RÖPORTAJ

Şebnem Bursalı 120 yıllık gazetesini anlattı!

Bursalı, Türkiye'nin köklü yayın kuruluşu Yeni Asır'ın 120. yılı nedeniyle, Diva Business dergisine verdiği röportajda, gazetecilikte en temel ilkesinin doğru haber olduğunu söyledi

Şebnem Bursalı 120 yıllık gazetesini anlattı!
GAZETECİLER.COM - 120. yılını kutlayan Yeni Asır gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Şebnem Bursalı, meslek yaşamında gazetecilik ilkelerinden ödün vermeden başarılı çalışmalarına devam ediyor. Bursalı, Türkiye'nin köklü yayın kuruluşu Yeni Asır'ın 120. yılı nedeniyle, Diva Business dergisine verdiği röportajda, gazetecilikte en temel ilkesinin doğru haber olduğunu söyledi. Haber kaynaklarıyla ilişkilerinde mesafeyi, güven unsurunu ön planda tutarak haberi oluşturduğunu; gazetecinin kamu yararına olan tüm konularda inisiyatif alması gerektiğine inandıını belirten Bursalı Diva Business Dergisi'nin sorularına şu yanıtları verdi:

- Gazetecilik mesleğinin mekteplilerindenim ben. 89 yılında Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi'ni kazanınca başladı meslek yaşamım diyebilirim. Hatta yanılmıyorsam; şu anda Genel yayın Yönetmenleri içerisindeki tek bu işin okulunu okuyan gazeteciyim sanırım. 93 yılında mezuniyet ile birlikte TRT'de Reha Muhtar ile Ateş Hattı Programında yapımcı ve muhabir olarak çalıştım. 94'den itibaren de Sabah gurubuna geçtim. Sabah Gazetesi yazarlığı, Takvim Gazetesi Ankara Temsilciliği, ATV'de Fatih Çekirge ile haber programcılığı, Aktüel dergisinde haftalık siyasi analiz yazıları ve Yeni Asır Ankara Temsilciliği ile son olarak Genel Yayın Yönetmenliği dahil bu yıl Turkuvaz Medya Gurubundaki 20. yılımı doldurdum.

Deneme-Bu yıl 120. yılını kutluyoruz Yeni Asır'ın. Türkiye'nin en köklü ve en eski gazetesi. Kesintisiz yayın hayatını 120 yıl sürdüren bir başka gazete ve örnek yok. Kaldı ki sadece yaşı değil, Yeni Asır'ın Türk basın tarihindeki yeri, ağırlığı ve önemi tartışılmaz bile. Benim gibi Ege'li olan her insanın, okumaya başladığı andan itibaren evinin bir ferdi gibi kabul ettiği böylesine büyük bir gazetenin 6 yıldır Genel Yayın Yönetmeni olmanın şahsıma yüklediği sorumluluk ve gururu kelimelerle çok zor ifade edebilirim. Kaldı ki; bugün yazılı basındaki tek kadın Genel Yayın Yönetmeni olmanın sorumluluğu da ayrıca çok değerli.

-Kadınlar, gazetecilik ve genel olarak konuşmacı olduğum diğer panellerde bu konuda deneyimlerimi paylaşmaya çalışıyorum. Gazeteciliğin cinsiyeti olmaz. Gazeteci gazetecidir. Kadın ya da erkek gazeteci ayrımını reddediyorum. Ancak; sadece bizim mesleğimizde değil, Türkiye'de ve hatta aslında dünyada gelişmiş pek çok ülkede hala daha sivil toplum veya siyaseten veya gazetecilikte "kadın veya erkek" ayrıştırması, kullanılan dilde bile ifade buluyor. Sorunuzun cevabına gelirsek; Türkiye'de gazetecilikte kadın yöneticiler, erkek yöneticiler kadar yok. Düşünsenize 41 yayın organı içindeki tek kadın Genel Yayın Yönetmeni benim. Ama, iki numaralı yöneticilikten başlayarak belli noktalarda kadınları görüyoruz. Kadınların daha titiz, daha ayrıntıcı olması, en tepe yöneticinin, hemen altında bir kadın ile çalışmasını tercih etmesinde etken olarak görülüyor. Zaman içinde en tepe yöneticilik konumlarında kadınların olacağı günlerin çok uzak olmadığı kanaatindeyim bizim meslekte. Ama şunu da söylemeden geçemeyeceğim. Ne mutlu ki bizim yaşadığımız İzmir'de bu durum çok daha iyi durumda. Baksanıza, kendin ve bölgenin en büyük gazetesinin başında da, kentin cemiyet ve ekonomi alanında nabzını tutan Diva gibi bir derginin başında da bir kadın yönetici var.

Deneme-Hep söylüyorum; gazeteciliğin cinsiyeti olmaz. Ben yıllarca Ankara'da politika muhabirliği yaptım. Erkek meslektaşlarımla birlikte sabahlara kadar Başbakanlık önünde haber nöbeti tuttum. Hiçbir zaman, ben kadınım, bu saatte evime gideyim gibi bir düşüncem olmadı. Yöneticilerimin de bana böyle davranmasına izin vermedim. Gazetecilik bir meslek değil, bir yaşam biçimidir. Gelelim; kadın olmanın gazetecilikteki avantajı var mı sorusuna. Habere kadın bakış açısı ifadesi kullanmayı tercih ederim. Kadın olmak detaycılık, güçlü empati yeteneği ve güven unsurunun daha geliştiği bir cinsiyet olarak ele alınırsa; genlerimde olan bu özelliklerimin gazetecilik mesleğinde çok faydası olduğunu söylemeliyim. Yöneticilik yaparken de; bu özelliklerin faydasını görüyorum. Haberi yaparken, haberi gazetede kullanırken kullandığım üsluba kadar çok dikkatli ve detaycıyım. Habere eleştirel ve tarafsız bakmaya çalışırken, duyarlı ve estetik bir bakış açısını da ihmal etmemeye de gayret ediyorum. Arkadaşlarımla ilişkilerimde, empati yapmaya ve onları anlamaya çalışıyorum. Haberin öznesi kadın ve çocuk ise çok daha dikkatli ve özenli bir dil kullanmak birinci önceliğim. Aile ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni ilgilendiren her haber de benim namusum gibidir. Dikkat ve özen en yüksek seviyededir. Bizde maalesef haberin dili çok erkeksi. Çünkü bugüne kadar iktidarda, en tepede hep erkekler olmuş ve dil de üslup da buna göre oluşmuş, buna göre yerleşmiş. Ben gazetemde Dil'e çok önem veriyorum çünkü; toplumda eğer bir şeyler değişecek ise; bu dilden başlar ve dilden yayılır öncelikle. Örneğin; kadına şiddetle ilgili haberlerde, asla şiddet gören kadına veya yakınlarına bir kez daha o şiddeti yaşatacak bir üslup kullanmam, kullanılmasına izin vermem. Şiddet gören kadının kötü görüntülerini yayınlamam, tam tersine şiddeti yapanın fotoğrafını veririm ki; teşhir edilsin. Çocuk gelin ifadesini benim gazetemde okuyamazsınız. Gelin olmayı çocuğa yakıştıran bir dil, bir üsluptur bu ve kullanıla kullanıla zamanla normalleştiren bir bakış açısı olduğunu düşünüyorum. Onun yerine, " Küçük yaşta zorla evlendirilen kız çocukları" ifadesi kullanıyoruz bu haberlerde. Yine; Türk basınında sadece benim gazetemde; "Seyircisiz oynan maç" ifadesi kullanılmaz. Çünkü; Kadın ve Çocukların izlemesine izin verilen bir maçla ilgili haberde; kadın ve çocukların yok sayılması anlamına gelen "Seyircisiz maç" ifadesi çok yanlıştır ve benim gazetemde hiçbir zaman kullanılmadı. Bunun yanında arkadaşlarımın ve okurlarımın her eleştirisini memnuniyetle dinlerim, yeniliklere açığım.

-Çocukluğumdan itibaren ailem ve yakın çevremin bana yakıştırdığı 2 meslek vardı; Avukatlık ve gazetecilik. Çok soran, çok sorgulayan ve çok meraklı bir çocuktum sanırım o yüzden. Nitekim; üniversite sınavına girdiğimde 2 tercihim vardı; Hukuk ve Gazetecilik. Gazeteciliğin birinci kuralı: Merak etmektir. İkinci kuralı; araştırmak, soru sormak, tatmin olana kadar da bırakmamaktır.

Deneme- Öncelikle; 120 yıllık bir büyük deryanın yönetiminde olduğumun çok ama çok farkındayım her dakika. Kaldı ki; ben bu yüce markanın 1994 yılından beri içindeyim. Yani; 20 yıldır Yeni Asır'ın her biriminde çalıştığım için; Yeni Asır'ın ne büyük olduğunu zaten biliyorum. Yeni Asır tarihten gelen misyonuyla; sadece kentine, bölgesine değil, ülkesine de hizmet etmiş bir gazete. 3 asırdır yaptığı yayınlar ve haberleriyle, Osmanlı'nın son dönemlerinden, Kurtuluş Savaşı'na; Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurulmasından demokrasi dışına çıkılan her dönemde Yeni Asır hem belirleyici olmuş hem de hep haktan ve halktan yana olmuş bir büyük misyondur. Bu misyonun size yüklediği sorumluluk da en az kendisi kadar büyüktür. Bunun bilinciyle, her gün böyle büyük bir gazetenin bir parçası olduğum için yeniden şükrediyorum ve bunun sorumluluğuyla işimizi yapıyoruz. Atatürk ilkelerini korumak, Türkiye'nin varlığı ve birliği, ekonomik anlamda bir dünya ülkesi olması, Türkiye Cumhuriyeti'nin her vatandaşının en iyi sosyal ve ekonomik şartlarda yaşaması ve İzmir ve Ege bölgesinin kalkınması bizim yayın politikamızın omurgasıdır..

-Yazılı basının genel durumuyla ilgili olumsuz bir beklenti var. Sosyal medyanın büyümesinin, yazılı basını olumsuz etkilemesiyle ilgili beklentiden söz ediyorum. Ben bu kanaatte değilim. Evet; sosyal medyanın büyümesini kabul ediyorum. Ama; bunun yazılı basının sonunu getireceği fikrine tamamen karşıyım. Öncelikle; sosyal medyanın henüz tam olarak kendi disiplinini kurmamış olmasının, güvenilirlik açısından nasıl bir bilgi kirliliğine dönüşebildiğini görüyor, yaşıyoruz. Gerçi, bu da bir geçiş dönemidir, o da kendi içinde disiplinini bulacaktır. İşte bu geçiş sürecinin sonunda; bana göre, yazılı medya ve sosyal medya birbirini besleyen iki mecra olarak karşımıza çıkacaktır. Bugün ayrıca, basındaki sıkıntının rekabetin artmasından ziyade yaratıcılığın azalmasıyla daha ilintili olduğunu düşünüyorum. İnsanlar gazeteyi, sürpriz duygusuyla satın alırlar. Ama, günümüzde bu merak duygusuna tam karşılık verilebildiğini söylemek pek kolay değil. Biraz da iğneyi kendimize batıralım. Biz; Yeni Asır olarak, kentimizin ve bölgemizin sorunlarını, sıkıntılarını dile getirerek muhatapları çözüm yolunda zorlayarak önemli bir görev yapmaya çalışıyoruz. Sadece bununla da kalmayıp; ekonomik anlamda yeni açılım ve büyük hedeflere ne katkı koyabiliriz noktasından hareketle, yerel ve genel aktörlerin ve kurumların hepsiyle birlikte çalışıyoruz. Yayın politikamız 120 yılın da verdiği sorumlulukla önce İzmir ve Ege Bölgesi'nin refahı ve kalkınmasını hedeflemektedir.

-Benim 6 yıllık yöneticilik dönemimde kent haberlerine daha fazla ağırlık verdik. Sadece İzmir değil, Aydın, Manisa, Muğla, Denizli, Uşak, Balıkesir, Çanakkale'deki kent ve yerel sorunları ve konuları daha fazla gazete gündemine taşıdık. Taşıdığımız her haberin ve konunun da fikri takibini sonuna kadar yapıyor ve sonuç alana kadar, ilgili kişi ve kurumları uyarma görevimizi yapıyoruz. Kent ve Bölge gündemini ilgilendiren her önemli konuda bütün tarafları biraraya getirerek Zirve düzenliyor, konuların masaya yatırılması, ilgililerin bu uyarıları dikkate alması ve gereğini yapması konusunda ortam yaratıyoruz. Kentsel Dönüşüm Zirvesi, Ekonomi Zirvesi bunlardan sadece ikisi. İzmir'in önümüzdeki 20 yıllık dönemde Sağlık turizminde yerini almasıyla ilgili hedef doğrultusunda şimdiki projemiz; Sağlık Zirvesi düzenlemek. Bakan, ilgili tüm bürokratlar, yereldeki tüm kişi ve kurumlar bu zirvelere katılıyor ve ortaya müthiş bir sinerji çıkıyor. Yeni Asır olarak sadece ekonomi değil, kamu yararına olan her olayda var olmaya devam edeceğiz. TÜRGÖK, Otistik Çocuklarımız, LÖSEV, KİTVAK, Tekerlekli Sandalye ihtiyacı olan vatandaşlarımız gibi toplumun belli kesimlerini ilgilendiren kişi ve kurumlar yararına kampanyalar yapmaya, faydalı olmaya devam edeceğiz. Kültürel tüm organizasyonlarda gönüllü basın sponsoru gibi destekliyor ve içinde olmaya gayret ediyoruz. Kendimizin ve bölgemizin sadece ekonomik değil sosyal ve kültürel anlamda her yerinde varız. Benim hayallerim önce Yeni Asır sonra mesleğim için. Okurlarımıza daha iyi bir gazete yapma hayallerime, daha büyük ve daha güçlü bir Türkiye hayalleri de eşlik ediyor.

Deneme-Yeni Asır 120 yılda Türk basın tarihine pek çok yeniliği getirdi. Gazetecilik haber yazım ve tekniğinden tutun da magazin, spor eki gibi pek çok ek ilk kez ve hep Yeni Asır sayesinde Türk basınına kazandırıldı. 120 yılın getirdiği bir deneyim, Yeni Asır'da çalışan (çok ya da az) herkeste mutlaka hissedilir. Bugün Türk basınında keyifle okuduğunuz pek çok gazeteci ve yazar, Yeni Asır'dan yetişmiştir. Ama Yeni Asır, hiçbir zaman ağırlığını ve gücünü şöhret isimlere dayalı olarak geliştirmemiş, kendisi yıldız yaratan bir kurum, bir gazete olmuştur. Haberden geldiğim için, bugün her bir muhabir arkadaşımın yaptığı işin önemini çok iyi biliyorum. Her muhabir arkadaşım, benim için bir yıldızdır. Ve, ben benim yöneticilik dönemimde kendi yıldızlarımızı, kendi şöhretlerimizi yaratmaya, arkadaşlarımı bu yönde yönlendirmeye ve motive etmeye önem veriyorum. Deneyimli büyüklerimizin yanında gençlere de yer verdim ki; yeni bakış açısını, onların enerjisini gazeteme geçirebilmek için. Şunu da söylemeden geçemem. Gazete, yaşayan bir organizmadır. Kesintisiz ve 24 saat çalışma esasındaki bir organizmadır. Okurlarımız sadece haberleri yapan muhabirleri ve yazarları görür ama onun arkasında, ticari yönüyle bu organizmayı yaşatan reklamcı arkadaşlarım, baskıyı gerçekleştiren matbaa çalışanlarım, okurlarımıza gazetemizi ulaştıran dağıtım ve bayi dostlarım, idari personelim, yazı işlerinde sayfaları oluşturan arkadaşlarım hepsi en az sizlerin gördüğü bizler kadar gazetelere emeği geçen kahramanlarımızdır. Ve pek tabii okurlarımız ve reklam verenlerimiz, reklam ajanslarımız. Biz hepimiz bir ekibin parçaları, bütünü oluşturanlarıyız. Bu noktada; bize en rahat çalışma imkanını sunan patronaja ve özellikle de Turkuvaz Medya Yönetim Kurulu Başkanımız Serhat Albayrak'a da teşekkürlerimi sunmadan geçemeyeceğim.

-Mesleğe yeni başlayan tüm gençlere ilk tavsiyem; çok çalışmaktır. Ve, biraz önce de söylediğim gibi gazetecilik bir meslekten ziyade, bir yaşam biçimidir. Bunu hiç unutmamaları gerekir. Aksi takdirde başarılı olmaları mümkün değil. Hep merak edecek, hep merak ettiklerinin yanıtlarını almaya çalışacak, bunun için hiçbir zorluktan kaçmayacak, ısrarcı olacak, araştıracak, okuyacak, hep kendini geliştirmeye çalışacak ve haber kaynaklarına, okurlarına karşı da dürüst olacak. Haberin küçüğü büyüğü olmaz. Haber haberdir. Hiçbir haberi küçümseyemezsiniz. Çok sıradan, rutin bir haberde, kimsenin görmediği öyle bir ayrıntıyı yakalarsınız ki; size Pulitzer ödülü kazandıracak kadar önemli bir haber yaptırabilir. Bu bakış açısını bütün haberlerde canlı tutmak, hatırlamak gerekir.

Deneme

-Mesleki olarak en temel ilkem; yaptığım haberin doğru olmasıdır. Doğruluğuna inanana kadar araştırmak, ondan sonra yazmak ve yayınlamaktır. Haber kaynaklarımla ilişkimde mesafeyi; güven unsurunu önde tutarak oluşturmaktır. Gazetecinin tek geçim kaynağının, gazetecilik olması gerektiği, benim kırmızı çizgimdir. Gazeteciliği kullanarak eğer bir çıkar elde ediliyorsa; benim bu kişilerle çalışmam mümkün değil. Kırmızı çizgilerim olarak söyleyebileceğim; Vatanımın ve milletimin bölünmez bütünlüğü, bayrak, Atatürk ilkeleri, demokrasi ve insan hakları konularını tartışmam bile. Benim görevim, okurlarımı bilgilendirmek. Milli konularda birliği sağlamaya yönelik yayınlar yapmak. Yüzde yüz objektiflik diye bir şey söz konusu olamaz. Gazeteci yüzde 100 objektif olmalı diye bir şey mümkün değil. Ama, neticede kendi görüşlerini de haberin yapılışında, haberin özünü inkar şekline döndürmesine de izin veremez. Kamu yararına olan tüm konularda inisiyatif alır.

-Her gazeteci bir gün köşeyazarı olmayı hayal eder. Hakkıdır da. Ama, bizim mesleğin özünün haber olduğu, muhabirlik olduğunu da hatırlatırım. O yüzden, köşe yazarı olsanız bile sadece yorum değil, okurlara bilgi ve haber vermeyi de hedeflerseniz; kalıcı ve çok okunan olursunuz. İşin sırrı; hayatın içinde olmak. Basit olan en zordur. Bunu başarmalı.

-Geçmişte veya günümüzde kendime örnek aldığım gazeteciler elbette var. Ama itiraf etmeliyim ki; benim bu mesleği seçmemde en büyük sebeplerden biri olan sizlerin de çok çok yakından tanıdığı 2 gazeteci-yazar; benim bu mesleği yapmaya başladığım ilk yıllarda ne kadar yanıldığımı gördüğüm ve beni en çok hayal kırıklığına uğratan 2 kişi olmuştur. Dönem dönem kendime örnek aldığım isimler değişti ama benim hayal kırıklıklarım maalesef değişmedi. Deneye yanıla doğruyu buluyorsunuz. Örnek al, çok çalış, kendi doğrunu oluştur, bu doğru üzerinde devam et, yine çok çalış.

-Meslekteki 15 yılımı Ankara'da siyaset izleyerek, siyaset yazarak geçirdiğim için doğal olarak bana en yakın gelen branş siyaset. Ancak; Ankara gazeteciliğinde diplomasiyi, bürokrasiyi, ekonomiyi, siyasetten ayrı tutamazsınız. Siyaset haberinin içinde mutlaka bunlardan olur çünkü. O yüzden hemen her alanda haber yaptım, yazı yazdım. Yönetici olduktan sonra bu deneyimimin bana çok katkısı olduğunu söylemeden geçemem. Birinci sayfa; gazetenin kimliğidir. Ve, okurlar daha çok bu kimlik için alır gazeteyi. Kendinden bir şeyler bulması lazım. Son 6 yıldır her gün hazırladığımız birinci sayfamızda, herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği bir gazete yapmaya çalışıyoruz.

ÇOK OKUNANLAR