Allah Tayyip Erdoğan'dan razı olsun!

Milletin topuyla, tankıyla, tüfeğiyle... devleti yıkmaya kalkıştılar. O gece Tayyip Erdoğan'ın gür sesi bir daha yükseldi...

Merhum Adnan Menderes'i astılar sesimiz çıkmadı. Kenan Evren ve arkadaşlarının 12 Eylül 1980 darbesini,  halk oylamasında yüzde 90'a yakın oyla haklı bulduk, fidan gibi gençleri "Asmayalım da besleyelim mi?" diyerek ipe dizdiler gıkımız çıkmadı.

Süleyman Demirel aldığı darbelerle 6 kez gitmiş, 7 kez gelmişti. Bir daha gitmeyi göze alamamış olmalı ki 28 Şubat sürecinde darbecilerle bir oldu...  Milletvekilleri tehdit edildi, Tansu Çiller'in partisi darmadağın edildi... Necmettin Erbakan başbakanlıktan indirildi, Çiller Başbakan olması gerekirken, postmodern darbe ile bir başkası, yani Mesut Yılmaz tayini gerçekleştirildi... sesimiz çıkmadı sus pustuk yine... 

Erbakan'a darbe yapılacağı belliydi... Rap rap sesleri eşliğinde edilen küfürler, hakaretler... Necmettin Erbakan'a "Pe...k " diyebilecek kadar kendinden geçmiş kuduruklara bile "hoşt" demedik, diyemedik...

Susmakla kalmadık!
Her gece aynı saatta, sabahlara kadar darbeye alkış tuttuk.
Hem de tencere tava ile. 

Niye sustuk peki?
Niye pıstık?

Boris Yeltsin gibi tankın üzerine çıkacak bir liderimiz yoktu çünkü. Yeri geldiğinde mangalda kül bırakmayanlar oldu ama, her darbe döneminde sonuç aynı oldu. 

Ta ki, 27 Nisan askeri muhtırasına kadar. 
Bir ses yükseldi o gece... darbeye karşı, baskıya karşı, askeri vesayete karşı yükselen o ses, beklediğimiz liderin sesiydi. O ses bir darbe girişiminde, tankın üzerine çıkmaya hazır Tayyip Erdoğan'ın sesiydi.. 

Sonrası malûm... dershane tartışması, Gezi, MİT operasyonu, 17-25 Aralık süreci ve sonrası... 

Biz Türkiye'nin darbelerden, darbecilerden temizlendiğini düşünürken, meğer FETÖ'nün kan süvarileri işbaşındaymış. Biz onlarla elele, kol kola aynı yolda yürürken ve aynı secdeye baş koyarken, onlar kan içmek için hazırlık yapıyormuş meğer. 27 Nisan'da gür sesini işittiğimiz Tayyip Erdoğan'ı yıkmak, hatta öldürmek için plân yapıyorlarmış.

15 Temmuz gecesi işbaşı yaptılar. 
Milletin topuyla, tankıyla, tüfeğiyle... devleti yıkmaya kalkıştılar. O gece Tayyip Erdoğan'ın gür sesi bir daha yükseldi. Susmak, sinmek, pısmak yerine haykırmayı tercih etti. Milleti sokağa çağırdı, ölümü göze alıp yola revan oldu. Milletiyle bir oldu, tanka kafa tuttu, darbecilere meydan okudu. Saddam gibi bir deliğe girmek yerine dik durdu, diriliş çağrısı yaptı. 

"Başaramayacaksınız" dedi...
"Yıkamayacaksınız" dedi...
"Bayrağımızı indiremeyeceksiniz" dedi...
"Ezanları susturamayacaksınız" dedi...
"Tek devlet" dedi...
"Tek millet" dedi...
"Tek bayrak" dedi...
"Tek vatan" dedi... 

Susmadı... şapkasını alıp gitmedi.

O gece bizi sokağa döktüğü için. 
O gece milleti tankların önüne diktiği için...
O gece eli kanlı katillerin hain emellerine engel olduğu için...
O gece başımızda olduğu için... Allah ondan razı olsun! 

Tayyip Erdoğan'la bir olup, FETÖ'nün katil sürüsüne izin vermediği için... Allah bu milletten razı olsun. FETÖ'nün kölesi olmaktansa ölmeyi tercih eden her bir şehidimizden Allah razı olsun.. Allah her birinden rahmetini esirgemesin.... 

FETÖ karanlığını ilk günden itibaren gören, Devlet Bahçeli'den Allah razı olsun. Meclis'te ölümü göze alan herkesten Allah razı olsun.Canını ortaya koyup o gece, TRT'yi teröristlerden temizleyen Süleyman Soylu'dan Allah razı olsun. Darbe gecesinde, askeri, polisi, devleti iyi organize eden Binali Yıldırım'dan Allah razı olsun... 

İLHAN KESİCİ'NİN ASİL DAVRANIŞI

24 Haziran'da halk tercihini Tayyip Erdoğan'dan yana koydu. Milletin iradesi karşısında yapılacak tek şey vardı; saygı duymak, kazananı tebrik etmek. 

Muharrem İnce, çok ince bir davranış sergileyerek bunu yaptı ve Tayyip Erdoğan'ı tebrik etti. Kemal Kılıçdaroğlu ise, her zamanki çirkin tavrıyla, milletin iradesine saygı duymak yerine, Erdoğan'a "diktatör" demeyi tercih etti. 

İlhan Kesici de, kendine yakışan bir davranış sergileyerek, seçim gecesi Beştepe'yi aradı ve tebrik randevusu talebinde bulundu. Kesici-Erdoğan buluşması dün gerçekleşti. 

CHP'liler takdir edeceğine, İlhan Kesici'yi linç etmeyi tercih etti. Oysa bu asil davranış büyük bir alkışı hak ediyordu. Öyle yapmadılar, astılar kestiler, horladılar, dışladılar, kapının dışına attılar...

İlhan Kesici yaptığının arkasında dağ gibi duruyor, geri adım atmıyor, pişmanlık duymuyor. "Benim Cumhurbaşkanım" dediği için vicdanı rahat, twitter'da orada burada hakkında yazılanlara, söylenenlere aldırmıyor. 

Allah ondan da razı olsun!

Yorumlar