MEDYA KÖŞESİ

Oray Eğin'den bomba Ahmet Hakan yazısı! Öyle bir savundu ki...

Habertürk yazarı Oray Eğin bugün köşesinden Ahmet Hakan'ı kendi deyimiyle "canla başla savundu".

Oray Eğin'den bomba Ahmet Hakan yazısı! Öyle bir savundu ki...

Ahmet Hakan'a Ekrem İmamoğlu yayından dolayı yapılan eleştirileri gündeme getiren Oray Eğin, bunun özellikle sosyal medyada fanatik bir tarafgirliğe neden olduğuna dikkat çekti.

Ahmet Hakan'ı zaman zaman eleştirdiğini belirten Oray Eğin," Bugün Ahmet Hakan’ı canla başla savunacağım ama. Çünkü bir süredir Türkiye’de hakim olan linç kültürü geçen haftadan beri onu hedef alıyor. O bu ilgiden, konuşulmaktan son derece memnun olabilir. Ama Ekrem İmamoğlu’nu çıkardığı programdan sonra doğan tepkiler yüzeyin derinlerinde bir soruna işaret ediyor" ifadelerini kullandı. 

İŞTE ORAY EĞİN'İN O YAZISI

Ahmet Hakan hakkında pek çok şey söylenebilir. Ama ona söyleyeceğiniz her şeyi kendisi de kabul edecektir zaten. Hatta bütün bunları yazı malzemesi bile yapar, yapıyor da. Sonuçta, kayıtsız kalınamayacak bir medya figürü. Sadece Hürriyet’te yazdığı için değil, telefon rehberi yazsaydı yine de dikkat çekmesini bilirdi. Bu meslekte başarı ölçüsü kendinden söz ettirmektir.

Yer yer savrulan siyasi pozisyonları, yanlış çıkan analizleri (“Cemaat-AK Parti kavga etmeyecek”), anlamsızca övdükleri (mesela Mustafa Sarıgül) onu eleştiriye açık hale getiriyor kuşkusuz. Nitekim ben de eleştiriyorum.

Bugün Ahmet Hakan’ı canla başla savunacağım ama.

Çünkü bir süredir Türkiye’de hakim olan linç kültürü geçen haftadan beri onu hedef alıyor. O bu ilgiden, konuşulmaktan son derece memnun olabilir. Ama Ekrem İmamoğlu’nu çıkardığı programdan sonra doğan tepkiler yüzeyin derinlerinde bir soruna işaret ediyor.

Sosyal medyanın sağladığı filtresiz düşünce ifade etme ortamının hastalıklı bir tarafı olduğunu artık kabul etmemiz gerekiyor. Gözü dönen fanatik işine gelmeyen her görüşü reddetmeye hazır, hoşuna gitmeyeni hedef almaktan da çekinmiyor.

Bugüne kadar bu aşırı davranış biçiminin sosyal medyanın sunduğu manevi tatminle ilgili olduğunu düşünürdüm. Tatminin herhangi bir türünü, cinsel ya da profesyonel, hayatın kendisinde bulamayanlar başkalarının üzerine sıçratarak doyuma ulaşırdı. Yapılan bütün araştırmalar yeni kuşakların eskisine kıyasla daha az seviştiğini gösteriyor; aranılan haz ekranda olduğundan mı, diye düşünmeden edemiyorum.

Sosyal medyadaki boşalma bugüne kadar dışarı yansımazdı; çünkü bu lafları muhataplarının yüzüne söyleyecek cesaretleri olmazdı yazanların. Ancak son günlerde gazetecilere yönelik fiziki saldırıların artması, sistemli bir hale gelmesi artık ekrana bakarak tatminin yeteri kadar haz vermediğine de işaret ediyor.

Sadece aşırı davranış biçimlerinin alkışlandığı sosyal medya kullanıcıların giderek gözünü döndürmeye başlıyor, fanatizmi tetikliyor.

HERKES SEVMEYE MECBUR MU

Bugünlerde muhalifler Ekrem İmamoğlu’yla ölesiyle bir aşk yaşıyor. İstiyorlar ki herkes aynı duyguları beslesin adaya karşı. Hepimiz mecbur muyuz ona bayılmaya? Dahası, onu beğenmemek, eleştirmek otomatik olarak Tayyip Erdoğan hayranlığı olarak da algılanıyor.

Açıkçası, muhalefetin tonu ve üslubu AK Troll diye eleştirdiklerini aratmıyor. İğrençlik, bel altı ve tehdit konusunda aşağı kalır yanları yok.

Ahmet Hakan’ın Ekrem İmamoğlu’yla olan programını da izledim; programı yönetmesi gayet yerindeydi. Hatta yeteri kadar üzerine bile gitmedi bana kalırsa. Buna rağmen, programın sadece bir noktasında gerçekliğe sadakatinden ve gerçeğin konuşulmasına olan ısrarından dolayı saldırıya uğruyor.

Tepkiler de hemen işten atılması, susturulması, programı bırakması, köşesinin kapanması gibi uç beklentiler. Bir dakika durun… Birincisi bu fanatik kitlenin bu hakkı kendinde nereden gördüğünü merak ediyorum. İkincisi de, yarın öbür gün Ahmet Hakan da giderse yerine daha iyisinin geleceğini mi düşünüyorlar.

Ne yalan söyleyeyim, bu medya koridorlardan bir dolu aşağılık, satılık, rezil isim geçti. Kimileri de sahiden torpille, belli çıkarlar doğrultusunda bir yerlere geldi. Ama, 20 küsur senede bu çürük medya düzeninde bile bir şekilde liyakat sisteminin işlediğini de gördüm. Bu meslek bir maraton; torpille bir yere gelenler uzun vadede kalıcı olmuyor.

YERİNE DAHA İYİSİ GELMEYECEK

Bu süreçte Ahmet Hakan’ın serüvenini de yakından izledim. Türkiye’nin en kutuplaştığı yıllarda solcu mahallelerin İslamcı bir kanal izlemesini kendi kendine sağladı. Hürriyet’te yazmaya başladığında iktidardan tamamen dışlanmıştı. Destekle, torpille, siyasi bağlantılarıyla değil kendi yeteneğiyle buralara geldi.

Onun gitmesini isteyenler, “Bırak köşeni ben senden iyi yazarım” diye ahkam kesenler varsa aynı engebeli yoldan ilerleyebilir dilerlerse. Aynı meslek mücadelesini verip benzer konuma gelebilirlerse de hepimiz onları tebrik ederiz.

İyisi kötüsüyle bir Ahmet Hakan’ın varlığının kritik zamanlarda nasıl hayati bir önemi olduğunu da biliyorum. Hem şahsi tecrübelerimden hem de kamuoyunun önünde kritik zamanlarda birçok sınavdan başarıyla geçtiğine bizzat tanık oldum. Mükemmel bir kötü gün dostudur, bir kere. Hayatta da meslekte de önemli olan da bu dönemeçler.

Ahmet Hakan’ı linç edenlere karşı elbette Ahmet Hakan’ı bin kere tercih ederim. Yarın ona küfredenlerin, linç edenlerin hakkını da o savunacak çünkü.

Bari bu vesileyle epeydir görmediğim meslektaşıma bir çağrıda bulunayım. Uzun zaman oldu, bir ara bulaşalım. Hatta Kadın’ı da çağıralım.

ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar