MEDYA KÖŞESİ

Hıncal Uluç'un mesajı Oray Eğin'i ikna edemedi

Habertürk yazarı Oray Eğin'in Oscar yazısını itiraz eden Hıncal Uluç, Eğin'e bir mesaj çekmiş. Fakat Uluç'un mesajı Oray Eğin'i ikna etmeye yetmemiş.

Hıncal Uluç'un mesajı Oray Eğin'i ikna edemedi

Oray Eğin, Habertürk'teki bugünkü yazısında Sabah yazarı Hıncal Uluç'un kendisine attığı mesajdan bahsetti. Mesaj Oray Eğin'in Oscar yazısıyla  "beyaz"lara ırkçılık yaptığı imasını taşıyormuş. 

Hıncal Uluç'un “Beyaz kelimesini siyahla değiştir, anlayacaksın dediğimi” mesajı Oray Eğin'i ikan etmemiş. Eğin de tezlerini yeniden ortaya koyarak iddiasını köşesine taşıdı. 

İŞTE ORAY EĞİN'İN O YAZISI

Bundan birkaç sene önce Kürt açılımı başladığında, iki dilli, iki tabelalı hayata alışmaya çalışırken “Türk duyarlılığı” diye bir kavram ortaya çıkmıştı. Kürtlere hakları veriliyor, tamam ama bu arada Türkler ne olacaktı.

Çeşitli nedenlerden dolayı sonunda iki dilli hayat gerçekleşmedi; kıyılardaki muhaliflerle muhafazakârların herhalde üzerinde anlaştığı nadir zafer anlarından biri buydu. Kısacası Türk duyarlılığı kazandı.

Geçenlerde Hıncal Uluç’tan Oscar’lar hakkındaki yazımın ırkçı olduğuna dair bir kısa mesaj aldım. Siyahlara değil, beyazlara yönelik ırkçı bulmuştu yazıyı... “Beyaz kelimesini siyahla değiştir, anlayacaksın dediğimi”yazıyordu.

İkna olmadığımı söyledim, kısaca “Dominant ırka karşı ırkçılık olmaz”dedim.

Önerdiği Türk’ün yerine Kürt, Kürt’ün yerine Türk koyarak “karşı tarafı”anlama çabasıydı. Oysa ortada eşit olmayan iki unsur var, nasıl kolaylıkla yer değiştirilebilir.

BEYAZ ADAMIN JESTİ

Beyaz ırk, kendisinin toplumdaki birtakım hak ve hizmetlere doğal olarak sahip olması gerektiğini düşünür. Beyaz sadece ten rengiyle ilgili değil, sosyo-ekonomik statüyle ilgili bir kavramdır. Beyazlar iyi eğitim almak, çok kazandıran iş bulmak, aile kurmak, polis tarafından güvenliğinin sağlanması, yargı önünde hakkının korunması gibi çok temel hakların toplumda herkese eşit dağıtıldığını iddia eder. Çünkü kendisi bugüne kadar hiç böyle bir problem yaşamamıştır; çocuğunu okula kaydetmek istediğinde reddedilmemiş, yardım için polisi aradığında karşılıksız kalmamıştır.

Halbuki beyazların kolaylıkla sahip olduğu ve doğal olarak kazandıklarını düşündükleri benzer hak ve hürriyetlere aynı toplum içindeki azınlıklar ancak yoğun mücadeleler sonucu sahip oluyor. Bu mücadele çoğu zaman da beyaz adamdan (evet hemen her zaman erkek) zorla hakkını almak üzerine kurulu.

Hiç kimse beyaz erkeğin oy kullanma hakkını sorgulamıyor, ama oy kullanma siyahlara ya da kadınlara “verilen” bir hak... Halbuki kimse jest beklemiyor; eşitlik herkes için geçerli olsun, yeter.

Benzer şekilde başı açıkların okula gitme, devlet dairesinde görev yapabilmeleri doğal bir hak gibi kabul edilirken, başörtüsü takanlar ancak yeterli siyasi ortam hazır olduğunda bu hakka kavuşabiliyor. Devlette dini azınlıklar hâlâ iş bulamıyor mesela, çocuklarına Kürtçe isim vermek isteyenlere ise devlet ancak yakın zamanda lütfetti bu hakkı.

TOPLUMU BİTİREN KANSER

Ama “beyaz ayrıcalığı” bunu görmez. “Canım siyahlar da uyuşturucu satmasınlar” diye başlar, “Bizim gibi okuyup düzgün iş bulsunlar” diye devam eder.

“Bizim gibi” burada kilit kelimedir, çünkü toplumun ayrıcalıklı kesimi fırsatların herkese eşit dağıtılmadığını bildiği halde herkes eşitmiş yanılsamasıyla hareket ederek vicdanını rahatlatır. Yer yer sergilenen empati, zorlama, göstermelik ve sahtedir.

Susan Sontag bu yüzden beyaz ırkı toplumda dokunduğu ne varsa kökünü kurutan bir kansere benzetmişti.

Bir kısa mesajdan nerelere geldik...

ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar