Gerçek ortaya çıktığında ise iş işten ne yazık ki geçmişti. Daha onlarca örnek verebilirim.

Bunu niye anlattım? Hürriyet’i ve ‘eski medya’yı temize çıkarmak için mi? Elbette hayır.

Dikkatinizi çekmek istiyorum ki ideolojik gözlüklü yazarlar bu tür haberlere gazeteci gözü ile değil taraftar gözü ile bakıyorlar. Halkı taraftar duygusuyla hareket ederek yanılttıkları içinde tek bir gün dönüp halktan özür dilemediler..

Onca yaşanmış tecrübeye rağmen hala toplumu aynı dar, sığ, hesaplı bakış açısına yönlendirmeye devam ediyorlar.

Bunu bilerek ve bir hesaba matuf olarak yaptıklarını düşünüyorum.

Diyeceğim odur ki ne ‘eski medya’ya inanın, ne de Fehmi Koru’ya. Ne Ertuğrul Özkök’e inanın, ne de ‘yeni medya’ denen yapıya. Herkes bir hesabın peşinde.

Zifiri bir karanlıkta yürürken medyayı kendinize fener olarak görmeye devam ederseniz karanlıktan da, bataklıktan da kurtulamazsınız.

Bence Fehmi Koru illa ‘operasyonel haber’ görmek, ona dikkat çekmek istiyorsa kendi mahallesindeki gazetelerin son dönemde bir hayli artan İran aleyhtarı haberlerine baksın.

Ne dersiniz, Fehmi Koru kendi mahallesindeki ‘operasyonel gazeteciliği’ eleştirebilir mi?

Benim bir umudum yok ama yine de size sormak istedim.. twitter.com/acikcenk

Bu yazıya Facebook'ta yorum yapmak için tıklayın