GÜNÜN KÖŞE YAZARI

Günün yazarı Vedat Bilgin

Vedat Bilgin böylesi bir olayın sıradan bir terör eylemi düzlemine çekilemeyeceğini vurgularken unuttuğumuz bazı şeyleri bize yeniden hatırlatıyor.

Günün yazarı Vedat Bilgin

Yeni Zelanda'da yaşanan katliamın Türk veya Türkiye düşmanlığına dönüştüğünü ifade eden Vedat Bilgin bugünkü yazısında bu katliamın nedenlerini köşesine taşıdı. 

Vedat Bilgin böylesi bir olayın sıradan bir terör eylemi düzlemine çekilemeyeceğini vurgularken unuttuğumuz bazı şeyleri bize yeniden hatırlatıyor. 

Vedat Bilgin'i günün yazarı seçerken yazısını sizlerle paylaşıyoruz:

Dünyanın öte ucunda işlenen katliamın Türk veya Türkiye düşmanlığına dönüşen bu vahşetin izahını hiç kimse psikoloji bozukluğu, ruh hastalığı, şizofreni gibi tanılar koyarak yapmaya kalkmasın; olayı bu şekilde açıklamaya girişmek meseleyi geçiştirmek, üstünü örtüp herhangi bir terör eylemi düzlemine indirmek kötü niyetli değilse yetersiz, anlayışsız bir tutum olacaktır.

Elbette ki bu tür eylemleri gerçekleştiren katiller bu tipler arasından seçilirler fakat işin organizasyonu arkasındaki düzenleyici mekanizmalar ve onların uzandığı şebekeler profesyonel servislere uzanır; belki bunu ortaya çıkaracak deliller hemen toplanıp ortaya konamaz fakat olayların mantığını çözecek verilere ulaşmak, çözümleme yapmak zaman alsa da işin mahiyetini açığa çıkaracaktır.

SEBEBİ NEDİR?

Birkaç olayı birlikte düşünmek sorunun anlaşılması açısından bazı ipuçlarına ulaşmayı mümkün kılabilir. Birinci mesele, Batı’da yükselen Türkiye veya Erdoğan düşmanlığıdır. Evet, abartmıyorum bugün Batılı çevrelerde Türkiye düşmanlığı Cumhurbaşkanı Erdoğan düşmanlığı ile özdeş hale gelmiştir.

İkinci mesele, takip edilen bağımsızlıkçı siyasetle ilgilidir. Türkiye’nin Ortadoğu siyaseti ve burada yaşananlardan dolayı Batı-Türkiye arasında NATO’ya girişten bu tarafa yaşanan en büyük çelişki ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda Ortadoğu barışının en büyük düşmanı Netanyahu’nun devreye girmesi, oğlunun Yeni Zelanda’daki katillerle aynı dili kullanan açıklamaları yapmış olması elbette tesadüf değildir. Unutmayalım Türkiye’nin Ortadoğu siyaseti Akdeniz siyasetidir.

Üçüncü mesele, İslam dünyasında Türkiye’nin demokrasi, kalkınma ve modernleşme yolunda kat ettiği mesafe ve yükselişidir. Bu durum şüphesiz dün sömürge olmuş, bugün İslam coğrafyasındaki Sisi ve benzeri Batıcı diktatörler tarafından yönetilen ülkelerin ‘bağımlılık ilişkilerini’ tehdit edici bir örnek durumundadır. Batı sistemi ve onun Kral, Şeyh veya askeri diktatör olan Batı kuklası yönetimleri Türkiye modelini ne kadar karartmaya çalışsalar da söz konusu ülkelerin Müslüman ahalisi tarafından saklanamayacak bir gerçek ortada durmaktadır: Müslüman halklar kendi ülkelerinde irade sahibi olduklarında, bağımsızlık ve demokrasi içinde gelişebilirler. ABD’nin de, Avrupa’nın da, Netanyahu’nun da korkusu aynıdır.

KİM KİMDİR?

Bu sebeplerdir ki ABD’yi harekete geçirip, Suriye’de PKK/PYD’ye binlerce TIR silah vermektedir, bu nedenledir ki PKK/PYD ile DAEŞ ele ele aynı oyunun içinde Müslüman kanı dökmektedir. Bu nedenlerdendir ki Avrupa Parlamentosu, Mısır’la diyaloğa giren, demokrasi düşmanı diktatör Sisi ile toplantıya katılan AB üyelerine destek verirken, Sisi’nin günahsız insanları idamını AB değerlerine uygun bulurken Türkiye ve Erdoğan düşmanlığını arsız biçimde sürdürmektedir.

Öyle anlaşılmaktadır ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mısır’da Sisi’den, Suriye’de Esad’dan, diğer Arap ülkelerinde, oralardaki Batı kuklası yöneticilerden daha fazla sevildikçe, bu ülkelerin halklarının gönlünde yaşadıkça, Filistin’den Tunus’a o ülkelerin sokaklarında Türk bayrağı daha büyük saygı görerek dalgalandırıldıkça Batılı servislerin şizofrenik katilleri boş durmayacaklardır.

ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar