MEDYA KÖŞESİ

Tecavüz tecavüzdür, "istismar" da ne?..

Hürriyet Ombudsmanı Faruk Bildirici, "tecavüz" haberlerinde olayın "istismar" olarak verilmesine itiraz etti...

Tecavüz tecavüzdür, "istismar" da ne?..

Son dönemde taciz ve tecavüz haberleri sık sık gündeme geliyor...

Son olarak Ankara Haymana'da yurtta kalan 100'e yakın çocuğun başına gelenlerde olduğu gibi...

Ancak medyada haberler artık genellikle "tecavüz" şeklinde değil de "istismar" şeklinde veriliyor...

Hürriyet Gazetesi Ombudsmanı Faruk Bildirici, sosyal medyada başlayan "tecavüze tecavüz deyin, istismar diyerek suçu hafifletmeyin halkın gözünde" tartışmasına katıldı...

"İstismar" olarak verilen haberlerden yola çıkan Bildirici, "Bu çocuk, sarkıntılığa mı muhatap olmuş, taciz mi edilmiş, tecavüze mi uğramış, orası belirsiz. “Cinsel istismar” kavramı, cinsel saldırı suçlarının tümünü kapsıyor" dedi.

Medaya "tecavüze tecavüz deyin" çağrısı yaptı...

HÜRRİYET'E ORHAN PAMUK ELEŞTİRİSİ

Hürriyet Ombudsmanı Faruk Bildirici, Nobel Ödüllü yazar Orhan Pamuk'un Cansu Çamlıbel'e verdiği röportajın yayınlanmaması nedeniyle de Hürriyet'i eleştirdi...

Orhan Pamuk "hayır" dediği için röportajının yayınlanmadığı ortaya çıkmıştı... Orhan Pamuk, "Çamlıbel’in referandum hakkında fikrini sorduğunu" belirterek, “Ben de hayır oyu vereceğimi söyledim ve kararımı gerekçeleriyle açıkladım. Haber ne yazık ki doğru. Sonunda röportaj yayımlanmadı” açıklaması yapmıştı. 

Faruk Bildirici, şöyle yazdı:

"Habercilik refleksi de bunu gerektirirdi. Kamudan atılanların sayısının 121 bine yükseldiği, üniversiteden ihraç edilenlerin toplam sayısının 4 bini aştığı bu olağanüstü dönemde haberciliğin niteliğini yayınlanan kadar yayınlanmayan haberler de gösterir. O nedenle keşke yazar Orhan Pamuk ile yapılan ve referandum hakkındaki görüşlerini aktardığı söyleşi de yayınlanabilseydi. İleride bu dönemin basın tarihini araştıracaklar da eminim yayınlanmayan (ya da yayınlanamayan) haberler için özel bir bölüm açacaklar. Bu bölüm bu dönemdeki basın özgürlüğünün durumunu anlamak açısından gösterge olacak."

İşte Bildirici'nin o yazısı:

TECAVÜZÜ HAFİFLETMEYELİM...

GAZETECİ Cenk Başlamış, Twitter’da gazetecilik eleştirisinde bulunmuştu: “Medyada son zamanlarda yeni bir moda çıktı, ‘tecavüz’ yerine ‘istismar’ ya da ‘taciz’ deniliyor, suç hafifmiş gibi gösteriliyor.”

Aslında taciz-tecavüz haberlerindeki üslup değişimi bir süredir benim de dikkatimi çekiyordu. Başlamış’ın bu eleştirisini görünce konuyu incelemeye karar verdim. Çok uzun boylu gazete taramaya da gerek kalmadı; Hürriyet’te 3 Şubat’ta üçüncü sayfada yayınlanan “ ‘Saygın tutum’lu istismarcı” haberi somut bir örnek olarak karşıma çıktı. Bu haberde Diyarbakır’da yaşayan 14 yaşındaki bir lise öğrencisinin cinsel istismara uğradığı anlatılıyordu. Olayla ilgili olarak “... Burada kapıyı kilitleyerek mağdur N.S.’ye cinsel istismarda bulundu” bilgisi veriliyordu.

Bu çocuk, kapalı kapının ardında sarkıntılığa mı muhatap olmuş, taciz mi edilmiş, tecavüze mi uğramış, orası belirsiz. “Cinsel istismar” kavramı, cinsel saldırı suçlarının tümünü kapsıyor. Türk Ceza Yasası’nda “cinsel istismar” başlığı altında bu suçların hepsi sayılıyor. Eskiden Türk Ceza Yasası’nda “tecavüz” kavramı vardı; yeni düzenlemede “tecavüz” sözcüğü doğrudan kullanılmıyor, onun yerine “cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda” tanımı yapılıyor.

“Tecavüz” sözcüğünün yasadan çıkarılmış olması biz gazetecileri bağlamamalı. Çünkü mahkemeler bir suçu “cinsel istismar” başlığı altında değerlendirirken sarkıntılık, taciz, tecavüz olup olmadığına bakarak karar veriyor; dosyadan ayrıntılı bilgi alıyor.

Ama biz “cinsel istismar” diye yazdığımız zaman okurlar, o cinsel saldırının niteliği ile ilgili bilgi sahibi olma imkânı bulamıyor. Öyle olunca da bir tecavüzü, sarkıntılık ya da taciz olarak sunmuş oluyoruz okura. Ağır bir insanlık suçunu hafif gösteriyoruz böylece.

Bu sorunun asıl çözümü bu tür haberlerin kaynağında düzgün yazılması. Muhabirlerin, polis ya da savcıların sözcükleriyle yetinmek yerine suçun niteliğini öğrenerek habere koyması şart. Muhabir yanlış yazmışsa da editörler de olduğu gibi kullanmak yerine düzeltmeli, eksiğini tamamlamalı.

Dili yanlış kullanmanın sonuçları önceden kestirilemeyecek kadar ağırdır. İzmir’de geçen hafta yapılan “Ayrımcılıkla mücadele ve haberleştirme çalıştayı”nda konuşan akademisyen Mahmut Çınar’ın dediği gibi, “Dil masum değildir. Masum olmadığı kadar da dönüştürücüdür”. Gazetecilerin, dilin bu dönüştürücü gücünün farkında olması şart...

ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar