ANALİZ

Soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen...

Sayın Savcım: Eğer o, aleyhinde 2.5 yıl hapis cezası istediğin ebeveyn “anne” değil de “baba” olsaydı, ne karar verirdin?..

Soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen...

Ne diyordu Nazım Hikmet kadınlarımız için…

Hadi gelin, bir kez daha hatırlayalım:

"ve kadınlar

bizim kadınlarımız:

korkunç ve mübarek elleri

ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle

anamız, avradımız, yarimiz

ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen

ve soframızdaki yeri

öküzümüzden sonra gelen..."

* * *

Fatih Çekirge’nin bugünkü Hürriyet’te “Sırtını dağlara dayamış dağ gibi duran bir kadın” başlığı altında yayımlanan makalesini okurken mırıldandık Nazım Usta’nın dizlerini…

Ve…

Ne yazık ki…

Yüzyıllardır değişmeyen…

Yüzyıllardır değiştiremedikleri bir örfün…

Bir geleneğin…

Bir ananenin…

Bir kör olası adaletsizliğin…

Bir çile giyotininin kurbanı olan kadınlarımızı hatırladık…

* * *

Çekirge 3 kadını anlatıyor kısaca…

Önce…

Hakkâri’nin Şemdinli ilçesinin Derecik köyünde öğretmenlik yapan Nihal Salda’yı tanıtıyor Hürriyet okurlarına…

İran sınırında…

Savaşın ve terörün hemen kıyısında….

Hatta…

İçinde…

Nihal öğretmeninin dinmeyen “öğretme” ve “vatan” sevdasının yüceliğini yazıyor…

* * *

Sonra…

Geçiyor İzmir’in güzelim Karşıyaka’sına…

Avukat Jale’nin önce bir erkek barbarlığına kurban edilişini anlatıyor…

Boşandığı…

Ve mahkeme kararıyla yanına yaklaşması bile yasak olan eski kocasının vahşetini seriyor gözlerimizin önüne…

Avukat Jale’yi öldürme kastıyla üzerine boca ettiği 13 kurşunu…

Ve…

Genç kadının buna rağmen ölmeyişini...

Ve nihayet…

Koltuk değnekleri yardımıyla da olsa yürümeye çalışmasını…

Yani…

Şanlı direnişini…

* * *

Sonra da…

Honoz yolculuğuyla bitiriyor bugünkü makalesini…

Honoz savcısına bir açık mektup yazıyor…

Şort giydiği için halk otobüsünde bir genç kadını tekmeleyen sapığın tahliye edilidiği bir ülkede…

Ergenlik hatası olarak nitelenebilecek bir saygısızlığa…

Yani…

Kendisine bağıran, azarlayan evlâdına o öfkeyle terlik fırlatan (Ama isabet ettiremeyen.) bir anneye (Şenay Güleç.) 2.5 yıl hapis cezası talep etmesinin yanlışlığını haykırıyor…

* * *

Bu arada…

Evlâdına terlik fırlatan ama tutturamayan bir anne aleyhinde 2.5 yıl hapis cezası talep eden savcıya bir hatırlatma da biz yapalım…

* * *

Sayın Savcı…

Ekşi Elmalar’ı lütfen izle…

Ve oradaki şu diyalogu tekrar tekrar düşün…

Özgür, Şino’ya soruyor:

N’oldu?..”

Babam dövdü...”

Neden dövdü?...”

Kardeşimi dövdüğüm için...”

* * *

Savcı Bey…

Burası Türkiye…

(Ne yazık ki...) Bu ülkenin insanı dayağın cennetten çıkma olduğuna inandırılmıştır…

Ve unutma ki…

Avrupalı anne ve babalar çocuklarına henüz ergenleşmedikleri bir dönemde attıkları tokadın, onları gelecekte çok daha büyük tehlikelerden koruduğuna halen inanıyorlar…

Siz ise…

Tokat bile atmamış…

Arkasından naylon terlik fırlatmış bir anne aleyhinde 2.5 yıl hapis istiyorsunuz…

Sorayım o zaman…

Eğer o, aleyhinde 2.5 yıl hapis cezası istediğin ebeveyn “anne” değil de “baba” olsaydı, ne karar verirdin?..

Hiç itiraz etme ben vereyim cevabı:

Soruşturmaya bile gerek görmeden takipsizlik kararı verirdin…

Yakup MURAT

ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar