RÖPORTAJ

İrfan Değirmenci 9 yıldır neden ters yaşıyor?

Her sabah günü Kanal D ekranında karşılayan İrfan Değirmenci, yeni yayın dönemine hazır...

İrfan Değirmenci 9 yıldır neden ters yaşıyor?
Her sabah günü Kanal D ekranında karşılayan İrfan Değirmenci, yeni yayın dönemine hazır... Değirmenci, "9 yıldır ters yaşıyorum, gündüz herkes çalışırken ben uyuyorum, gece de herkes uyurken ben yeni günün öyküsünü yazıyorum" diyor.

Değirmenci Hürriyet'ten Müge Serçek Biroğlu'nun sorularını yanıtladı, "bu sezon kendimi geriye çekmek istiyorum" da dedi, "kalemim kuvvetli ama bazı meslektaşlarım gibi kompozisyon ödevi benzeri kitaplar yazmaktan utanıyorum" diye ekledi. İşte Biroğlu'nun İrfan Değirmenci röportajı:

Her sabah izleyicileriniz güne sizinle başlıyor, bu nasıl bir duygu?
- Açık konuşmak gerekirse, dünyanın en önemli işini yapmıyoruz, bugüne kadar yapılmayan bir şeyi ilk defa yapıyor da değiliz. Sadece o gün kendimizi nasıl hissediyorsak ekrandan da aynı duyguları geçirmeye çalışıyoruz. Bizim tarzımız bu.

Hafta içi yaşadığınız bir günü özetler misiniz? Kaçta yatıyorsunuz, kaçta uyanıyorsunuz?
- Yaklaşık 9 yıldır ters yaşıyorum.

DenemeNasıl yani?
- Gündüz herkes çalışırken ben uyuyorum, gece de herkes uyurken ben yeni günün öyküsünü yazıyorum. Gece 12'de uyanıyorum, 01.00'de haber merkezinde oluyorum. Haberlerin hazırlık aşamasında arkadaşlarımla beraber çalışıyoruz. Sabah 09.00'da yayın bitince, sonraki gün için bir saatlik çalışma yapıyoruz. Eğer gün içinde yapılacak bir işim yoksa öğlene doğru uyumuş oluyorum.

Her haberi satır satır okuyup bütün VTR'leri izler misiniz?
- Televizyon haberciliğinin en önemli noktalarından biri, sunacağınız haberin görüntülerini önceden bilmeniz gerekir! Görüntü yoksa ne anlatırsak anlatalım boştur. Ben program başlamadan önce her şeye hakim oluyor, ekrana çıktığımda doğaçlama olarak anlatıyorum. Elbette önümde bilgi notlarım oluyor ama daha rahat konuşabilmek için haberin perde arkasına hakim olmam şart. Kendimi ancak o şekilde rahat hissediyorum.

Sanki son yıllarda sabah haberlerine gösterilen ilgide ciddi bir artış söz konusu, yanılıyor muyum?
- Evet geçmiş yıllara göre sabah haberlerinin daha çok izlendiği doğru. Bunda en ufak bir katkım varsa ne mutlu bana.

BU SEZON KENDİMİ BİRAZ GERİ ÇEKMEK İSTİYORUM

 Sizce önümüzdeki sezon nasıl olacak?
- Tüm dünya için yorucu ve kötü haberlerin çok olduğu bir dönem atlattık. O nedenle bu sezonki yayını “şifa niyetine” yapacağım. Her şeyi vicdan terazisinde ölçüp tartacak, haberciliğin ölçütlerinden ve evrensel doğrulardan şaşmadan insanlara biraz umut aşılayacağız. Başka haber bültenleri ne yapar, ne anlatır, hangi kaygılarla hazırlanır bilemiyorum. Ama umarım bu yıl herkesin bildiği, ancak dile getirmekten korktuğu şeyleri tek başımıza söylemek durumunda kalmayız! Umarım yanımızda başkaları da olur.

 Sabah sunduğunuz haberler psikolojinizi nasıl etkiliyor? Haber merkezinden çıktığınızda üzerinizde ağırlık hissediyor musunuz?
- Son yıllarda çok fazla şey yaşandı, hatta ne olup bitiyor diye durup düşünecek fırsatımız dahi olmadı. Meydana gelen olaylarla ilgili bir tavır takınmak gerekiyordu ama... Çünkü hayat bu kadar kolay harcanacak bir şey değil. Zamanı iyi değerlendirmek, faydalı işler yapmak lazım. Bu yüzden haberlerde ne anlatırsanız anlatın içinde mutlaka insana faydalı bir bilgi ya da duygu olmalı. Bu olduğunda kendimi çok iyi hissediyorum, stüdyodan çıktığımda “Bugün iyi bir şey yaptım” diyorum. 

Haberleri yorumlamanızla ilgili, izleyicilerden ne gibi tepkiler alıyorsunuz?

- Eskiden olumsuz bir mesaj geldiğinde hemen ona bir yanıt yetiştirmeye çalışıyordum ama artık bunu yapmayı bıraktım. Bırakalım da insanlar içlerindekini döküp rahatlasınlar. Bir de artık hangi mesajın hangi amaçla gönderildiğini daha iyi ayırt ediyorum. Her mesaja cevap verebilecek kadar vaktim de olmuyor ne yazık ki!

 Peki kendinize otosansür uyguladığınız oluyor mu?
- Ekranlarda o kadar çok yorumcu var ki, herkes olan biteni kendi penceresinden aktarmaya çalışıyor. Ben bu sezon kendimi biraz geri çekmek istiyorum. Seyircimiz zaten çok zeki ve bizden her zaman bir basamak önde. Bu yüzden anları belli bir yere yönlendirmek amacıyla neden çaba sarf edelim? Bırakalım o yorumu seyirci yapsın. 

10 sene kadar önce sabah haberlerini hep kadınlar sunuyordu, şimdi ise ekranlarda bir erkek egemenliği söz konusu! Bunun nedeni ne sizce?
- Hayatımızda 10 senede çok şey değişti, bazı değişimler iyi bazıları ise kötü yönde oldu. Kadın meslektaşlarımın artmasını çok isterim. Özellikle muhabirlikten gelen, tecrübeli ve bu işe yıllarını vermiş kadınlar daha fazla olsun, hatta aralarından anchorwomen’lar çıksın. Güzel, genç ve alımlı diye vitrine konulmak için seçilmiş olmasın. En önemlisi biz onu kadın olduğu için izlemeyelim ya da bizler erkek olduğumuz için şu an ekranda tutuluyor olmayalım.

SEYİRCİ BİR TOKAT ATAR NEYE UĞRADIĞINI ŞAŞIRIRSIN

Bir zamanlar Mehmet Ali Birand, Ali Kırca ve Uğur Dündar arasında tatlı bir rekabet vardı. Yeni jenerasyonda ise rekabetten çok bir dayanışma söz konusu. Birbirinizi kendi programlarınıza davet ediyor, hatta bazı sabahlar ekrandan birbirinize selam gönderiyorsunuz...
- Kimse kendisini ve yaptığı işi dünyanın en iyisi sanmasın. Önemli olan insan kalabilmek. Eskilerin dostluğu ve samimiyeti ekrana farklı bir şekilde yansımış olabilir. Çünkü onlar Türkiye’ye bir haber bülteninin izlenebileceğini gösterdiler. Yaptıkları bir ilkti, bu yüzden iş müthiş bir rekabete dönüştü. Şu an geldiğimiz nokta ise farklı... Yarın içimizden biri ekranda olmayabilir. Biz beyaz yakalılar, şirket bariyerlerinden geçerken “Acaba bugün kartım okur mu?” endişesi içindeyiz. Böyle bir ortamda neyin kavgası içinde olalım ki? Eskiden “Reytinglerde en iyi benim” diye övünürdüm, şimdi reyting lafını ağzıma almıyorum. Seyirci size öyle bir tokat atar ki neye uğradığınızı şaşırırsınız, çıkacak ekran bulamazsınız. Şunu da söylemeliyim ki, Fatih ve İsmail ile her gün görüşüyor da değiliz. Herkes kendi işinde gücünde ve kavgasında. Benimki doğruyu en yalın haliyle izleyicime anlatabilme kavgası... Yani kavgam kendimle, bir başkasıyla değil. 

Bir gün turnike kartınızı okumazsa, bir zamanlar çok meraklı olduğunuz tiyatroya döner misiniz?
- Ben dönerim de tiyatro beni ne kadar ister bilmiyorum (gülüyor). Bu hayatta beklentiyi çok yüksek tutmamak gerektiğini öğrendim. Karnımın doyduğu, başımı koyabilecek bir yastık bulduğum her an mutluyum demektir. Yanımda da sevdiklerim varsa ve sağlıklıysam daha ne isterim.

 Siz kahvaltı sırasında neler izlemeyi tercih ediyorsunuz?

- Televizyona çok fazla baktığım söylenemez, daha çok müzik dinliyorum. Zaten hafta sonu pek yataktan çıkmam, hafta içi uyuyamadığım saatleri hafta sonu telafi etmeye çalışıyorum.

KALEMİM İYİ AMA UTANIYORUM

 Yarın öbür gün bir kitapla karşımıza çıkar mısınız acaba?
- Kalemim iyidir ama utanıyorum. Meslektaşlarım kitap yazıp imza günü düzenlediklerini söylüyorlar, ama baktığınızda çok sıradan kompozisyon ödevi gibi yazılar görüyoruz. Sadece kapağına kendi fotoğrafını koyarak kitap yapılması bana ticari geliyor. Ben yaptığım işi ciddiye alırım, bir kitap yazacaksam eğer kendi yaşadıklarımdan ve gerçeklerimden yola çıkarak insanları şaşırtmak isterim.

EVLİLİK BENİ KORKUTUYOR

 Bildiğim kadarıyla evli değilsiniz, peki yok mu yakın gelecekte böyle bir plan?
- Herkesin hayatı zor. Bir gazetecinin de, bir fırıncının da, bir doktorun da.... Bu yüzden bir evliliği sürdürebilmek ne kadar olanaklı bilmiyorum.

 Evlilikten korkuyorsunuz yani...
- İnsanın gözü korkuyor doğrusu. Ama yine de uzun vadeli planlar yapmıyorum, yarın ne olacağı belli olmaz. Bu yaz üzerime bir dinginlik geldi, duruldum. Baksanıza neler diyorum.

ÇOK OKUNANLAR