POLEMİK

Engin Ardıç'tan Ertuğrul Özkök'e olay gönderme!

Sabah yazarı Engin Ardıç, Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök'ün Oscar izlenimleri ile dalgasını geçti.

Engin Ardıç'tan Ertuğrul Özkök'e olay gönderme!

Sabah yazarı Engin Ardıç, Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök'ün Oscar izlenimleri ile dalgasını geçti.

Engin Ardıç, isim vermeden Ertuğrul Özkök'e verdi veriştirdi.

Engin Ardıç yazısının son bölümünde "Damarlarındaki östrojen hormonu anlaşılan yavaş yavaş testosteron hormonuna ağır basmaya başlayan arkadaşa özel not: Madem Gary Oldman hayranısın, otur onu Beethoven rolünde bir daha seyret, bir de "JFK" filmini yeniden makineye tak, bak bakalım Lee Harvey Oswald'ı nasıl oynamış?" ifadelerini kullanarak Ertuğrul Özkök'e göndermelerde bulundu..

İşte Engin Ardıç'ın bugünkü yazısından bir bölüm:

Mahalle karısı gazeteciliği

Tövbe, "mahalle insanı" demem gerekiyordu herhalde, kızmayınız.
Türk basını, gerçi "Kanuni aptal mıydı değil miydi" gibi çok derin ve bilimsel konularla da uğraşıyor ama esas olarak "kadına oynuyor"...

Okuyucunun büyük çoğunluğunun kadın olduğuna karar vermişler, bu yönde yayın yapıyorlar. (Erkekler için ayrıca çarşaf çarşaf futbol geyiği de yok değil. Üstelik en kıytırık maçı "dünya kupası finali" havasında veriyorlar.) Kadın okuyucuyu kafakola alma çabası iki kanaldan yürüyor:

"Okumuşlar" için yaldızlı başarı öyküleri, işkadını portreleri (pardon, "iş insanı" diyecektik), sektör reklamlarına ille de sokulan kadın parmağı...
Cahiller için de yemek tarifleri, sosyete dedikoduları falan.
Çok merak etmişimdir, hangi şarkıcının kaçıncı kocasından boşandığı (pardon, "eşinden" diyecektik), hangi mankenin hangi zengin bezirgânla yatıp kalktığı kimi niçin ilgilendirir?

Gerçi eşitiz ama bendenizde "östrojen" hormonu eksik, herhalde ondan aklım ermiyor.
***
Türkiye'deki Amerikan çocukları "Oscar" lafını duyunca çok heyecanlanıyorlar. Histeri krizine giriyorlar. Sanki babalarının yarışması...


Sonuçlara baktık, en iyi erkek oyuncu Gary Oldman, en iyi kadın oyuncu Frances McDormand, "bileklerinin hakkıyla" almışlar, ikisi de çok iyi oyuncudur.
(Hani cinsiyet ayırımı yapılmayacaktı yahu, "en iyi oyun insanı" falan denilecekti?) Buna karşılık en iyi film, Amerikan sinemasının "yoklukta" ödüllendirdiği bir Abdurrahman Çelebi olmuş.
Klibini seyrettim, Amazon Nehri'nde yakalanmış "insana benzer" bir yaratıkla, bunu kapattıkları laboratuvarda çalışan bir temizlikçi kadının duygusal öyküsü...
Tamam da, bu bir sinema yarışması.
Saçı sakalı ağarmış kazık kadar herifler (pardon, "basın insanları" diyecektik), oturdular, uzun uzadıya ödül törenindeki hanımları (pardon, "vajinalı insanları") yazdılar...
Ashley Judd botoksluymuş... Nicole Kidman'ın kolları tombullaşmış...
Whoopy Goldberg göğsüne dövme yaptırmış, Margot Robbie (o da kim yahu?) saçını kısaltmış...
Salma Hayek'e Gucci elbise yakışmamış, Sandra Bullock'a lame hiç gitmiyormuş... Ama Jennifer Lawrence haspası Dior tuvaletiyle harikaymış...
Jane Fonda ile Helen Mirren bunca yıl sonra güzelliklerinden hiç kaybetmemişler...
Bunlar eskiden de Benli Belkıs'ı yazarlardı ama o zamanlar magazin bir "yan üründü", gazetelerin tamamını ele geçirmemişti.


Engin Ardıç'ın yazısının tamamı için tıklayın

ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar