ANALİZ

Parlamenter sistem mi başkanlık sistemi mi?..

Televizyon ekranlarında hemen hiç tartışılmayan, köşelerde asla izah edilmeyen tehlikeler, parlamenter sistemin zayıf karnıdır…

Parlamenter sistem mi başkanlık sistemi mi?..

Siyasetçilerimizin ve siyasetle ilgilenen herkesin “Parlamenter Sistem” dediği mevcut sistemin gerçek adı “Yöneten Parti Modeli”dir…

Yani…

Ülkeyi gerçekte başbakan ve bakanların değil; parti teşkilâtlarının yönettiği sistemdir…

Yani…

Büyük şehirlerimizi kuşatan gecekonduların

Adı konamayan karanlık sokakların

Kapı numarası olmayan köhne binaların…

Yılan gibi kıvrılan düzensiz yolların tek bir sorumlusu vardır: “Yöneten Parti Modeli”

Yıllardır (Tek Parti dönemi dâhil.) KİT’leri arpalık haline getiren…

300 kişinin çalışması gereken yerde 3000 “iktidar partili amigoyu” istihdam eden…

1000.-- liraya mal edilen bir mal veya hizmeti 100.-- liraya sattıran ve devasa bütçe açıklarına sebep olan da “Yöneten Parti Modeli”dir…

Özel sektöründen korkan…

Hemen her işadamına “hırsız” gözüyle bakan…

O nedenle de Devletin maliyesini, Devletin bütçesini parti teşkilâtlarına peşkeş çeken de keza “Yöneten Parti Modeli”dir…

* * *

O halde…

Öncelikle tartışmamız ve tartışılmasını sağlamamız gereken sistem işte bu iktidar Parti teşkilâtlarına dayalı “yağma” sistemidir…

Başkanlık Sistemi, milli hâkimiyeti ve milli iradenin üstünlüğünü parti teşkilâtlarının tasallutundan kurtaran modeldir…

Başkanlık Sistemi Devleti, parti teşkilâtlarının yağmalamasından koruyan modeldir…

Şöyle sorabilirsiniz:

Başkanlık Sistemi ne yapacak da Devleti parti teşkilâtlarının tecavüzünden kurtaracak?...

Anlatayım o zaman…

* * *

Efendim…

Parlamenter sistemde (Halen uygulanmakta olan sistem.) hükümetin “Güvenoyu” alma zorunluluğu demokratik hukuk devletinin en büyük baş belâsıdır…

Güvenoyu”, hâkimiyeti milletin elinden alıp, parti teşkilâtlarının eline veren modeldir…

Çünkü…

Parlamenter Sistemde hükümeti oluşturan bakanların milletvekilleri arasından seçilmek gibi anayasada olmayan siyasi bir zorunluluğu vardır…

Anayasada (Başbakan hariç.) bakanların parlamento dışından atanma izni olduğu halde başbakanlar bunu yapmaya çekinirler…

Çekincelerinin sebebi ise yine parti teşkilâtlarıdır…

Çünkü…

Parti teşkilâtları, tanımadıkları ve kendilerine ihtiyacı olmayan seçilmemişlerin bakan olmalarından haz etmezler…

Yani…

Anayasada emredici bir madde olmadığı halde başbakanlar bakanlarını iktidar partisi milletvekilleri arasından seçmek zorunda kalırlar…

* * *

Kaldı ki…

Başbakanlar bütün bakanlarını parlamento dışından ve işin gerçek uzmanlarından atasa bile, “güvenoyu” ve “önerge” korkusuyla o bakanlar iş yapamazlar…

Oysa…

Başkanlık sisteminde başkan ve bakanları “güvenoyu” almak zorunda değildirler…

Güvenoyu almak zorunda olmadıkları için güvensizlik oyuyla düşürülme tehlikesi de yoktur…

Bakanlar “güvensizlik oyu ve gensoru” vermek suretiyle düşürülemeyeceği…

Ve…

Parti teşkilâtlarından “seçmeyiz ha!” baskısı da görmeyecekleri için özgür iradeleriyle çalışırlar…

Parlamenter sistemde ise partili bakanların çalışma saatlerinin dörtte üçü parti teşkilâtlarından gelecek “Talimatları” dinlemekle geçer…

* * *

Yani arkadaşlar…

Televizyon ekranlarında hemen hiç tartışılmayan…

Köşelerde asla izah edilmeyen bu tehlikeler, parlamenter sistemin zayıf karnıdır…

Ve bunu somut bir örnekle anlatayım…

* * *

Parlamenter Sistemde ülkeyi başbakan veya bakanların değil, parti teşkilatlarının yönettiği gerçektir…

Çünkü…

Parlamenter Sistemde valileri; emniyet ve vergi dairesi müdürlerini başbakan veya bakanlar değil, “Parti Teşkilatları” tayin eder…

Hatta…

Cami imamları ve müezzinlerin tayinleri ya da sürgün edilmelerini bile başbakan veya bakanlar değil, “Parti Teşkilatları” tanzim eder…

* * *

Küçük bir senaryo yazayım size…

Diyelim ki il veya ilçede bir kamu ihalesi var…

İl veya ilçe başkanı önce valiyi ya da kaymakamı ziyaret eder…

Kapıda asla beklemez…

Çünkü sekreterya tanır kendilerini…

Pervasız ve saygısız bir şekilde içeri girer…

Çünkü…

Kendince o “seçilmiş”, vali/kaymakam ise “atanmış”tır…

Geçer oturur makamın karşısına…

Bacak bacak üstüne atar…

Kendisine bir kahve ya da çay ısmarlanmasını emreder…

Ya da hava sıcaksa soğuk bir içecek…

Ve…

Emri bizzat vali/kaymakam tarafından yerine getirilir…

Sonra da yapılacak ihaleye getirilir söz…

İl/İlçe başkanı ihaleye kendi şirketlerinden birinin ya da çok iyi bir partilinin gireceğini söyler makama…

Ve…

Yanında getirdiği üç fiyat teklifini makama uzatır…

İki teklifteki fiyat uçuk mu uçuktur…

Kendi teklifi ise diğer iki tekliften üç – beş kuruş daha düşüktür…

Haliyle…

Diğer ikisinden daha düşük olduğu için il/ilçe başkanının teklifi kabul edilir…

* * *

Sevgili arkadaşlar…

Eğer…

Parlamenter Sistem” denilen bu demokratik(!) yağma modeli Başkanlık sistemine dönüşürse…

Parti teşkilâtlarının vali atanmasında hiçbir etkinlikleri olmayacaktır…

Yok efendim…

Eyalet sistemine gerek yok…

Çünkü…

Valiler/Kaymakamlar teşkilatlar tarafından seçilmiş milletvekili bakanlar değil; seçim ve güvenoyu korkusu ve milletvekili olmayan bakanlar tarafından yapılacaktır…

Yani…

Başkanlık sistemi, parti teşkilatlarının hükümranlıklarına son verecektir…

Yani…

Şehirler ve ilçeler parti teşkilatlarının tasallutundan kurtulunca, Devlet de iktidar partili teşkilatlar ve onlardan ödü patlayan milletvekili bakan tasallutundan kurtulacaktır…

* * *

Diyeceksiniz ki…

Vali de valiliğini bilsin, il ya da ilçe başkanını makamından kovsun…”

Güldürmeyin beni…

Vali de bilir ki…

İl ya da ilçe başkanının talebine “olmaz” derse, hemen oracıkta içişleri bakanı telefonla aranacaktır…

Ve…

Kendisinin gözlerinin içine bakılarak kovulması istenecektir…

Bugüne kadar parti teşkilatlarının bu tür taleplerine “hayır” diyen içleri bakanı gelmemiştir…

Bu arada unutmadan söyleyeyim…

Son İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun tasfiyeler konusunda teşkilâtlardan gelen baskılara boyun eğmemesi başkanlık modeline fiili geçişin işareti olması açısından takdire şayandır…

* * *

Yani değerli meslektaşlarım…

Başkanlık Sistemi, “Yöneten Parti Modeli” dediğim bu yağma düzenine son verecek olan tek sistemdir…

Elbette parlamenter sistemin daha birçok zafiyeti, başkanlık sisteminin ise yararı vardır…

Ama…

Tek yazıda anlatılamaz…

Yine de sık sık bu konuya döneceğim…

Amacım şimdilik parlamenter sistemin en büyük baş belâsı olan parti teşkilâtlarına dikkat çekmekti…

Peki…

Başkanlık sisteminde parti teşkilâtları olmayacak mı?..

Elbette olacak…

Olacak ama…

Onları da partili amigolar değil halk seçecek…

Yani: Milli İrade seçecek…

Başkanlık sisteminin en yüce erdemlerinden biri de işte o seçimlerdir zaten…

Yakup MURAT

ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar