Erdal Şafak
Akıl alır gibi değil zira ileri demokrasiye geçiş yapmakla övünen ülke giderek katı bir despotizme, sansüre, yasakçılığa doğru uçarcasına ilerliyor...
Nasıl oldu da bu hale geldik anlayan var mı?..
Yahu biz daha birkaç yıl önce "ileri demokrasi" olmakla övünen siyasetçilerin ve gazetecilerin ülkesi değil miydik?..
Bugün nasıl oldu da meslektaşlarımızdan birinin kovuluşunu haber yaparken "beklenen oldu; Yavuz Baydar kovuldu" diye manşet atar hale geldik?..
Hayır...
Manşeti atan kardeşimizi eleştirmiyoruz...
Nasıl olup da bir meslektaşımızın kovulacağının anlaşılır, beklenir hale geldiğini sorguluyoruz...
Bir arkadaşımız önüne gelene küfreder, iktidar ya da muhalefet partilerinin lider kadrosuna, milletvekillerine her gün ağız dolusu hakaretler eder de kovulur anlarız...
Aksine...
O ana kadar kovulmamış olmasını kabul edemeyiz...
Ama...
Bir gazetenin "en akil" insanı, yani "ombudsmanı" nasıl ve neden kovulur arkadaş?..
Ey sen değerli dost Erdal Şafak!..
Böyle bir şeyi nasıl ve neden yaparsın?..
Bizleri "Yavuz Baydar kovulacak" diye bekleten sebep nedir?..
Baydar; ne iktidara ne muhalefete küfür edecek ya da hakaretler yağdıracak biri değil...
Meslektaşlarıyla kavga etmez; varsa yanlışları efendice ve en yüksek düzeyde nezaketi ölçü alarak eleştirir...
E kardeşim zaten işi o...
Eleştirmeyip de ne yapacak?..
Her gün siyasetçilerden birkaçını ya da seçmece kimi meslektaşını övgülere mi boğmalıydı yani?..
Asıl öyle yapsa kovulmayı hak etmiş olmaz mıydı?..
Bir gazetenin ombudsmanı; kendi ülkesinde meydana gelen bir protesto eylemiyle ilgili kişisel görüşe sahip olamaz mı?..
O kişisel görüşü kendi çalıştığı gazetedeki bazı haber dillerini eleştirmesine engel mi?..
Yani...
Akıl alır gibi değil...
Akıl alır gibi değil zira ileri demokrasiye geçiş yapmakla övünen ülke giderek katı bir despotizme, sansüre, yasakçılığa doğru uçarcasına ilerliyor...
Bu tehlikeli gidişi durduracak olan yine medya...
Ama olmuyor...
Medya yönetimleri ve patronajları ülkeyi bir sansür uçurumuna sürüklüyor...
Bu aşamada Hükümet ve Başbakan da bu işten kovmalardan memnun olabilir...
Ama...
Unutmasınlar ki bir ülke dünyadaki diğer ülkeler nezdinde sahip olduğu demokrasi kadar itibar sahibidir...
Ve Türkiye "sıfır itibar" bloğuna doğru uçuyor...
Yani...
Bu uçuşa pilotluk edenlerden biri olan Sabah Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Erdal Şafak kaybediyor...
Yahu biz daha birkaç yıl önce "ileri demokrasi" olmakla övünen siyasetçilerin ve gazetecilerin ülkesi değil miydik?..
Bugün nasıl oldu da meslektaşlarımızdan birinin kovuluşunu haber yaparken "beklenen oldu; Yavuz Baydar kovuldu" diye manşet atar hale geldik?..
Hayır...
Manşeti atan kardeşimizi eleştirmiyoruz...
Nasıl olup da bir meslektaşımızın kovulacağının anlaşılır, beklenir hale geldiğini sorguluyoruz...
Bir arkadaşımız önüne gelene küfreder, iktidar ya da muhalefet partilerinin lider kadrosuna, milletvekillerine her gün ağız dolusu hakaretler eder de kovulur anlarız...
Aksine...
O ana kadar kovulmamış olmasını kabul edemeyiz...
Ama...
Bir gazetenin "en akil" insanı, yani "ombudsmanı" nasıl ve neden kovulur arkadaş?..
Ey sen değerli dost Erdal Şafak!..
Böyle bir şeyi nasıl ve neden yaparsın?..
Bizleri "Yavuz Baydar kovulacak" diye bekleten sebep nedir?..
Baydar; ne iktidara ne muhalefete küfür edecek ya da hakaretler yağdıracak biri değil...
Meslektaşlarıyla kavga etmez; varsa yanlışları efendice ve en yüksek düzeyde nezaketi ölçü alarak eleştirir...
E kardeşim zaten işi o...
Eleştirmeyip de ne yapacak?..
Her gün siyasetçilerden birkaçını ya da seçmece kimi meslektaşını övgülere mi boğmalıydı yani?..
Asıl öyle yapsa kovulmayı hak etmiş olmaz mıydı?..
Bir gazetenin ombudsmanı; kendi ülkesinde meydana gelen bir protesto eylemiyle ilgili kişisel görüşe sahip olamaz mı?..
O kişisel görüşü kendi çalıştığı gazetedeki bazı haber dillerini eleştirmesine engel mi?..
Yani...
Akıl alır gibi değil...
Akıl alır gibi değil zira ileri demokrasiye geçiş yapmakla övünen ülke giderek katı bir despotizme, sansüre, yasakçılığa doğru uçarcasına ilerliyor...
Bu tehlikeli gidişi durduracak olan yine medya...
Ama olmuyor...
Medya yönetimleri ve patronajları ülkeyi bir sansür uçurumuna sürüklüyor...
Bu aşamada Hükümet ve Başbakan da bu işten kovmalardan memnun olabilir...
Ama...
Unutmasınlar ki bir ülke dünyadaki diğer ülkeler nezdinde sahip olduğu demokrasi kadar itibar sahibidir...
Ve Türkiye "sıfır itibar" bloğuna doğru uçuyor...
Yani...
Bu uçuşa pilotluk edenlerden biri olan Sabah Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Erdal Şafak kaybediyor...
