Geçen çarşamba günü
yazdığım "Seferberlik" başlıklı
yazıma pek çok kesimden, farklı tepkiler geldi.
Okumayan kardeşlerim için bir özet yapayım
müsaadenizle...
Yazıda, "Bu yıl kurban kesmek yerine,
kurbanımızın vekaletini devletimize verelim. Açılacak bir hesaba
vekalet usulüyle kurbanlık ücretlerini
yatıralım" şeklinde bana ulaşan binlerce mesaj
olduğunu dile getirmiş ve işin içine kendimi de katarak şunu
söylemiştim:
"Ben de bu yıl kurban kesmek yerine, kurbanlık vekaletimi,
zor zamanlardan geçen devletime bağışlamak istiyorum!"
Bu düşünceye katılan da oldu, katılmayan da!
Bunun dinde yeri olduğunu söyleyenler, açılacak hesaba hemen
para aktarımı yapabileceklerini söyledi. "Bu
dinen caiz değildir" diyenler de gerekçelerini
bir bir sıraladı.
Bunların dışında bir kesim daha vardı ki onların tepkisine
bir anlam veremedim.
Aslında tepki demek yanlış bir tanım olur. Bu kesim öyle bir
saldırı başlattı ki ne olduğuna bir anlam veremedim.
Bazıları "Sen Şia'ya hizmet
ediyorsun" dedi, bazıları ise
beni "Vahhabi" ilan
etti. Hele başka bir kesim vardı ki
onlar peşinen, "Sen dinden çıkmış bir
kafirsin ve katlin vaciptir" diye fetva
verdi.
İlginç olan şu ki bu arkadaşların tamamı gerekçesini
şöyle açıklıyor:
"Kurban kesilmek zorundadır. Senin kurbandan akan kanı
görmen gerekiyor. Yoksa o kurban, kurbanlıktan
sayılmaz!"
Önce şunu netliğe kavuşturayım!
Bana "kafir" olduğumu, "mürtet" olduğumu
söyleyen okurlardan bazılarının sosyal medya sayfalarına göz
atma fırsatı buldum. Büyük bir çoğunluğu bazı cemaatlere mensup ya
da en azından sempati duyuyor.
Bence mensup oldukları ya da sempati duydukları
cemaatler, bu arkadaşları bulup, kendilerine bir şeyi en baştan
anlatmalı.
Mesela, kimlere, hangi şartlarda kafir denilebileceğini,
dini İslam ehli olan bir
Müslümana "kafir" demenin
kul katında vebalinin, Allah katında cezasının ne olacağını tek tek
anlatmalı...
Ben bu kişilere cevap vermedim ve
vermeyeceğim.
İnancımdan, imanımdan ve niyetimden zerre kadar şüphe
etmediğim için, onlarla mahşer gününde, Allah huzurunda
hesaplaşacağımı belirterek kul hakkımı bir kenara bırakıyor ve
yazının ana konusuna devam etmek istiyorum.
Gelen mesajlardan sonra kafamı kurcalayan birkaç soru oldu.
İzin verirseniz o sorulara birlikte cevap
arayalım.
Yıllardır şahit oluyoruz.
Bazı tarikat ve cemaatler, mensubu olan cemaat
mensuplarının, kurban vekaletlerini kendilerine
vermesini istiyor. Sadece cemaatler değil, Kızılay gibi, İHH
gibi, Deniz Feneri gibi bazı dernek ve yardım kuruluşları da aynı
istekte bulunuyor ve bu istekleri de yüzde 90 oranında kabul
görüyor.
Bu tercihe bir itirazım olduğu sakın ha düşünülmesin. Aksine
bu dayanışmayı büyük bir mutluluk ve huzurla
izliyor, "Keşke bu tür hayır hasenat işleri
daha çok artsa" diye iç
geçiriyorum.
Anlamadığım şey şu!
Bahsini ettiğim cemaat, dernek ve yardım kuruluşları,
aldıkları kurban vekaletini Afrika başta olmak üzere dünyanın dört
bir yanındaki mazlumlara götürüyor. Pek çoğumuz da kurbanlığın
kesilip kesilmediğini, kanın akıp akmadığını görmüyor, duymuyor ve
bilmiyoruz.
Şimdi biz akan kanı görmediğimiz için verilen vekalet,
vekaletten sayılmıyor mu? Bağışta bulunanlar kurbanlık kesmiş
sayılmıyor mu?
Öyle ya!
Akan kanı görmemiz gerekiyorsa, bu duruma bire bir şahit
olmamız gerekiyor ama görmüyoruz.
Aklıma takılan ikinci soru ise şu:
Cemaatlere, derneklere ve yardım kuruluşlarına vekalet
verilebiliyor da neden devletin bizzat kendisine
verilemiyor.
Mesele, vekalet veya bağış yapılacak kurumun
adının "Devlet" olması
mı?
İyi de devlet dediğimiz kurum ekonomik darbe ile çökme
aşamasına geldi. Devlet için can
verenlere "şehit" diyorsak,
bir İslam ülkesini
savunmayı "Cihat" olarak
görüyorsak, o devletin çökmesini engellemek için ekonomik destek
vermek de bir "Cihat" şekli
değil mi?
Ve bu talepte bulunmak beni
neden "kafir" yapıyor
söyler misiniz?
Hadi diyelim ki devletimi öncelediğim noktada eksik ya da
yanlış bir şey yazdım. Dini vecibelerden bahsederek konuyu yine
istediğin noktaya getir, yine istediğini yaz. Eleştir, uyar, hata
yaptıysam hatadan dönmeme vesile olsana sevgili kardeşim.
Kurban kesmek
gibi “vacip” olan bir
meselede bile bu kadar hassas davranan sen, benim din kardeşin
olduğumu bile bile beni nasıl olur
da “kafir” ilan
edersin?
Nasıl olur da soyuma, sopuma, arıma, namusuma küfreder,
küfrettirirsin?
Sen şimdi kurban keserek, aldığın kul hakkından kurtulacaksın
öyle mi?
Bu mu dindarlık?
Bu mu Müslümanlık?