MEDYA KÖŞESİ

Fatih Altaylı'dan bomba Davutoğlu yorumu: İstasyona ulaşamadı bile

Habertürk yazarı Fatih Altaylı, köşe komşusu Nagehan Alçı'nın Abdullah Gül, Davutoğlu, Ali Babacan ve yeni parti kulislerinden yola çıkarak konuyu köşesine taşıdı.

Fatih Altaylı'dan bomba Davutoğlu yorumu: İstasyona ulaşamadı bile

Nagehan Alçı daha önce Habertürk'teki köşesinden yeni kurulacak parti söylentilerini ve Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan üzerine iddiaları köşesinden duyurmuştu. 

Fatih Altaylı bugün Nagehan Alçı'nın yazısını referans göstererek Davutoğlu'nun sözlerini eleştirdi. Alçı'nın yazısında Davutoğlu'nun Abdullah Gül için "Treni kaçırdı" ifadesine yer verilmişti. 

Altaylı ise Davutoğlu için "Ancak bildiğim bir şey var ise Abdullah Gül’ün treni kaçırdığı gibi bir tespitte bulunan Davutoğlu, bırakın treni kaçırmayı, istasyona bile ulaşamadı, hatta bavulunu da kaybetti." diyerek nedenlerini açıkladı. 

İŞTE FATİH ALTAYLI'NIN YAZISINDAN İLGİLİ BÖLÜM

İktidara yakın kaynaklardan iyi haber alan Nagehan Alçı’dan öğrendiğimiz kadarı ile eski Başbakan Davutoğlu, kurmaya çalıştığı parti ile ilgili olarak bir grup işadamı ile “gizlice” bir araya gelmiş.

Burada eski Cumhurbaşkanı Gül’ü eleştirerek “Treni kaçırdı” demiş.

Dedi mi, demedi mi bilemem. Alçı’dan okuduğumuz böyle.

Ama Abdullah Bey’in siyasete kazandırdığı Davutoğlu’na son dönemlerde pek yüz vermediğini biliyorum, orası kesin.

Hatta duyduğum dedikodular doğru ise, Davutoğlu’nun randevu talebine bile “Siyaset konuşacaksak gerek yok” dediği iddia ediliyor.

Bilemem, adı üzerinde dedikodu.

Ancak bildiğim bir şey var ise Abdullah Gül’ün treni kaçırdığı gibi bir tespitte bulunan Davutoğlu, bırakın treni kaçırmayı, istasyona bile ulaşamadı, hatta bavulunu da kaybetti.

Niye mi?

Anlatayım, siz karar verin.

Davutoğlu, AK Parti’nin tarihindeki en yüksek oyu aldığı seçim sırasında partinin Genel Başkanlık koltuğunda oturan isimdi ve aynı zamanda da Başbakan’dı.

Bu seçim zaferinden kısa bir süre sonra Davutoğlu’nun istifası istendi.

Hem Genel Başkanlık'tan, hem Başbakanlık'tan.

Nedeni biz bilmiyoruz, kendi biliyordur belki.

Çünkü bize göre seçim zaferi elde etmiş, güçlü bir Başbakan gibi duruyordu uzaktan.

O ne yaptı?

Bir iki mırın kırın ve istifa.

Bir başka ifadeyle Genel Başkanlık'tan ve Başbakanlık'tan azledildi.

Diyebilirsiniz ki, “Ne yapacaktı, karşısında koskoca Tayyip Erdoğan vardı, karşı mı çıksaydı?”

Yooo, karşı çıkması gerekmiyordu.

Ama en azından bu işi usulüne uygun, hiç değilse demokrasi varmış izlenimi uyandıracak şekilde yapma becerisini gösterebilir, kuyruğu dik tutabilirdi.

Yani, “Genel Başkanlığı ben Kongre’de kazandım. Eğer hakkımda partinin bir güven sorunu var ise, Kongre’ye giderim. Orada kaybedersem bırakırım” diyebilirdi.

Muhtemelen Kongre’de de kaybederdi ama en azından onurlu bir “bırakma” olurdu.

İstasyonun yolunu orada kaybetti.

Sonrasında kırgınlığını belli eden bir tavır içinde oldu.

Ta ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan bir süre önce kendisini davet edip, yanına oturtana o kadar.

Bu davete koşa koşa icabet edip, bir de son derece mutlu ve mütebessim bir ifade ile memnun ve mesut pozlar verince bavul da elden gitti.

Ki zaten o bavulun içinde sadece ve sadece kendisine çıkarılan Suriye ve Ortadoğu politikalarındaki başarısızlığın faturası vardı.

ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar