MEDYA KÖŞESİ

Star yazarı FETÖ'nün sanatla imtihanını yazdı

Star yazarı Bedir Acar gazetesindeki köşesinde FETÖ'cü Paralel Devlet Yapılanması'nın sinema sanat dünyasına verdiği zararları anlatan bir analiz kaleme aldı.

Star yazarı FETÖ'nün sanatla imtihanını yazdı
Saf duygularla inanmış-kandırılmış kitleleri hariçte tutarsak, ortası ticaret, tepesi ihanet olan bu şer cephesi devletin en güzide kurumlarına sinsice sokulurken, bir toplumun bilinçaltına çalışan 'sanat' mevzularını da es geçecek değildi elbet.

Star yazarı Bedir Acar gazetesindeki köşesinde FETÖ'cü Paralel Devlet Yapılanması'nın sinema sanat dünyasına verdiği zararları anlatan bir analiz kaleme aldı. 

Gazetecier ve Yazarlar Vakdı aracılığı ile ve bir ajanda dahilinde yapılılan işlerin ortaya koskoca bir ‘maskeli balo’ çıkardığını yazan Acar, "Bu sanat mevzusu daha uzar gider... Lakin şunu söylememe izin verin, ameller niyetlere göredir. Reklama yönelik, içi boşaltılmış her işin makyajı er ya da geç dökülüyor." yazdı.

İşte Acar'ın yazısından dikkat çeken bölümler:

1994 yılında kurulan ve onursal başkanlığını Fethullah Gülen’in (FG) yaptığı  Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı (GYV), güya, Türkiye’de ve dünya’da sevgi, hoşgörü ve diyaloğu geliştirici ve pekiştirici aktiviteler sergilemeyi kendine prensip edinmişti. Dünyanın ihtiyaç duyduğu ‘birlikte yaşama tecrübesi’ni savunacaktı.

Bu vakıf sayesinde Türkiye’nin önde gelen yazarları, edebiyatçıları ile bağlantı kuruldu; bazılarının Zaman gazetesinde yazmaları sağlandı, hem de uzun yıllar. Söz konusu Vakıf, böylece entelektüel arka planını oluşturmayı denedi. Benzer faaliyetler yurtdışında da paralel bir şekilde sürdürüldü. GYV, pek çok devlet başkanına uluslararası ödüller verdi. 

GYV 1990’lı yıllarda Türk sinemasının mili-muhafazkar cenahtan yönetmenlerini İhsan Kalkavan’ın Florya’daki evinde topladı. Bu toplantıda Halif Refiğ de vardı. Sinemaya yatırım yapılacak, filmler çekilecekti. Onca istişarenin ardından ne çıktı? Halit Refiğ’e çektirilen tek bir film: Köpekler Adası... Milli-muhafazakar cephedeki yönetmenlerin ise isimleri kullanıldı ancak kendilerine tek bir proje dahi verilmedi. Aradan çok seneler geçti, ‘cemaat’ bu sefer yurtdışında görev yapan ‘fedakar’ öğretmenlerden ‘çalıkuşu’ hikayeleri çıkarmaya çalıştı. Filmleri boş salonlarda, şişirilmiş gişe rakamları ile ‘milyonlara’ oynattılar!

Ancak, sinirlerine çok dokunan ‘bağımsız’ bir filmi ise görmezden gelmek bir yana, yerden yere vurdular. O filmi, yani Hür Adam’ı yapımcı-yönetmen Mehmet Tanrısever ‘otoriteden’ izin almadansanatçı hassasiyeti ile çekti ve Bediüzzaman’ın mücadeleci yanını ortaya koydu. Cemaatin gazetesi, önce Hür Adam’ı görmezden geldi, sonrasında, 1 milyon 50 bin izleyiciye ulaşan filme ve yönetmene karşı öfkelerini gizlemediler.

Tanrısever, filmi izlettirmek için Pensilvanya’ya gittiğinde üç gün üç gece kapıda bekletildi. Üçüncü gün filmin yarım saatini izleyen FG hastalandı. Ara verildi. Dördüncü gün filmin tamamını izlediğinde ise hiçbir yorum yapmadı, buz gibi davrandı. Tanrısever, Türkiye’ye döndüğünde hedefteki adam oluverdi. ‘Para için bu filmi yaptın’ diyenlere, canlı yayında mikrofon fırlatıp, ‘20 sene önce kardeştik, gazete bizim paralarla kuruluyordu, şimdi ne oldu’ diyordu Tanrısever.

Cemaat bundan 6 ay sonra Bediüzzaman’ın ‘çizgi film’ini yaptı. Adı Barla idi. O filmde mücadeleci olmayan, Tanrısever’in deyimiyle, ‘miskin’ bir Bediüzzaman portresi çizildi.

Cemaat, sanat konularında milli duyuşlar içinde olmayan yönetmenlerle, sanatçılarla çalışmayı tercih etti hep. Tartışmalı televizyon dizilerinin birinde (Şefkat Tepe) Hz. Peygamberi senaryolarına alet ettiler.

Yıllarca toplanan Abant Platformu’nda dini açıdan tartışmalı bildiriler kaleme aldılar.

Yedirenk Sanat Vakfı ‘Yedirenk’ isimli bir dergi çıkardı; Hem yerli hem de yabancı sanatçılarla ilgili yazılar ve röportajlar yayınlandı. Cemaatin sanata yatırımı anlamında parlak ve kuşe kağıda basılı bir yayın organı olmakla birlikte ‘ortaya karışık’ bir sanat anlayışı sergilemekten öte geçemedi dergi.

Aynı vakıf, Ustanın Günü adı altında bir sağdan bir soldan mantığıyla duayen sanatçıları ödüllendirdi. Söz gelimi büyük hattat Hasan Çelebi’ye ödül mü veriliyor, hemen yanına ressam Devrim Erbil iliştirildi. Türk musikisinin büyük ismi Nevzat Atlığ’a mı ödül veriliyor, hemen yanına orkestra şefi Gürer Aykal iliştirildi. Olabilir...

Lakin bunların tamamının bir ajanda dahilinde yapılmış olması, ortaya koskoca bir ‘maskeli balo’ çıkarıyordu. Bu sanat mevzusu daha uzar gider... Lakin şunu söylememe izin verin, ameller niyetlere göredir. Reklama yönelik, içi boşaltılmış her işin makyajı er ya da geç dökülüyor.

ÇOK OKUNANLAR