RÖPORTAJ

Ümit Alan: 'Medyadaki çürüme bugün başlamadı'

Sayım Çınar, medya eleştirisinde son dönem gazeteciler arasında önemli bir yer edinen Ümit Alan ile medyayı, hazırlamakta olduğu kitabı konuştu.

Ümit Alan: 'Medyadaki çürüme bugün başlamadı'

GAZETECİLER.COM - ÖZEL İÇERİK

SAYIM ÇINAR sayimc@superonline.com

Sayım Çınar, medya eleştirisinde son dönem gazeteciler arasında önemli bir yer edinen Ümit Alan’la gündemdeki konuları, medyayı, hazırlamakta olduğu kitabı konuştu. Zengin bir söyleşi meraklılarını bekliyor.

EYLEMDE KAMERAMANLAR BİZDEN DAHA KALABALIKTI

3 - 4 yıl öncesine dönelim. Susam Sokak’ta, Tuna Kiremitçi’nin doğum gününde tanıştık. Eskişehirlisin. Tuna’yla da eski dostunuz var. Eskişehir’den İstanbul’a, nasıl bir serüven yaşadın?

Eskişehir’den ben biraz zorunluluk icabı geldim. Anadolu Üniversitesi Basın Yayın Bölümü’nde asistan olmak üzereydim. Yüksek lisans yapıyordum, kadro bekliyordum. 2001 ekonomik krizi patladığı için kadrolar açılmadı. Ben de biraz daha sinirle tabii İstanbul’a geldim. Burada da bir takım tesadüflerle reklamcılık yaptım. Medya eleştirmen tarafım hep kaldı içimde. Akademisyen olmak üzereyken bir takım sorunlar sonucu geldim İstanbul’a. Radikal 2’ye yazılar gönderdim medya ile ilgili.

Dikkat çektin yazılarınla. Irak konsolosluğu gösterisi de yine ismini duyduğumuz ilk olaylardan biriydi.

Arkadaşlarımızla beraber yaptık. Bush’a ayakkabı attı bir gazeteci, hatırlar herkes o olayı. Devamında gazeteci gözaltına alındı, ceza verilmek istendi. Biz de o zaman facebookta bir grup açtık, sistematiğini de çok bilmiyorduk. Serbest bırakılması için bir eylem çağrısı yaptık. 400’den fazla kişi geleceğini söyledi. CNN’de, NTV’de çalışan arkadaşlarıma da haber verdim böyle bir eylem olacağını, bunun üzerine bir anda 9 - 10 kamera geldi. Kameraları görünce polis geldi. 3- 4 kişi eylem yaptık. Gazeteye de bu durumla haber olduk. Facebookta 500 kişi sözleştiler, 4 kişi eylem yaptılar şeklinde.

DenemeYAZI YAZMAYA OTURDUĞUMDA TEK KİŞİYİ BİLE İKNA ETSEM YETER DİYORUM...

Bu yaptığın 4 kişilik eylem ne öğretti sana?

Vazgeçmemek. 4 kişi de olsak, Don Quixote gibi. Ses getirebilirsiniz 4 kişi olsanız da. Tek bir kişiyi bile ikna etsem yeter diyorum masanın başına, yazı yazmaya oturduğumda.

Birgün’de medya eleştirileri yazıyorsun. Medya eleştirisi yazmak seni geliştiriyor mu?

Medya eleştirisi yazmaya başlama sebebim akademik dünyada gördüğüm eleştiri biçimiydi. Profesyonellere sesleniyordu, gazeteciden gazeteciye, akademisyenden gazeteciye şeklinde bir döngü vardı. Bense son okuru düşündüm. O kadar basit yazabilir miyizin peşinden gittim.

Enver Aysever ile bir tartışman var. Köşene taşımadın, twitterda kaldı.

Enver Aysever Cihangir’deki insanlarla, kadınlarla ilgili cinsiyetçi bakışta bir yazı yazdı. Bacaklarını açarlar 60’dan sonra gibi bir ifade kullandı. Bu da büyük eleştiri doğurdu. Ben de bir çıkış yaptım. O dönemde ayrıldı Birgün’den, kırıldı.

“YILLARCA AYNI GEMİDE OLANLARI AYRILIRKEN TÖHMET ALTINDA BIRAKMASINI DOĞRU BULMADIM”

Ayrılmasını nasıl değerlendiriyorsun CNN’den?

Baskının sonuçlarından biridir ama giderken arkadakilere seslenme tarzını, son yazısını beğenmediğimi söyleyebilirim. Yıllarca aynı gemideyken ayrılırken onları töhmet altında bırakarak ayrılmasını doğru bulmadım.

Ayşe Arman’a verdiği röportajda kendi grubunu eleştirdi.

Bu bir tercih meselesidir. O geminin içinde olmanız ve dengeleri kollamanız gerektiyse ve siz öyle devam ettiyseniz bir günde hiçbir şey değişmez. Şimdi mi fark ettin? Ben ana akım medyada çalışmıyorum örneğin, başka işler yapıyorum gerekirse.

Gönüllü bir yazar mısın?

Evet. Derdim var derdimi yazıyorum. Profesyonel bir iş değil. Tavizler vermek istemiyorum. Gazeteye arada bir gidiyorum. Arkadaşları görmek için gidiyorum.

Özgürlüğün zedelenmesini istemiyorsun.

Mecbur kalsaydım, kalanları bir yere kadar anlıyorum, farklı şeyler olabilirdi. Kendinden fedakarlık yapmakla olmaz hep diğer yandan, yumruğu vurmak gerekiyor.

Fatih Altaylı’ya "ne zaman kadın oluruz" yazısı yazdın.

Kadın cinayeti vardı, yakışıksız bir fotoğrafı sürmanşet yayımladı. İstifaya kadar giden eleştiriler yapıldı Altaylı’ya bu olaydan sonra. “Evet haksızdır ama onun da şöyle bir savunması var, kadın cinayetlerine dikkat çekmek için yaptım. Madem kadın cinayetlerine dikkat çekmek için yaptı, daha önceki yazıları nereye koyacağız.” şeklinde bir eleştiri yaptım. Ayşe Arman’a verdiği röportajda benim hakkımda çok eleştiri yapıldı, ben yalnızca Birgün’de bir arkadaşın eleştirisi ölçülü ve saygılı buldum dedi.

Deneme

“İLK ÇIKTIĞIM YILLARDA POLEMİKÇİ OLARAK ALGILANDIM”

Sakin bir şekilde eleştirini yapıyorsun. Öfkesini, kabalığını kontrol edemeyenlerin arasındasın. Kendi durduğun yeri anlatmakta zorlanıyor musun?

İlk çıktığım yıllarda polemikçi olarak algılandım. İnsanları eleştiriyordum, mizahi bir dil de katıyordum. Kişiselleştirmediğim zamanla anlaşıldı. Özel yaşamıyla, ad hominem, bel altından vurarak yapmıyorum eleştiri. Bunu anlatmam uzun sürdü.

Bazı köşe yazarlarımız gazetesinin logosuyla var oluyor. O gazete olmasa başka gazetede yazamayacak. Sürekli bir öç alma duygusu var. Tetikçi anlayışını nasıl değerlendiriyorsun medyadaki?

Sonuç bu bence. Tüm dönemlerde olan bir gazetecilik geleneği. Hiçbir ölçü kalmadı. Emin Çölaşan’ın minik kuşu vardı. İstihbarat servisleriydi. Şimdi de birçok kişinin minik kuşu var. Şöyle de kutsamak istemem, önceden 1 varsa bugün 10 var. Hiçbir seviye kalmadı. Çığırtkanlar çoğalıyor.

Perihan Mağden’in Cem Gariboğlu yazısını nasıl değerlendiriyorsun? Schadenfruede yazısı var önceki zamanlardan. Başkasının mutsuz olmasından sevinç duymak. Kendisi yazıyor ama kendisi de bu hali yaşıyor gibi. Bu gelgitleri nasıl değerlendiriyorsun?

Öyle popüler oldu, Radikal’de öyle yazılar yazıyordu. İnsanlar içinden geldiği gibi yazıyor zannettiler. Öyle yazarların şöyle bir riski var, sürekli ölçüyü arttırmak zorundasınız, hep daha fazlası bekleniyor. Sonuçta son dönemde eskisi kadar popüler değil, onun için sürekli şiddeti arttırmak zorunda. Son yazısın tamamen yanlış bulmadım. Sınıfçı sorgulamaları, üslubu çok sorunluydu kabul ama toplumun unuttuğu bir şey var. İkisi de çocuktu.

Kendi kuşağını iyi temsil ediyorsun. Ekşi’de de yazıyorsun.

Eski bir yazarım. Çok nadir yazıyorum. Geyik yapacaksam orada yazıyorum. Bana ve benim kuşağıma yazmayı kavradık orada. 16 yaşımda internet kullanmaya başladım. Argümana argümanla karşılık vermeyi antrenman ettik. SSG de Eskişehirlidir. Oradaki kültürden çok beslendik.

Reşat Çalışlar bir roman yazdı biliyorsun. Oral Çalışlar ile program yaptı. Medyayla olan ilişkisini nasıl değerlendiriyorsun?

Bir taltif olarak görür mü bilmiyorum: Trollüğü başlattı. Hayatına da uygulamaya başladı. Ekşi’den kaçmama sebep olanlardan biri de buydu. Dalga geçmek sürekli. Nitelikli sayılabilecek insanlarını kaçıran da bu trollük oldu. Romanlarını okumadım.

DenemeKıvrak bir zekası var.

Trollük de zeka olmadan komik oluyor. İşin artık suyu çıktı.

Mehmet Pişkin olayı da çok tartışıldı. Çok sert çıktı, sonra geri adım attı.

Herkes gibi beni de etkiledi. Gördüğümde videoyu çok etkilendim. Üzerine hiç konuşmadım, yazı yazmadım, twit atmadım. Özendirici olmak istemedim. Eleştirenlerin de bir yerde konuşma hakkı var. Herkese açık yayınlamış. Gizli kalmasını isteseydi, herkese açık yayınlamazdı. Konuşanlara da niye konuşuyorsun diyemezsin. Bu ölümü göstermeyi istemesini anlamaya çalışıyorum ama anlamıyorum.

Gönüllü yazıyorsun Birgün’de, tirajı oldukça iyi. Gazeteni entelektüel anlamda nereye oturtuyorsun, Taraf’tan farkı nedir?

Hiçbir odağa bağlı kurulmadı. Cemaat sermaye grubu yoktu. ÖDP’deki kimi bileşenler kurdu ama baskı olmadı, kendi yağında kavruldu. Yaşaması bile bir mucize bence. Son dönemde farklı bir üsluba gitti. Her şeyin anormal olduğu bir ülkede ilk sayfalar normal midir, hayır. Manşetleri, ilk sayfaları… İskandinav tipi gazetecilikte olmaz bu yapılanlar ama burada olur. Var olmak, dikkat çekmek için bunların yapılması gerekiyor, haberler birinci dakikada internete düşüyor sonuçta. Başlarda tuhaf gelmişti ama sonra yavaş yavaş hak vermeye başladım. Zaman zaman yine de fazla uçlara gitse de doğru buluyorum yaptıklarını.

“YANDAŞLAR TORNİSTAN'A BAŞLASIN, 'KARDEŞİM ESAD' ÇOK UZAK DEĞİL”

Kobane’de olanları biliyoruz. Şehrin yarısı çökmüş durumda. Ortadoğu’da yıkık ve direnen bir şehir. Politikasını nasıl değerlendiriyorsun Türkiye’nin?

Mecburen değişecek politika. Geçenlerde bir twit attım. Yandaşlar tornistan yapmaya başlasın, Esad kardeşim uzak değil. Dengelerin sürekli değiştiğini, mayınlı bir tarla olduğunu biliyorum uzman olmasam bile. Türkiye bir oyun oynamak istedi ve eline yüzüne gözüne bulaştırdı.

“YALAP ŞAP KÖŞE YAZILARI BİTTİ”

Sürekli röportaj yapanlar var. Çok yeni yazar figürleri türüyor. Köşe yazarlığı değerini kaybetti mi?

Herkesin köşe yazarı olabilecek kadar mecra bulmasıyla internette değer kaybetti. Bir twit koca makaleyi özetleyebiliyor. Dakikalarca yazı okumak yerine bunu okuyor okur da. Zaten okuma kültürümüz yok. Sonuçta farklı bir köşe yazarlığının geleceğini düşünüyorum. Çok fazla haber geliyor, oradan, buradan. Bu haberleri analiz edecek hafif muhabirlikle karışık bir analiz yeteneğini olan daha genius bir yazarlık filizlenecek bence. Yalap şap köşe yazıları bitti.

Roman yazmayı düşünüyor musun?

Tribün Hikayeleri’nde bir olayı anlattım. Edebiyatla bulaştım her şeye. Kendi kendime edebi üretimler yapıyordum küçüklüğümde ve erken gençliğimde ama kimseye göndermiyordum. Bir roman çekirdeğim, konum var. Nabokov Almanya’nın Berlin kentinde bir adam vardı, bir kadını sevdi, hayatını mahvetti diye başlıyor bir romanına. Aradakileri merak ediyorsanız okuyun der. Arkadaşlara anlatıyorum çok ilgi çekiyor. Detayını vermek istemem, taverna yıllarında geçen bir roman bu. Yaş aldıkça yazmayı düşünüyorum.

“AKP ÖNÜNDEKİ TOPU KALEYE ATMANIN FIRSATINI NASIL BULDU ÖRNEKLERLE ANLATIYORUM"

Can Yayınları’yla bir ilişkin var. Bir gazetecilik kitabı yazıyorsun.

Neredeyse tamamlandı. Yeni yılda çıkacak sanırım. Kendi yaptığım araştırmalardan bir kitap. Türkiye’de gazetecilik neden böyle oldu konulu bir kitap. Çerçevesi bu şekilde. Bugün gazetecilik bitti diyoruz, bütün önermeleri böyle kuruyoruz ama nasıl bitti. Daha önce neler oldu, AKP önündeki topu kaleye atmanın fırsatını nasıl buldu, örneklerle anlatıyorum. Bizzat arşivleri kullanarak hazırladım. Severek, eğlenerek yazdım.
ÇOK OKUNANLAR