MEDYA KÖŞESİ

Cem Küçük: Risk alma ve bedel ödeme kültürü

'Bedel ödeme kültürünün' ne demek olduğunu bugünkü köşesinde örneklerle anlatan Türkiye yazarı Cem Küçük, "BU kültür çok namuslu bir kültürdür."dedi

Cem Küçük: Risk alma ve bedel ödeme kültürü

Bu konuda en iyi örneğin Mehmet Tezkan olduğunu, Tezkan'ın İyi Parti'den aday olup kaybettiğini gazete ve TV hayatının bittiğini söyleyen Küçük, "İşte bedel ödeme kültürü budur. Hem lahana turşusu hem perhiz olamaz. Bu kültür çok namuslu bir kültürdür." dedi.

Küçük, Tezkan’ın yaşadığı bedel ödeme kültürünü bu dönem tüm medyada yaşanacağını iddia etti.

CEM KÜÇÜK'ÜN YAZISI

Türkiye’de her kesim için mukayeseli bedel ödeme kültürünü oturtmamız bir ahlaki mecburiyettir. Yoksa Türkiye sorumsuzluk ve cezasızlık kültürünün tamamen yerleştiği bir ülke hâline gelir. Nedir bedel ödeme kültürü? Diyelim bir tavrınız var, bir risk aldınız ve karşılığında kazanç bekliyorsunuz. O zaman yanlış ata oynadıysanız da kaybetmeyi kabulleneceksiniz. “Yok ben her seçimde hem yanlış ata oynarım hem de hiçbir kaybım olmaz. Yine kazanırım” diyorsanız artık bu dönemin geçtiğini burada ilan ediyorum. Ne yaparsanız yapın eğer yanlış ata oynadıysanız kaybedeceksiniz. Bu ülkede bedel ödeme kültürünü bu dönem oturtacağız.
Bedel ödeme deyince bu hapis ya da sürgün demek değil. Bu bedel ödemenin güzel bir örneği Mehmet Tezkan’dır. Tezkan, Milliyet yazarı ve NTV yorumcusuydu. Bir anda herkesi şaşırttı, risk aldı ve bahislerini İyi Parti’ye yatırdı. Bu partiden milletvekili adayı oldu ve basın hayatından çekildi. Sonuçta kazanamadı. Böylece gazete ve TV hayatı da bitti. Tezkan şimdi İyi Parti Genel Merkezi’nde bir iş yapacak ama eskisi gibi gazete yazarlığı ve TV yorumculuğu yok. İşte bedel ödeme kültürü budur. Hem lahana turşusu hem perhiz olamaz. Bu kültür çok namuslu bir kültürdür. Mesela Ahmet Şık hapse girdi ve çıktı. Risk aldı ama sonunda milletvekili oldu. İşte risk, bedel ya da kazanç kültürü budur.
İşte şimdi Tezkan’ın yaşadığı bedel ödeme kültürü bu dönem tüm medyada yaşanacaktır. Örneğin Mehmet Y. Yılmaz tüm elindekileri Cumhurbaşkanımızın bitmesine göre oynadı. Sayın Müsteşarımıza sistemli düşmanlık etti. 7 Eylül 2017 itibariyle siyasi köşesini kaybetti ama bu tam bir bedel ödeme sayılmaz, çünkü ballı maaşını almaya devam ediyor. Hele son yaptığı tam bir skandal. Hazal Özvarışlı’ya verdiği röportajda Sayın Demirören Ailesi ile ilgili olumsuz laflar ediyor.
Baştan sona skandal bir röportaj ama Yılmaz düşük profilli bir tip olduğu için pek yankı oluşturmadı. Oysa bu röportajı Ertuğrul Özkök verseydi teneke bağlanarak kovulurdu. Yılmaz’ın düşük profilli olması onu bedel ödemekten kurtaracak mı? Dün Sayın Yıldırım Demirören resmen Hürriyet Gazetecilik Yönetim Kurulu Başkanı oldu. Sayın Yıldırım Demirören hoşgörüsüyle bilinir ama hiç kimse de kendisinin sabrını test etmeyi denememeli. Yılmaz eğer Demirören Ailesi ile ilgili olumsuz laflar ediyorsa onuruyla istifa etmelidir. Eğer istifa edilmiyorsa, Sayın Demirören Ailesi gerekli ilkeleri koymuştur ve onları uygulamak yöneticilere düşmektedir...
Habertürk grubunu bedel ödeme kültürü açısından incelersek de ilginç bulgular çıkıyor. Bu grubun gazetesi tamamen 24 Haziran seçimlerini Erdoğan’ın kaybetmesine göre oynadı. Eğer Muharrem İnce seçimi kazansaydı Habertürk gazetesi aynen devam edecekti. Cumhurbaşkanımız kazanınca gazete tarih oldu. İşte bu, bedel ödeme kültürüdür.
Peki, Habertürk TV ne durumda? Tüm yaşananlardan ders almayan bu zihniyet geçen hafta Cumhurbaşkanımız yemin töreni yaparken, dördü de Erdoğan’a oy vermemiş kişileri ekrana çıkardı ve herkesi şoke etti! Ahmet Kasım Han ve Levent Korkut’un Erdoğan düşmanı olduğunu cümle âlem biliyor. Yanlarında da Metehan Demir ve Cüneyt Başaran gibi asla Erdoğancı diyemeyeceğimiz iki konuk var.
Böyle tarihî bir törende Erdoğan’a uzak dört kişi konuşuyor. Olur mu böyle saçma şey? Nasıl bir objektif ve tarafsız anlayış bu? Sayın Kenan Tekdağ’a sormak isterim bu durumu. Ayrıca aynı gece Abdurrahman Yıldırım’ından Muharrem Sarıkaya’sına yine Erdoğan düşmanlığı yapıldı ve Türkiye Azerbaycan yönetim modeline benzetildi. Didem Aslan Yılmaz’ın ise son dönemde Halk TV spikerinden bir farkı kalmadı. Benim anlamadığım şu: Acaba Sayın Turgay Ciner’in Haberturk gazetesinden sonra Habertürk TV’yi de kapatması mı isteniyor?
24 Haziran öncesi, “Ben Erdoğan ile aynı gemide değilim” diye Nevzat Çiçek açık açık söyledi. Bariz Erdoğan düşmanı bir Saadet Partili olan Nevzat Çiçek’i niye hala AK Parti kontenjanından ekrana çıkarıyorsunuz? Biliyorsunuz geçen haftalarda Can Dündar’ın ortağı Erdem Gül’ü çıkartmıştı Habertürk ve bu köşede bu skandalı yazmıştım. Şimdi duyuyorum ki Erdem Gül casusluktan beraat etti diye Habertürk yönetimi haklı çıktığını düşünüyormuş. FETÖ/PDY’ye yardım ettiği dosyası hâlâ görülüyor. O zaman bu şekilde yargılananların hepsini ekrana çıkarın. Hâlâ yargılanması süren Nuh Gönültaş ve Mehmet Gündem’i de canlı yayına bağlayın. Geçenlerde FETÖ üyeliğinden Orhan Kemal Cengiz beraat etti. Onu niye ekrana çıkarmıyorsunuz? Hiç kimse kusura bakmasın bu gidişat iyi değildir...

ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar