RÖPORTAJ

Çiğdem Sezgin: Kasap Havası insan özgürleşmesine dair bir film

Antakya Altın Defne film festivalinde en iyi yönetmen ödülünü Kasap Havası filmi ile kazanan Çiğdem Sezgin, ödülü kazanmadan önce Sayım Çınar ile konumuştu. İşte o röportaj.

Çiğdem Sezgin: Kasap Havası insan özgürleşmesine dair bir film

GAZETECİLER.COM - ÖZEL İÇERİK
SAYIM ÇINAR  / ANTAKYA 3. ALTIN DEFNE FİLM FESTİVALİ
sayimcinar@gmail.com

Taksi şoförlüğü yapan Ahmet, annesinin uygun gördüğü biriyle nişanlanmak üzereyken kendisinden yaşça büyük Leyla ile ilişki yaşamaya başlar. İkisinin arasındaki tutkulu birliktelik büyük bir aşka dönüşünce evlenme fikrinin eşiğine gelirler. Ancak bu esnada Leyla'nın yıllar önce birlikte olduğu Semih, Almanya'dan geri döner. Semih'in gelişiyle ilişkilerindeki dengeler altüst olacaktır.

Çiğdem Sezgin'in yazıp yönettiği Kasap Havası adlı filmin başlıca rollerinde İnanç Konukçu, Şenay Gürler ve Hakan Karahan var. Toplumsal rolleri sorgulayan, evliliğin anlamıyla yüzleşen filmin yönetmeni, senaristi ve yapımcısı Çiğdem Sezgin ile Sayım Çınar söyleşti.

İnsan Özgürleşmesine Dair Bir Film

Kasap Havası Malatya Film Festivali’nde ödül aldı. Antakya’da da vardı. Nasıl bir çekim aşaması yaşandı, kadro nasıl oluştu? Bir ilk film olarak oldukça cesur, nereye koyuyorsunuz filminizi?

Oyuncularımın büyük bölümüyle senaryo yazım aşamasından beri yol arkadaşlığı götürüyorum. Bu senaryoyu yazarken gözümün önünden oyuncuları geçirdim. Öykünün çatışmasını kurarken gerçek hayattaki oyuncularla ya da oyuncu olmayanlarla özdeşleştirmeyi seviyorum, bu şekilde yazıyorum. Kahramanlarımı oyuncularla eşleştirdim, doğru bir cast yaptım. Yüzde doksan başarıyla da yakaladım tutarlılığı. Oynatamadığım birkaç oyuncu oldu, zamanlar uymadı, aynı anı tutturamadık. Yazım aşamasında oynatmak istediğim herkesi oynatabildim aşağı yukarı.

“Oyuncularım rollerine çok inandı.”

Şenay Gürler önemli bir karakter canlandırıyor. Böyle bir performans bekliyor muydunuz?

Bekliyordum, role çok inandı, bana çok inandı. Arkadaş olduk, dost olduk. Zaten iyi bir oyuncu, çok iyi kotardı.

İnanç Konukçu da önemli bir karakter. O da son derece şaşırtıcı. Özgürleşmeye çalışan bir kadınla karşı karşıya. Şenay’la İnanç’ın filmde yaşadığı aşkı nasıl değerlendiriyorsun?

Memleketimizde çok karşılık görecek bir aşk değil. Kadının yaşça büyük olması zaten bir meseledir. Kadın büyük olduğunda kabul görmez ilişki. Toplum aile arkadaşlar girer işe. Daha az deneyimli, daha masum, daha küçük yaşta kızlarla olmasını isterler erkeğin. Leyla sıkışmış bir kadın. Geçmişindeki yarayı taşıyan bir kadın. Ahmet’le başta kurduğu ilişki bir tepki aslında. İzleyenler görecek bunu özellikle meyhane sahnelerinde. Başına iyi bir şey gelebileceğine inanamayan bir kadın var ortada. Bu kadar iyi olamaz, bu kadar iyi gidemez diye diye bozar.

Sürekli bir mücadele var.

Evet çok doğru.

Hakan Karahan Gölgesizler’den, Ateşin Düştüğü Yer’de hatırlıyoruz, yazar ve oyuncu. Onun performansını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bir anti kahraman canlandırdığı rol. İçe dönük biri, Almanyalı bir göçmen. Şiddete meyilli bir alkolik. Namaza başlamış, tövbe etmiş. Geçici bir susma hali yaşıyor, lal döneminde. İçe dönük bir rol, kendisi bir eylemde bulunmuyor. Semih etrafındaki insanların varlığıyla hep var olmuş. Tek başına bir hiç. Sürekli değişen, omurgasız bir karakter. Hiçbir şey yaptırmak istemedim. Hakan rolü sevdi, çok kolay oldu çalışmak. Aksiyon filmlerinde oynamış bir karakter, aktif enerjik roller almış. Bu rolde bu sessizlik hali ona ilginç geldi. Bir oyun kurduk aslında. İyi bir hazırlık dönemiydi. Çekime girdiğimizde hazırlığımız tamamdı, birbirimizi tanımıştık.

Bir taksici üzerinden şehirli bir kadınla ilişkiyi sorguluyorsunuz. Bu ilişkiyi anlattıktan sonra rahatladınız mı, izleyicilerde de bir rahatlama olacak mı?

Filmi izleyenlerin ilk sorusu bu hikaye gerçek mi oluyor. Bu soruyu almaktan mutlu oluyorum demek ki gerçek bir dünya kurmuşum, inandırıcı olmuş. Bu kadar çok inandıkları için şüphesiz kendileriyle özdeşleştiriyorlar. Yaşadığımız sosyal çevreye çok yakın. Sıra dışı bir hikaye değil, Türkiye sinemasında da görülmüş. Çıkmaz sokak, bir arada olmaması gereken insanlar.

Film nerede çekildi?

İstanbul’da çekildi, ilkbaharda, Nisan ve Mayıs’ta, 3,5 hafta sürdü. Paşabahçe Beykoz gecekonduları, Edirnekapı’da bir mahalle kullanıldı. Pasajımız da Ümraniye’deydi. Galata Kulesi vardı. Derli topluydu mekanlarımız. Bütçemiz ancak bu kadar çekim gününe yetiyordu, çekimleri de tamamladık zamanında.

“Evlilik başta ödül gibi gelebilir, boşanma aşamasında bunun bir ceza olduğunu görüyoruz.”

Bir taraftan da evlilik kurumunu eleştiriyorsunuz. Evlilik kendini cezalandırmak mıdır?

Başta ödül gibi gelebilir, boşanma aşamasında bunun bir ceza olduğunu görüyoruz. Ben bu hikayede kişinin kendinden değil de dışarıdan dayatmayla evlenmesi halini kullandım. Yaşın geldi evlen, bul birini baskısı.

Bu hal değişir mi sizce?

Türkiye gibi Müslüman bir memlekette dayatmanın değişeceğini düşünmüyorum, aksine daha da ağırlaşacağını düşünüyorum. Bekar insanların durumuyla ilgili kaygılarım var. 43 yaşındayım, evlenmedim, düzensiz bir hayatım var işimden kaynaklı ve dikkat çekiyor. Sorun ve sıkıntı olmuyor ama dikkat çekiyor. Birilerinin ilgi alanına giriyorsunuz. Bekar bir kadın herhangi bir işte evli kadın kadar itibar görmüyor. Buna dair ciddi sıkıntılarım var, sektörde de var bu. Sinema da erkek baskın bir sektör. Dil kurmakta zorlandığım anlar oluyor. Aşılmayan şeyler değil, bir şey kaybettim mi evli olmadığım için, hayır, ama bu algı olmasa daha iyi olacak.

Yurtdışında gösterim imkanı buldunuz mu?

Henüz yurtdışı gösterimimiz olmadı. Katılmayı umduğum birkaç festival var. Daha çok şehir içi festivallerdeyiz. Şu ana kadar Malatya, Antakya ve Adana’da gösterildi.


Festivallerin tarihlerinin değişmesi, iptal olmaları etkiledi mi sizi?

Çok etkilemedi. Adana’nın seremoni kısmının iptaline diğer arkadaşlarım daha çok tepki gösterdi. Daha önceki festivallerden yaralı idiler. Üst üste gelen tatsızlıkların tepkisiydi o. Benim ilk filmim Adana’da ilk festivalimdi. Onların deneyiminden faydalanarak nerede duracağıma karar verdim. Uzun süredir sektördeyim ama yönetmen olarak ilk kez bulunuyorum. Ben de yeni yeni anlıyorum.

Dizi senaryosundan film senaryosuna geçmek nasıl bir his?

Bir dünya kuruyorsunuz, sonra size inanıyorlar. Sizin tamamen hayalinizde kurduğunuz hikaye gerçek oluyor. En çok doyuran yanı bu galiba. Sanatsal değeri, başarısı sonra gelir. İlk alınan büyük haz en ağırlıklı olarak yoktan var ettiğiniz bir dünyanın olması.

“Şartlar meşakkatli oldu, yapmak istediğimin yüzde seksenini başardım.”

Film gösterildikten sonra en mutlu olduğunuz an ne oldu?

Kendi filmimi izledikten sonra, kendim için bir başarı olduğu hissi. Yapımcı yönetmen senarist bendim, düşük bütçeyle başardık, kimi noktalarda geri dönsem mi dediğim anlar oldu, iyi ki caymamışım. Şartlar meşakkatli oldu, yapmak istediğimin yüzde seksenini başardım. Hoşnutum.

Erkekler dünyasında yalnız bir kadın değil ama yalnız bir erkeği de anlatıyorsunuz aslında. Film tek başına bir kadın filmi değil.

Çok doğru. Erkek karakterim İnanç’la oyunculuğa bakışımız çok uydu. Her akşam paydostan sonra çektiğimiz sahneleri konuştuk. Defalarca çalıştığımız sahneler öncesinde tekrar tekrar çalıştık ve tartıştık. İkimizi de çok yükseltti bu durum. Ölçülü oynayan bir oyuncu İnanç. Oyunculuğa bakışımız çok iyiydi. Aykırı düşmedik hiç. Bir kadın filmi olarak algılanmasını istemem filmimin, erkek veya kadın yanlısı değil insan özgürleşmesine dair bir film yaptım.


Not: Antakya Altın Defne film festivalinde en iyi yönetmen Kasap Havası filmi ile Çiğdem Sezgin’e verildi. Bu röportaj ödül verilmeden önce yapılmıştır.
ÇOK OKUNANLAR