MEDYA KÖŞESİ

Ey Atatürk’ün boyu posu ile uğraşanlar!

"Ziyaretçilerin ikaz ve itirazları sonucunda" heykelin boyu 12 cm daha uzatılmıştı!

Ey Atatürk’ün boyu posu ile uğraşanlar!

GAZETECİLER.COM
Haşmet Babaoğlu, ne Can Dündar’ın “Mustafa”sı ile Zülfü Livaneli'nin "Veda"sını kıyaslamış, ne film eleştirisi yapmış... Doğrudan, Mustafa Kemal’in olduğu gibi gösterilmesinden rahatsız olanları eleştirmiş…

Yazısına şu soru ile başlıyor Babaoğlu: “Bir soru: Atatürk'ün boyunu upuzun, gövdesini hayli iri göstermek için çırpınan bir film ona bir ‘insan’ olarak yaklaştığını iddia edebilir mi?”

Ve sonra devam ediyor:

Bu ülke; Atatürk'ün sesinin ince olduğunu ima eden fıkra anlattığı için belediye başkanlığı görevinden alınan ve hapisle tecziye edilen insanların ülkesi...
Ve...
Atatürk'ün boyunun 1.68 oluşundan utananların; asıl o utançlarından utanmaları gerektiğini bilmeyenlerin ülkesi...
Bu ülke; Napolyon ve Sezar'ın boylarının Mustafa kemal'den daha kısa olduğunu ama dünyanın tarihini değiştirdiklerini bilmeyenlerin ülkesi...
Bu ülke; inanmak istedikleri yalanlara nanan; inanmaları gereken doğrulardan nefret edenlerin ülkesi...
Ne yazık ki...

A.B.O.

 Bir soru: Atatürk'ün boyunu upuzun, gövdesini hayli iri göstermek için çırpınan bir film ona bir "insan" olarak yaklaştığını iddia edebilir mi?

***

Atatürk'ün boyuna posuna nasıl yaklaştığımız konusu basit bir ayrıntı değildir. Hatta bana göre, Atatürk'ü nasıl kavradığımızı (daha doğrusu neden kavrayamadığımızı) en iyi anlatan şey onun boyu posu konusundaki takıntımız... Birkaç yıl önce Ankara'da Atatürk sergisi açılmıştı, bir de balmumu Atatürk heykeli vardı. "Atatürk sevgisiyle dolu" ziyaretçiler onun gerçek boyundaki (1.68) heykelini beğenmemiş, ona yakıştıramamıştı. Sergiyi düzenleyenlerin açıklamasına göre "ziyaretçilerin ikaz ve itirazları sonucunda" heykelin boyu 12 cm daha uzatılmıştı! (Buradaki "ikaz" sözcüğü insanı ürpertiyor, değil mi?)

***

Sevdiğinin boyunu posunu ölçüp duran ve bundan hiç vazgeçmeyen birinin sevgisine inanır mısınız? Biliriz ki, onun "hep ergen" zihni hayranlık basamağında takılıp kalmıştır. En fenası şu ki, hayranlık bir uçurumun kıyısıdır. Bir yanı sevgi, bir yanı nefret olan bir uçurum!

 

Babaoğlu’nun yazısının

ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar