CHP Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan 5 soruya cevap
vermesini istiyor.
Twitter üzerinden sorulan sorular şunlar:
1- Durup dururken Türkiye'yi
Suriye bataklığının bir parçası haline kim
getirdi?
2- Dostu Esad olanın, nasıl oldu
da bir süre sonra düşmanı Esed oldu?
3- Kimin zamanında Suriye'deki
kendi topraklarımızdan Süleyman Şah Türbesi'ni kaçırmak zorunda
kaldık?
4- Suriye'ye girecek ve 24
saatte Şam'daki Emevi Camisi'nde namaz kılacaktık. Nasıl oldu da
tam tersi gerçekleşti ve 4 milyon Suriyeli Türkiye'ye
girdi?
5- Türk askerinin İdlib’e girme
ve Esad'ın yanında yer alma stratejisi kime ait, bu kimin yanlış
stratejisinin çöktüğünü gösteriyor?
Aslında bu sorular Suriye krizi patlak verdiği günden beri sorulan
sorular ve geçmiş dönemde ülkeyi idare edenler tarafından
defalarca cevaplandı.
Cumhurbaşkanı yeniden cevap verir mi bilemem. Şahsini kanaatimi
soracak olursanız, ben bu sorulara bir kez daha cevap verilmesinden
yanayım.
Yanlış anlaşılmasın lütfen!
Halkın iradesiyle seçilen Cumhurbaşkanı'na
seslenirken, "Sen benim kıratımda
değilsin" diyerek üçüncü sınıf
kenar mahalle işportacısı ağzı kullanan
Kılıçdaroğlu muhatap alınmamayı fazlasıyla
hakediyor.
Twitter'da yazdıklarını ekranda
sorsanız, "Şu an hatırlayamadım ama çok
önemli sorulardı" der, buna
eminim.
Kemal Kılıçdaroğlu'ndan ziyade, bu soruların cevabını bilmeyen ve
Suriye'deki katliamda oynadığımız rolü gerçekten merak eden bir
kesim var. Onlar, iyi niyetle ve tabiki samimiyetle verilecek bir
cevabı hakediyor.
Aslına bakarsanız, sosyal medyayı aktif şekilde kullanan her AK
Partili seçmenin dahi, CHP liderinin kullandığı
çirkin üsluba takılmadan bu sorulara tane tane cevap vermesi
gerekiyor.
Nedeni şu:
Twitter ve facebook gibi sosyal medya ağları, korkunç algı
operasyonlarının yapıldığı bir mecra haline geldi. En inanılmaz
iddialar ve dahi yalanlar bile bir süre sonra doğruymuş gibi
algılanıyor, kamuoyu bu yalanlara ve iddialara inanmaya
başlıyor.
Geçmişte bunun pek çok örneğini yaşadık.
Mesela, Türkiye'nin terör örgütü Deaş'ı kurduğu ve desteklediği
yalanı twitter üzerinden yayıldı. Bugün bile bu korkunç yalana
inananlar mevcut...
Deaş'ı bir kenara bırakın.
Bir internet hattı kullanıp, twitter
üzerinden "Türkiye'de internet
yasaklandı" diyen ucubelerin ortaya
attığı yalana inanan beyinsizler oldu bu ülkede!..
15 Temmuz'dan sonra tedavüle
sokulan, "Kontrollü
darbe"ve "Darbeyi AKP
yaptı" söylemlerinin bile, bugünlerde
sosyal medyada ciddi bir alıcı bulduğunu unutmamak
gerekiyor.
Bu örnekleri verdikten sonra asıl konumuza dönelim ve
Kılıçdaroğlu'nun kötü niyetle sorduğu sorulara tek tek cevap
verelim.
1- Türkiye, Arap Baharı sonrası
özgürlük talep eden halkına karşı silah kullanıp, her gün
onlarcasını öldürmeye başlayan Beşar Esad yönetimine itiraz
etti. Bu katliamlar sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan Suriye'ye
onlarca kez heyet gönderdi Esad'a, bu işin demokratik yollarla
çözülmesi için önerilerde bulundu. Ancak katliamlar artarak devam
etti ve onbinlerce Suriyeli Türkiye'ye
kaçtı.
Türkmendağı ve Kobani'de yaşanan gelişmelerin yanısıra, ABD
destekli YPG'nin bölgede bir Kürt Devleti kurmak için harekete
geçmesi, Türkiye'nin sınırlarını korumak amacıyla Suriye'deki
olaylara müdahil olmasına neden oldu.
Ortadoğudaki tüm olumsuzluklar, Batıl'nın sınırları
değiştirme, küçük devletler kurma planlarının bir sonucudur.
Türkiye oynanan bu oyunları bozma adına Suriye'dedir.
2- Erdoğan'ın bir zamanlar Beşar
Esad'a "Kardeşim" dediği
doğrudur. Ancak devletler arası ilişkiler, kardeşlik ve
arkadaşlık ilişkisi üzerinden yürümüyor. Devletler arası
münasebette bir devletle dost olduysan neye mal olursa olsun dost
kalmak zorunda değilsin. Aynı şekilde sürekli düşman olmak zorunda
da değilsin.
İçinde bulunduğumuz coğrafyanın şartlarına
göre, bugün İran'la dost olursunuz, bir hafta sonra
papaz... Rusya ile şu anda müttefikiz ama bir ay sonra domates
savaşları yaşanabilir. Yerküre üzerindeki en kritik
coğrafyadayız ve herkes zar atıyor. Her ülkenin kendi menfaatini
düşündüğü bir ortamda Türkiye de duruma göre pozisyon alıyor.
3- Eğer Süleyman Şah Türbesi taşınmamış
olsaydı, Deaş'ın saldıracağı alanlardan biri olabilirdi ve bu
durum bu durum şu anda tüm ordumuzla Suriye'deki savaşın
içinde olmamıza neden olabilirdi.
Türkiye, Kemal
Kılıçdaroğlu'nun deyimiyle "Ortadoğu
bataklığı"na girmek için değil, girmemek için türbeyi
taşıma karara aldı. Taşınma kararı o günün şartlarında doğru gibi
görünüyordu.
4- Dünyanın bütün küresel güçleri yanlarına
YPG ve Deaş gibi taşeron terör örgütlerini aldı. Katil
Esad da bu planın bir parçası oldu, Suriye halkı adeta
Türkiye'ye sürüldü. Türkiye bu durum üzerine farklı
bir strateji belirledi ve Özgür Suriye Ordusu'nu
destekledi.
Türkiye'nin aldığı her karar, süreç içerisinde belli sebeplere
bağlı olarak değişti.
Şunu iddia ila söylerim ki şayet haritaların yeniden çizildiği bu
dönemde, şayet Erdoğan olmasaydı, bırakın Suriye'ye girmeyi, parça
pinçik edilen kendi ülkemizden dahi sürülmüş
olacaktık.
5- Türk askerinin İdlib'e girmesi, Esad'a
yardım amaçlı değil, terör koridorunun sonunu belirlemek içindir.
Esad rejimi tarafından deniz yoluyla sahil kentlerine gönderilen
PKK'lılar'ın istedikleri hedefe ulaşmaması için yapılması gereken
bir operasyondur.
Suriyeyi bataklık yapan batının barbar devletlerine tek bir sözü
olmayan Kılıçdaroğlu'nun, her fırsatta sadece Türkiye'yi kötülemesi
ve hatta, "Türkiye şimdi de El Nusra'ya
silah yardımı yapacak" diyerek ülkesini terör
örgütlerine yardım eder pozisyonda göstermesi kötü niyetinin
dışa vurumudur.
Batılı devletlerin
kendisini "joistik" gibi
kullandığının belgesidir söylediği sözler...
CHP liderinin sorduğu 5 soruya karşılık, sanırım bizim de tek bir
soru sorma hakkımız vardır.
Soralım o vakit:
15 Temmuz darbesinden sonra, "ByLock
listesinde 80 AKP'li milletvekili var. Listede kimlerin olduğunu
gördüm. Hükümet açıklamazsa ben
açıklayacağım" demiştiniz. Aradan aylar, yıllar geçti
ama sizden tık yok.
Palavra sıktıysanız, bilelim. Yok palavra sıkmadıysanız, lütfen o
isimleri açıklayınız!
SOSYAL MEDYADA TAKİP İÇİN:
twitter.com/slymnoz
facebook.com/slymnoz
instagram.com/suleymanozi