MEDYA KÖŞESİ

Cem Küçük: 22 Mart 2018 devrimi ve medyadaki son gelişmeler

Türkiye yazarı Cem Küçük, Demirören Medya Grubu’nda hayata geçirilecek prensipleri sıraladı. Küçük bu üç ilkeyi ihlal edenlerin tasfiye edileceğini yazdı.

Cem Küçük: 22 Mart 2018 devrimi ve medyadaki son gelişmeler

Türkiye gazetesi yazarı Cem Küçük,  "22 Mart 2018 devrimi ve medyadaki son gelişmeler" başlıklı yazısında  "22 Mart 2018 medya devrimi"dir tabirini hiçbir yazarın kullanmadığını söyledi. Demirören Ailesi'nin yönetim felsefesinde marka adının önüne geçen yönetici ve meşhur köşe yazarı- tv programcısı modeline yer olmadığını söyleyen Cem Küçük,  "Hem medya yöneticileri hem köşe yazarları hem TV sunucuları asla kurumsal markaların önüne geçmeyecek. Varlıkları ile yoklukları bir olacak. Kimse tarafından sokakta tanınmayacaklar. Kamuoyunda görünür ve bilinir olmayacaklar. Asla ve asla bireysel varlıklarıyla gündeme gelmeyecekler. Yarın diyelim gazeteden-TV’den ayrılma kararı aldıklarında hiçbir ses çıkmayacak. Demirören medya grubunda buhar yönetici ve buhar köşe yazarı modeli geçerli olacak. " ifadelerini kullandı.

CEM KÜÇÜK'ÜN YAZISI

Aydın Doğan medyasının Demirören Ailesi’ne devrine Rekabet Kurumu da onay verdi ve Türk basın tarihinde bir dönem resmen kapandı. Bu olayın adı "22 Mart 2018 medya devrimi"dir. Gördüğüm kadarıyla benden başka hiçbir yazar bu tabiri şu an kullanmıyor ama bilin ki 20 sene sonra tüm akademisyenler bu hadiseden “22 Mart medya devrimi” olarak bahsedecekler.
İster yanında ister karşısında olun bu bir devrimdir ve yaşananlar aynen söylediğim çerçevede olmaktadır ve olacaktır. Demirören Ailesi, Aydın Doğan döneminden kalan bütün anlayışı kökten değiştiriyor ve yepyeni bir yönetim felsefesini hayata geçiriyor. Bu olayın hükûmetin yanında ya da karşısında olmakla da doğrudan bir ilgisi yok. Demirören Ailesi’nin yönetim felsefesiyle ilgisi var.
Fikret Bila’nın Hürriyet’ten, Ahmet Hakan’ın Kanal D’den gönderilmesinin ardından Erdoğan Aktaş da CNN Türk’ün başından gönderildi. Oysa bu üç isim de koltuklarını koruma amacıyla hükûmete yanaşmak için elinden geleni yapıyordu. Daha önce bu köşede yazdığım gibi Ahmet Hakan ayakta kalmak için Kanal D Haber’i sanki bizim Erkan Tan gibi sunmaya, köşesini bizim Hikmet Genç gibi yazmaya çalışıyordu ama tüm bunların nafile çaba olduğu görüldü. Suyun bir akışı ve rüzgârın bir esişi vardır. Bu sürecin önüne geçemezsiniz.
Erdoğan Aktaş daha birkaç gün önce Başbakan Yıldırım ile canlı yayın yaptı ama sonra gönderildi. Çünkü CNN Türk hâlâ Aydın Doğan dönemi felsefesiyle yayın yapıyordu. Aktaş da bu duruma izin veriyordu. Fikret Bila Hürriyet’ten gönderildiği hâlde TV yayınlarına alınıyordu. Açık bir HDP propagandisti olan Şirin Payzın ve İsmail Saymaz’a hâlâ ekrandan DEVLET aleyhine gri ve kara propaganda imkânı veriliyordu.
Pazar günkü AK Parti kongresinde tüm kanallar konuklarıyla canlı yayındaydı ama CNN Türk tüm gün kongreden canlı yayın yapmak için hiçbir hazırlık -âdeta kasten- yapmamıştı. Sadece Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın konuşmasına DHA üzerinden canlı bağlantı yapılacak ve onun dışında kongre heyecanı hiç yayına verilmeyecekti. Demirören Ailesi de bu skandalı duyunca haklı olarak çok rahatsız oldu. Aktaş’ın sonunu bu olaylar getirdi. Bu tür numaralar Aydın Doğan döneminde oluyordu ama artık Demirören Ailesi döneminde olamayacağının mesajı verildi. Artık CNN Türk’te Bora Bayraktar dönemi var. Bu kanalda değişim hızlanacak ve Eski Türkiye kalıntıları adım adım temizlenecektir. Hayırlı uğurlu olsun.
Daha önce de yazdığım gibi Demirören Ailesi’nin yönetim felsefesinde marka adının önüne geçen ünlü yönetici ve meşhur köşe yazarı-TV programcısı modeline yer yok. Hem medya yöneticileri hem köşe yazarları hem TV sunucuları asla kurumsal markaların önüne geçmeyecek. Varlıkları ile yoklukları bir olacak. Kimse tarafından sokakta tanınmayacaklar. Kamuoyunda görünür ve bilinir olmayacaklar. Asla ve asla bireysel varlıklarıyla gündeme gelmeyecekler. Yarın diyelim gazeteden-TV’den ayrılma kararı aldıklarında hiçbir ses çıkmayacak. Demirören medya grubunda buhar yönetici ve buhar köşe yazarı modeli geçerli olacak. Birey olarak sırf kendisi için konuşulmak ve ses getirmek isteyenlere bu yönetim felsefesinde yer olmadığını Sayın Erdoğan Demirören hep ifade etmiştir. Bu tanıma uygun davranmayanlar hükûmete yakın bile olsa gönderilecek. Sadece gazete ve TV markaları ön planda olacak.
Öte yandan 22 Mart 2018 medya devriminin ardında bir felsefi-politik ruh olduğu da unutulmamalıdır. 22 Mart ruhu her türlü vesayetçiliği ve darbeciliği Türk anaakım medyasından tasfiye etmek üzerine Türk milletine söz vermiş bir ruhtur. Bu söz çerçevesinde:
1. 28 Şubat askerî darbesine destek vermiş tüm isimler medyadan tasfiye edilecektir.
2. 17-25 Aralık darbe teşebbüsüne destek vermiş ve o dönem sivil hükûmet aleyhine FETÖ argümanlarını kullanmış tüm isimler medyadan tasfiye edilecektir.
3. MİT tırları ihanetinden itibaren 2014-15-16 döneminde DEVLET bu Fetullahçı teröristlerle ölümüne mücadele ederken FETÖ gazetelerinde, TV’lerinde çıkmaya devam edenler ile FETÖ kurumlarına operasyon yapıldığında FETÖ’nün yanında duran tüm isimler medyadan tasfiye edilecektir.
22 Mart 2018 devrimi sonrası Demirören Medya Grubu’nda da adım adım bu prensipler hayata geçecektir. Peyderpey bu üç ilkeyi ihlal edenler tasfiye edilecektir. Bu üç prensip noktasında Türk yargısı tarafından da medyaya yönelik soruşturma süreçlerinin ivedilikle başladığı zaten herkes tarafından bilinmektedir. Türk milletinin çok büyük çoğunluğu hem 22 Mart medya devrimini hem de yargımızın vesayetçi ve FETÖ iş birlikçisi yazarlara yönelik başlattığı soruşturmaları hararetle desteklemektedir. 25 Haziran sabahına kadar da her şey nihayete erecektir.

ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar