Turgay Güler
Sizin mahallenin Emin Çölaşan’ı olmak zorunda da değilsin…
Yapma be evlâdım…
Etme, eyleme…
Sana söylüyorum Turgay (Güler)…
Mükemmel bir klavyen var…
Tuşlara basmasan “sıraya dizilin ve şunları yazın” diye emretsen seni kırmayıp en güzel makaleyi üretecekler…
Dinliyorum da seni ekranda…
Entelektüelsin…
Ama bir kere daha yazdım daha önceleri: Hasan Karakaya’laşma…
Gerek de yok; ihtiyacın da yok…
Sizin mahallenin Emin Çölaşan’ı olmak zorunda da değilsin…
Sana “Sedat Ergin ol” dediğim de yok…
O kadar da ciddiyeti senden isteme hakkına sahip değilim…
Ama be Turgay…
Dilersen sizin mahallenin Ahmet Hakan’ı olabilirsin…
Tek şartla: Küfür ve hakaret etmeyeceksin…
Yani…
Bugünkü Akşam’da “Ey kafası dumanlı arkadaş, sen kalıbının adamı mısın?” başlığı altında yayımlanan makalende yer alan kimi “kelimeleri, kısa cümleleri” kullanmayacaksın…
Ne demek “Kafası dumanlı arkadaş”?..
Lâf mı bu şimdi yani?..
Ekrem Dumanlı’nın alkollü içecekler almadığını bütün dünya biliyor -Ki alsa sana ne?-…
Ve fakat…
Buna rağmen o hitap sana yakıştı mı?..
Dumanlı’nın, Diyanet İşleri Başkanı'na "kalıbının adamı değilmiş" demesi gerçekten ayıp…
İyi ama…
Onun ayıbını tekrarlamak zorunda mısın?..
Birinin ayıbını eleştirmek için onun ayıbını tekrarlamak mı gerekir?..
Bak çocuğum…
28 Şubat Sürecinde, dönemin RefahYol Hükümeti’ni sivil/asker darbecilere karşı koruyanların en ön safında ben vardım…
O dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Erdoğan’a yapılan yargı zulmüne karşı duranların da keza en baş safında ben duruyordum…
Ve hatta…
Onu savunduğum için “suç olan fiili övmek” diye bir suç üretip hakkımda soruşturma başlatan savcılara bir de ayrıca hakaret ettiğim için bir kere daha soruşturma geçirdim…
Sonra ne mi oldu?..
Erdoğan Başbakan olduktan sonra, 28 Şubat sürecinde kendisine hakaret edenlerle kanka olurken, bana sırtını döndü…
Demek istemem o ki…
Gazetecilik, yazarlık yap…
Hiçbir siyasiyi gereğinden fazla savunma…
Hiçbir siyasetçiye düşman olma…
Hiçbir meslektaşına gerektiğinden fazla değer verme…
Hiçbir meslektaşına hakaret etme…
Ve bil ki sana değer verdiğim için seni “bugün kaybedeni” ilân ediyorum.
Yeteneklerinin değerini bil Turgay…
Etme, eyleme…
Sana söylüyorum Turgay (Güler)…
Mükemmel bir klavyen var…
Tuşlara basmasan “sıraya dizilin ve şunları yazın” diye emretsen seni kırmayıp en güzel makaleyi üretecekler…
Dinliyorum da seni ekranda…
Entelektüelsin…
Ama bir kere daha yazdım daha önceleri: Hasan Karakaya’laşma…
Gerek de yok; ihtiyacın da yok…
Sizin mahallenin Emin Çölaşan’ı olmak zorunda da değilsin…
Sana “Sedat Ergin ol” dediğim de yok…
O kadar da ciddiyeti senden isteme hakkına sahip değilim…
Ama be Turgay…
Dilersen sizin mahallenin Ahmet Hakan’ı olabilirsin…
Tek şartla: Küfür ve hakaret etmeyeceksin…
Yani…
Bugünkü Akşam’da “Ey kafası dumanlı arkadaş, sen kalıbının adamı mısın?” başlığı altında yayımlanan makalende yer alan kimi “kelimeleri, kısa cümleleri” kullanmayacaksın…
Ne demek “Kafası dumanlı arkadaş”?..
Lâf mı bu şimdi yani?..
Ekrem Dumanlı’nın alkollü içecekler almadığını bütün dünya biliyor -Ki alsa sana ne?-…
Ve fakat…
Buna rağmen o hitap sana yakıştı mı?..
Dumanlı’nın, Diyanet İşleri Başkanı'na "kalıbının adamı değilmiş" demesi gerçekten ayıp…
İyi ama…
Onun ayıbını tekrarlamak zorunda mısın?..
Birinin ayıbını eleştirmek için onun ayıbını tekrarlamak mı gerekir?..
Bak çocuğum…
28 Şubat Sürecinde, dönemin RefahYol Hükümeti’ni sivil/asker darbecilere karşı koruyanların en ön safında ben vardım…
O dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Erdoğan’a yapılan yargı zulmüne karşı duranların da keza en baş safında ben duruyordum…
Ve hatta…
Onu savunduğum için “suç olan fiili övmek” diye bir suç üretip hakkımda soruşturma başlatan savcılara bir de ayrıca hakaret ettiğim için bir kere daha soruşturma geçirdim…
Sonra ne mi oldu?..
Erdoğan Başbakan olduktan sonra, 28 Şubat sürecinde kendisine hakaret edenlerle kanka olurken, bana sırtını döndü…
Demek istemem o ki…
Gazetecilik, yazarlık yap…
Hiçbir siyasiyi gereğinden fazla savunma…
Hiçbir siyasetçiye düşman olma…
Hiçbir meslektaşına gerektiğinden fazla değer verme…
Hiçbir meslektaşına hakaret etme…
Ve bil ki sana değer verdiğim için seni “bugün kaybedeni” ilân ediyorum.
Yeteneklerinin değerini bil Turgay…
