GÜNÜN KÖŞE YAZARI

Günün yazarı Kemal Öztürk

Meseleye farklı bir perspektiften bakan Kemal Öztürk, konuya yaklaşımımız açısından da bir alternatif sunuyor.

Günün yazarı Kemal Öztürk

ABD'nin rahip Brunson nedeniyle iki bakanımıza getirmiş olduğunu yaptırımlara karşı tepkiler büyürken medyada da Evangelistler'le ilgili yazılar, yorumlar havada uçuyor. 

Bugün hem ABD'nin tavrına ilişkin hem de Evangelistler'le ilgili komplo teorilerinden ve hamasetten uzak bir yazı okumak isteyenlere Kemal Öztürk'ün yazısını tavsiye ediyoruz. 

Meseleye farklı bir perspektiften bakan Kemal Öztürk, konuya yaklaşımımız açısından da bir alternatif sunuyor. 

Kemal Öztürk'ü günün yazarı seçerken yazısını da sizlerle paylaşıyoruz: 

‘Papaz’ meselesine bir de bu açıdan bakın



ABD 60 yıllık müttefikine ilk defa yaptırım uyguladığına göre, Rahip Brunson onlar için çok önemli bir kişi. Neden bu kadar önemli? Komplo teorileri havada uçuşuyor.

Ben bu komplo teorilerine ve hamaset dolu analizlere pek kulak kabartmıyorum.

Ancak rahibin neden önemli olduğunu ve ABD’nin neden bu denli büyük tepki verdiğini de anlamamız gerek.

ABD REELPOLİTİK DEĞİL, TEOPOLİTİK SİYASET YAPIYOR

Bunun için çok basit bir mekanizma değişikliği yapmamız lazım. ABD dış politikasını okumak için gözlük değiştirmek gerekir.

ABD, artık reel politik dış politika yapan bir devlet değil, teopolitik dış politika yapan bir ülkedir.

Teopolitik yani, din etkisinde kalmış politika demektir. 21-28 Mart 2018 tarihlerinde bu konuyu detaylıca yazmıştım. Teopolitik tutum, savaş çıkartacak kadar etkin bir unsur oldu artık Amerika’da. Sadece ABD’de değil, İsrail, İran, Suudi Arabistan’da politikalar dinin etkisinde yapılıyor artık.

ABD şu anda Hıristiyanların Evangelist kolunun yoğun etkisinde olan bir ülkedir. Zira ülkenin en organize, en örgütlü, en güçlü ve en hırslı topluluğu bu mezhep mensuplarıdır.

KRİZDE ASIL AKTÖR TRUMP DEĞİL, PENCE

ABD dış politikası uzun süredir bu topluluğun etkisi altındaydı. Trump’ın seçilmesinde bu grubun/mezhebin/topluluğun büyük katkısı vardır. Ancak asıl aktör Trump değil, Başkan Yardımcısı Mike Pence’dir. Kendisi koyu bir Evangelist’tir ve Rahip Brunson meselesinde başrolü oynamaktadır.

Sanıldığı gibi Brunson çok önemli bir istihbaratçı olduğu için değil, Evangelistler içinde çok güçlü bağları olan bir din adamı olduğu için bu kadar önemlidir.

AA Washington muhabirlerinden Bilal Kenasari ile konuştuğumda meseleyi son derce soğukkanlı ve gerçekçi bir şekilde analiz ettiğini gördüm.

Kenasari, Evangelist kiliselerde Brunson için dualar edildiğini, çok büyük bir kamuoyu oluşturulduğunu ve bunun da hükümete yoğun bir baskı olarak geri döndüğünü söylüyor.

Kasım ayında yapılacak Kongre seçimlerini de hesaba katarsanız, Trump hükümetinin bu konuyu neden çok önemsediğini daha iyi anlarsınız.

KRİZİN NEDENİ EVANGELİSTLERİN GÜÇLENMESİ

Demek ki, ADB dış politikasını daha iyi anlamak ve daha iyi okumak için, reel politik gözlüğü çıkartıp, teopolitik gözlüğü takmamız gerekiyor. Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanınması, İran’a yoğun baskı yapılması, agresif ve tutarsız politik hamleleri bu gözlükle daha iyi okuyabiliriz.

Gelecek yıllarda Evangelistlerin ABD siyasetinde, bürokrasisinde, ekonomisinde ve sosyal hayatında daha etkin olacağını söylemek yanlış olmaz. Zira bu ekip, Afrika’da savaşlarda arabuluculuk yapmaktan tutun, yardım organizasyonuna, ekonomik organizasyonlar kurmaktan eğitime, dış politikadan bürokrasiye kadar birçok alanda büyük projeler yürütüyor. Bilal Kenasari bu konuda detaylı bir analiz yazarsa, hepimiz daha da bilgilenmiş olacağız.

SAKİN OLMAKTA FAYDA VAR

O zaman bizim pozisyonumuzu buna göre almamız icap eder. Hariciyemizin, Cumhurbaşkanlığımızın ve hükümetimizin yol haritasını çizerken, ABD’deki teopolitik etkiyi en önde tutması gerekir.

Bir egemen devletin bakanlarının mal varlıklarına el koymak ve yaptırım uygulamak açıktan düşmanlıktır, bunda şüphe yok.

Her iki bakanımızın da orada bir mal varlığı yok. Ancak bunun siyaseten ağır bir hareket olduğu aşikar.

Türkiye mütekabiliyet esaslarına göre karşılık verecektir. Yoksa devlet olma iddiasını yitirir. Karşılıklı restleşmeyle krizin daha da derinleşmesi yerine, sorunu çözmek için sakin diplomasi yürütülmesi daha akıllıca. Nasıl olacak? İşte bu da dış politikadaki yeteneğimize kalmış.

BRUNSON KEŞKE AJAN OLSAYDI

Rahip Brunson’un Türkiye’de istihbarat topladığı, faaliyetlerinin ABD lehine, Türkiye aleyhine olduğu gerçeğini de kabul ediyorum.

Evangelist papazı olarak, misyoner ruhlu bu insanların din, devlet ve mezhep eksenli hareket etmesi kaçınılmazdır. Buradan Brunson’un çok büyük bir istihbarat elemanı olduğu çıkmaz. Keşke öyle olsaydı. Sorun daha kolay çözülürdü.

Brunson’un Evangelistler için gurur meselesi yaptıkları çok önemli bir din adamı olması, ajan olmasından daha ciddi bir sorundur. Zira bu durum ABD’de çok geniş ve güçlü bir dini gurubu da krizin parçası haline getiriyor.

Başkan Yardımcısı Pence, bu meseleyi dini duygularla ele alıyor. Trump ise seçimlere önemli etki yapacağını biliyor. Bu nedenle mesele büyüyor. Aslında daha fazla ABD iç politikasının etkisi var bu krizde. Bunu da göz ardı etmeyelim.

Brunson’un, ABD için çalışan ‘Papaz FETÖ’ ile takas edilmesi hepimizi çok mutlu eder. Türkiye de buna zorluyor ama ne kadar gerçekleşir bilemiyorum. Zira, ya “Papaz FETÖ” de Evangelistler için çok önemli bir din adamıysa!?

ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar