MEDYA KÖŞESİ

"En tehlikeli oyun cepheleşme" diyen Fatih Altaylı ABD örneği verdi

Habertürk yazarı Fatih Altaylı, haklarında soruşturma açılan Metin Akpınar-Müjdat Gezen olayına ilişkin dikkat çeken bir yazı kaleme aldı. Altaylı, cepheleşmenin Türkiye’nin doğruyu bulmasını geciktirmekten başka hiçbir şeye yaramadığını söyledi.

"En tehlikeli oyun cepheleşme" diyen Fatih Altaylı ABD örneği verdi

Metin Akpınar, Halk TV'de Uğur Dündar'ın sunduğu Halk Arenası programında politik eleştirilerde bulunurken ülkedeki kutuplaşmaya dikkat çekmiş ve "Bireylerin özgür iradesiyle geleceklerini tayin edebildikleri rejim demokrasidir. . Oraya ulaşabilirsek ne ala, kavga dövüş olmaz, biz bu işin içinden çıkarız. Ulaşamazsak her faşizmin olduğu gibi, karşılaştığı gibi belki liderini ayağından asarlar, belki mahzenlerde zehirlenerek ölür, belki adı geçen başka liderlerin yaşadığı gibi kötü sonlar yaşayabilir ama bize yazık olur, biz harap oluruz." demişti.

Bu sözlerin ardından hakkında soruştuma başlatılan Akpınar'a yurt dışına çıkış yasağı konmuştu.

Habertürk yazarı Fatih Altaylı, konuyu köşesine taşıyarak kısa bir değerlendirmede bulundu. Altaylı, Türkiye’de kamplaşmayı, cepheleşmeyi, karşıtlığı arttıracak her şeyden uzak durulması gerektiğini ifade etti.

"77 yaşındaki Akpınar’ın ve 75 yaşındaki Gezen’in söyledikleri muhatabının ne kadar ağırına gitse de, içeriği ne kadar alışmadık derecede sert olsa da, kimilerine göre saçmalamış, kimilerine göre hadlerini aşmış olsalar da tüm bunları “ifade özgürlüğü” diye görmediğimiz sürece sorunlarımızı, gereksiz karşıtlıklarımızı aşamayız, tam aksine büyütürüz" diyerek Amerika örneğini veren Altaylı, Trump'ı eleştirenler için: "Bunlar hakkında Amerikalı savcılar anında dava mava açmıyor.  Hollywood şerifi sabah bu adamların evine gidip, ifade almaya götürmüyor." dedi.  

İŞTE FATİH ALTAYLI'NIN YAZISINDAN O BÖLÜM

Türkiye Özallı yıllardan beri “Küçük Amerika” olma hayali içindeydi. 
Pek çok açıdan. 
Birkaç yıl önce “başkanlık sistemini” oylarken de “Amerika gibi demokrasi oluyoruz” denmiyor muydu hep!
Olduk mu peki ya da olacak mıyız acep? 
Bunun yanıtını ben vermem. 
Ama siz verebilirsiniz. 
Yıllardır görürüz, duyarız, biliriz, izleriz. 
ABD’de başkanlar kıyasıya, bazen sert, bazen aşırı sert biçimde eleştirilir. 
Özellikle de sanatçılar tarafından. 
Elbette sadece eleştirilmezler. Bazı sanatçılar tarafından da desteklenirler. 
Hepsinin lehinde ve aleyhinde konuşanlar, fikir beyan edenler vardır. 
Hele hele mevcut Başkan Trump. 
Bu kadar sert eleştirilen, bırakın eleştiriyi bu kadar hakarete maruz kalan bir başkan acaba olmuş mudur ABD’de? 
Zannetmiyorum. 
Ünlü oyuncuların büyük bölümü Trump’a karşı. 
Karşı olmakla yetinmiyorlar. 
Eleştiriyorlar. 
Eleştirmekle yetinmiyorlar. Sert çıkışlar yapıyorlar. 
Sert çıkışlar da kesmiyor bazılarını. Başkan Trump’a açıkça hakaret ediyorlar hatta aşağılayanlar var. 
Ne oluyor bu adamlara peki ABD’de? 
Hiçbir şey. 
Trump muhtemelen bu kişilerin her birinden ayrı ayrı nefret ediyor. 
Yakalasa belki bazılarına söver, hatta bazılarını bizzat döver. 
Ama başka bir şey de olmuyor. 
Bunlar hakkında Amerikalı savcılar anında dava mava açmıyor. 
Hollywood şerifi sabah bu adamların evine gidip, ifade almaya götürmüyor. 
Zaten böyle bir şey yapsalar muhtemelen Hollywood’un üretim yapması, film çekmesi mümkün olmaz, sanatçıların alayı içeri girer, mahkeme mahkeme dolaşmaktan film yapacak halleri kalmaz. 
Sistem olarak benzemek istediğimiz, örnek gösterdiğimiz ülkede kimileri Başkan’a kızıyor kimilerine de Başkan kızıyor. 
Ama bu mesele orada kalıyor. 
Türkiye’de ise ne yazık ki, kalmıyor. 
77 yaşındaki Akpınar’ın ve 75 yaşındaki Gezen’in söyledikleri muhatabının ne kadar ağırına gitse de, içeriği ne kadar alışmadık derecede sert olsa da, kimilerine göre saçmalamış, kimilerine göre hadlerini aşmış olsalar da tüm bunları “ifade özgürlüğü” diye görmediğimiz sürece sorunlarımızı, gereksiz karşıtlıklarımızı aşamayız, tam aksine büyütürüz.

En tehlikeli oyun cepheleşme

Bu yazıyı okuyanlar diyebilir ki, “Ne yani sen de onlarla aynı fikirde misin?” 
Hayır, hiç değilim. 
Hele hele üslupta tam karşısındayım. 
Yazılarımdan da anlayabileceğiniz şekilde ben Türkiye’de kamplaşmayı, cepheleşmeyi, karşıtlığı arttıracak her şeyden uzak durmamız gerektiğini düşünüyorum. 
Cepheleşme Türkiye’nin doğruyu bulmasını geciktirmekten başka hiçbir şeye yaramıyor. Tecrübe ile sabit. 
Uzunca bir süredir de bu düşüncem doğrultusunda yazıyorum. 
Çünkü pompalanan karşıtlığın, sertleşen cepheleşmenin Türkiye’ye ne uzun dönemde ne de kısa dönemde hiçbir şey kazandırmayacağına inanıyorum. 
Suyun mecrasında akarak doğru yolu bulacağını, suyu yönlendirme çabalarının asla sonuç vermediğini biliyorum.

ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar