RÖPORTAJ

Mehmet Hakkı Suçin: Bana göre çeviri öteki dilde var olmaktır...

Şair Sıddık Ertaş, Gazi Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Mehmet Hakkı Suçin ile konuştu...

Mehmet Hakkı Suçin: Bana göre çeviri öteki dilde var olmaktır...

Arap edebiyatı ve çeviri alanında uluslararası düzeyde tanınan Mehmet Hakkı Suçin, Filistin’in büyük şairi Mahmud Derviş’ten yaptığı çevirileri anlatıyor…

Genel anlamda çeviri nedir?

Bana göre çeviri, çeviribilimle ilgili bir kitabımın da adı olan “öteki dilde var olmak”tır. Öteki dilde var olmak demek yeni bir yaşama doğmak demektir. Bir dilde yeni bir doğum sağlamak, bir insanın başka bir dünyada doğumunu sağlamaktır. Bu anlamda çeviri bir nevi “dil ebeliği”dir.

Son zamanlarda Arap şiirinden, edebiyatından yaptığınız çevirilerle öne çıkıyorsunuz. Mahmud Derviş’i hem Doğuda hem de Batıda dikkatle okunan büyük bir şair yapan şey nedir?

Mahmud Derviş, Filistin halkını şoke eden bir dizi olaya bizzat tanık olan bir şairdir. Göçü, sürgünü, direnişi bizzat yaşamış bir kişi. Filistin sesi, nefesidir. Buna rağmen sadece Filistin’e hapsedilecek biri asla değil. Sadece bir direniş şairi de değil. Filistin’i ve Filistinliyi anlatırken aslında insanı anlatıyor.

mahmut derviş

Tersi de doğrudur. Yani insanı anlatırken aslında kendi coğrafyasını anlatıyor. Mahmud Derviş’in şiirinin her dizesinde kendisi var. Duygularına sadıktır. Şair, sürekli bir yenilik arayışı içerisindedir.

Bunu şiir üretimi sürecinde bariz bir şekilde görmek mümkün. Modern Arap şiirinde biçim ve içerik açısından sürekli yenilikçi bir damarı temsil ediyor Mahmud Derviş. Hemen hemen tüm şiirlerinde güçlü bir duyuş var. Bu güçlü duyuşa güçlü bir şiir bilgisi ve estetiği eklenince bir dünya şairi ortaya çıkıyor.

Mahmud Derviş’in büyük bir şair olduğunu nasıl fark ettiniz?

mahmut dervişLübnanlı şair Abdu Vâzin’in kendisiyle yaptığı bir söyleşisini okuduğumda onun entelektüel derinliğini fark ettim. Bu arada eşim harıl harıl Mahmud Derviş’i daha sonra “sakat” olduğunu fark ettiğim birtakım çevirilerden okuyordu. Benden de kendisinin okuması için Mahmud Derviş’ten çeviri yapmamı baskılıyordu. Arapçadan Mahmud Derviş şiiri okumalarım böyle başladı. Türkçedeki bazı çevirilere baktım. Nasıl bir sakat doğumun gerçekleştiğini dehşetle fark ettim. Bu durum beni çok üzdü. Bir şair neden yazar? Bir şair hayata dair, oluşa dair, insana dair, memleketine dair  -Mahmud Derviş’in pozisyonunda bir halkın var oluş mücadelesine dair- sesini duyurmak için yazar. Ama ne yazık ki o sesi duyuramıyordu aslında. Evet, kendi dilinde duyuruyor ama dünyanın belli bir bölümü bundan nasipleniyordu. Türkçede Mahmud Derviş değil de sanki bambaşka şeyler okuyorduk.

Birilerinin birkaç kelimeyi alıp sonra kendi fikirlerine uydurduğu “uyduruk” bir şiir okuyordum. Bu ise Mahmud Derviş’in düpedüz katledilmesi anlamına gelir. Bu durum beni derinden üzdü. Bu kadar entelektüel bir kişinin, Lütfullah Göktaş’ın ve Hakan Özkan’ın birer başarılı çevirisini dışarıda tutarsak, bu kadar sakat bir şekilde Türkçeye aktarılması tabiri caizse kahretti beni. Bu hissiyatla Mahmud Derviş çevirilerine başladım. Kendime bir anlamda Türkçede Mahmud Derviş’i kurtarma misyonu yükledim. Çevirdikçe Mahmud Derviş şiirinin ne kadar derin olduğunu daha fazla fark ettim.

İnsana ne kadar dokunduğunu, asırladır acı çeken ve bir türlü kendi varoluşunu gerçekleştiremeyen ve gerçekleştirilmesi izin verilmeyen bir milletin o artık kabuk bile bağlamayan yaralarını nasıl güneşin altına fersah fersah serdiğini ve bunu nasıl acıttığını, dolayısıyla tüm bunların Türkçede derinlikle ve keyifle okunması, paylaşılması, yeniden üretilmesi için böyle bir çeviri serüveni yaşadım. İyi ki de yaşamışım. Yaşadığım bütün çeviri serüvenleri içerisinde bunun en keyiflilerinden biri olduğunu söyleyebilirim.

Çeviri sürecinde hangi problemler yaşadınız?  

Arapça bilgim iyiydi ama şairi sadece ansiklopedik bilgiler çerçevesinde tanıyordum. Onu daha fazla tanımalıydım. Şairin kişiliği, entelektüel birikimi, hayata ve insana bakışı, şiire bakışı, külli olarak bakışını araştırmaya başladım. Kendisiyle yapılan söyleşileri, yazılan bazı yazıları okudum. Bu ise onun şiirini daha iyi anlamamı, çevirinin onun hissedişine daha yakın olmasını sağladı. Tabii bunu ne kadar başardığım, nihayetinde okuyucunun/eleştirmenin takdirine açıktır. Doğrusu Türk edebiyatının duayen çevirmeni Abdulkadir Abdelli, benim çevirileri okurken Mahmud Derviş’i Arapça okuyormuş hissine kapıldığını söylemişti. Pek iltifat sevmeyen biri olduğunu bildiğim için onun bu görüşüne güveniyorum. Mahmud Derviş’in içinde felsefe, mitoloji, sıradan hayat, barış, varoluş ve daha birçok zenginliği barındıran bir şiir dili var. Ritimsel bir dil. Düzyazıya yakın metinleri de oldukça zengin bir müzikaliteye sahip. Dolayısıyla Mahmut Derviş’in biçimsel olarak yarattığı müzikaliteyi Türkçede yeniden oluşturmak için ciddi bir şekilde “kafayı kırmak” gerekiyordu.

Mahmud Derviş’ten hangi eserleri çevirdiniz? Başka eserlerini çevirmeyi düşünüyor musunuz?

Mahmud Derviş’ten ilk çevirim “Cidariyye” adlı destansı uzun şiiri. “Cidariyye” Arapçada duvarın üzerine nakşedilen resim sanatını ifade ediyor. Türkçede bu terim için “mural” sözcüğü sanat çevrelerinde kullanılıyor. Ben de “duvar resmi” yerine bu kelimeyi başlık seçtim. Kitap adeta onun muallakası niteliğinde. Muallakalar şiir festivallerinde düzenlenen yarışmalar sonucunda Kâbe’nin duvarına asılan şiirlerdi. Bu şiirlerin bir kısmı zamanımıza kadar ulaşıp ölümsüzleşmiştir. “Mural” da ölümsüzleşmek isteyen destansı bir eser. Oldukça metinlerarası, çoksesli bir metin. Bundan dolayı seçtim. Ama şairin ölümünden sonra çekmecesinde bulunan ve arkadaşları tarafından yayınlanan “Bu Şiirin Bitmesini İstemiyorum” adlı şiir kitabından bölümler de çevirmiştim. “Mural” geçtiğimiz yılın sonunda Kırmızı Yayınları, “Bu Şiirin Bitmesini İstenmiyorum” ise geçtiğimiz ay YKY tarafından yayımlandı. İki kitabı da şu anda yayımlanma aşamasında. Bunlar da yayınlanırsa Türkçede Mahmud Derviş’in dört şiir kitabı, seçme şiirler olarak değil de birer bağımsız kitap şeklinde yayınlanmış olacak.

Şair neden son kitabında “Bu Şiirin Bitmesini İstemiyorum” diyor?

Mahmud Derviş, her şeyin akıp gittiğinin farkındadır. Bu nedenle telaşlanır. Sözün oltasıyla saldırır zamana. Don Kişot’un yel değirmenlerine kılıcıyla meydan okuması gibi o da şiirle meydan okuyor zamanın her şeyi silip süpüren kanatlarına. İsterseniz kitaptan okuyalım:

Bu şiirin bitmesini istemiyorum

bu güz gününün bitmesini istemiyorum

sonsuzluğun doğruluğundan emin olmadan.

Sevmeye muktediriz

sevdiğimizi hayal etmeye muktediriz

ertelemeye intiharı -illaki edeceksek-

başka bir zamana…

Şimdi burada ölmeyeceğiz

böylesi düğünsü bir günde

öyleyse öğlenin kesinliğiyle dol

dol ve doldur beni

basiretin ışığıyla /

Mahmud Derviş’in “Bu Şiirin Bitmesini İstemiyorum” sözü, şiiri ölümsüzleştiren bir konuma getiriyor. Zaten eğer şiir bitecekse, neden var? İşte bu nedenle bu şiir asla bitmeyecek!

MEHMET HAKKI SUÇİN KİMDİR?

Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Arap Dili ve Edebiyatından mezun oldu. University of Manchester’da misafir akademisyen olarak çalıştı. Ulusal ve uluslararası düzeyde yabancılar için Arapça öğretim programları hazırladı. Arabic Booker olarak bilinen Uluslararası Arap Romanı Ödülü’ne jüri üyesi seçildi. Arapça-Türkçe/Türkçe- Arapça edebî çeviri atölyeleri yürüttü. Arap edebiyatından çok sayıda kısa öykü ve şiirin çevirmenidir. Akademik çalışmaları çeviribilim, Arap dili ve edebiyatı ve yabancı dil öğretimine odaklanmaktadır. Halen Gazi Üniversitesinde öğretim üyesi olarak akademik faaliyetlerini sürdürmektedir.

Çevirdiği bazı eserler: Aşkın Kitabı (Nizar Kabbani’den, 2016), Bu Şiirin Bitmesini İstemiyorum (Mahmud Derviş’ten, 2016), Ermiş (Halil Cibran’dan, 2016), Şiir Şiir Ayetler – Amme Cüzü Çevirisi (2015), Maddenin Haritalarında İlerleyen Şehvet (Adonis’ten, 2015), Aşkın Kitabı (Muhammed Bennis’ten, 2015), Mural (Mahmud Derviş’ten, 2015), Gülün Gölgesi Yok (Hulûd el-Mualla’dan, 2014), Benim Adıma Bir Gökyüzü (Ahmed eş-Şehavi’den, 2013), Arap-İslam Kültüründe Yenilikçi  Yaklaşımlar (Emin el-Hûli’den Emrullah İşler’le birlikte, 2006), Araplara Türkçe Dilbilgisi (2003), Umm Haşim’in Lambası (1998).

Bazı telif eserleri: Arapça-Türkçe/Türkçe- Arapça Haber Çevirisi (2014), Öteki Dilde Var Olmak: Arapça Çeviride Eşdeğerlik (2013), Dünden Bugüne Arapçaya Çevirinin Serüveni (2012), Aktif Arapça (2013).

ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar