MEDYA KÖŞESİ

Bu yazıyı okumadan geçmeyin!

28 Şubat ile ilgili denilmedik laf kalmadı belki... Okuduklarınızdan da gına geldi ama bunu okuyun deriz!

Bu yazıyı okumadan geçmeyin!
GAZETECİLER.COM - Şubat göründüğü anda başladı 28 Şubat yazıları...
Arefesinde ve gününde zirve yaptı...
Bugün final günü gibi görünüyor...
Belki hepinize gına geldi "28 Şubat itirafı" ya da "çakması" okumaktan...
Ama durun bir dakika!
Bu yazıyı okumadan bu yılki 28 Şubat'ı kapatmak olmaz...

Yazıyı kaleme alan Habertürk yazarı Nihal Bengisu Karaca...
28 Şubat'ta şöyle ezildik, böyle tırmalandık edebiyatından uzak satırları...
15 yılın dikkate değer bir analizini çıkartmış.

MUHAFAZAKARLARIN STOCKHOL SENDROMU

İşte o yazıdan pasajlar;

"YILLAR önce, bir panelde 28 Şubat'ın muhafazakâr kesimde Stockholm sendromuna yol açtığını, mütedeyyin-muhafazakâr-İslamcı kesimleri celladına âşık olmaya teşvik eden bir etki yarattığını anlatmıştım. O gün de, "cellat"tan kastım "militer güçler" değildi. Milli Görüşçü olsun, diğer İslamcılar olsun, tüm Müslümanları dünyaya yeni bir şey söyleme iddiasından kopartan her şey olarak görüyordum celladı.

VURULAMAYAN YUMRUK

28 Şubat, sözde gerici güçlerin neden olacağı demokrasi kaybını engellemek amacıyla askerin kalk borusuyla aynı şemsiye altında bir araya gelen sözde sivillerin işbirliğiyle gerçekleşti. (...)

Erbakan'ın kendi başını yemeye azmetmiş olanlarla "uyum" görüntüsü vermeye çalışması zaten büyük bir travma yaratmıştı, derken kitlesel dramlar geldi. İslami referanslara sahip olan herkesin içine şu his yerleşti: "Bir şey yapmazsak bizi hayat sahnesinden silecekler."
Meşhur "Milli Görüş gömleğini çıkardık" böyle doğdu.

DEĞİŞİM ŞARTTI AMA...

Değişim gerektiği doğruydu. Milli Görüş siyasetine egemen olan ve hemen her aklı başında İslamcı'nın da şikâyet ettiği "otoriter", "itaatçi", "biatçı" siyaset değişmeliydi mesela. Siyasetin daha geniş bir kitlenin mutluluğu için yapılması gerektiği, bu yüzden siyaseti dini kavramlar yerine herkesi karşılayacak bir dille yapılması gerektiği düşünüldü. Bize uyardı.

Çok uzun geçmişten yakın geçmişe kadar o kadar çok acı çekilmişti ve 28 Şubat süreci öylesine sıkı bir kırılmaydı ki, kitle "kurtuluş" olarak sunulan havuzun içine atlayıverdi.

ACIKLI FİLMİN FİNALİ YENİ BİR SENARYO ÇIKTI

"Milli Görüş çizgisi" kötü, "yenilikçiler" iyi argümanını hiç sorgulamadan kabullenme, tempo tutarak alkışlama hali böylesi bir çaresizliğin eseriydi.
Bunun acıklı filmin mutlu finali değil, bambaşka bir senaryo olduğunu daha yeni yeni idrak edebiliyoruz:

Değişmesi istenen "otoriter anlayış" yerli yerinde duruyor. Değişmeyeceğini sandığımız hassasiyetler ufalmış, körelmiş; dahası "globalleşme" filan da öyle pek dertsiz tasasız masum bir iş değilmiş! Kendisini olayın aktörü sayanların bile bazı gerçeklere zamanla uyandıklarını düşünüyorum. Tüm bu "dindar nesil" tartışmalarını, Necip Fazıl'dan alıntılanan pasajları, kaybını fark etmek ama gideni nasıl geri getireceğini bilemeyip slogana sarılmak olarak görüyorum.

HİÇ BİR AK PARTİLİ ÇOCUĞUNU İMAM
HATİP'E YOLLAMAZ

Düşünsenize, bugün imam hatip liselerinin orta kısmı yeniden açılabilir, ama artık hiçbir AK Partili kurmay dahi, çocuğunu ya da torununu o okullara göndermez. O "mood"da değillerdir, önceliklerimiz değişmiştir ve bu neresinden baksanız bir derttir. Yalan değil, bugün daha özgürüz.
Ama o özgürlüğü ne için istediğimizi hatırlamıyoruz artık.
Doğru, EMASYA protokolü gibi çirkin şeylerden kurtulduk, ama bu kez de Amerikan değerlerini savunan Asyalı salaklar olduk.
28 Şubat bitti; çünkü "şartlar yeterince olgunlaşmıştı".

ÇOK OKUNANLAR