RÖPORTAJ

Ayşe Arman, Müşfik Kenter'i kardeşine sordu...

Türk tiyatrosunun büyük ismi Öüşfik Kenter'in kardeşi Yıldız Kenter, Hürriyet'ten Ayşe Arman'a verdiği röportajda kardeşini anlattı...

Ayşe Arman, Müşfik Kenter'i kardeşine sordu...
GAZETECİLER.COM
Usta oyuncu Müfik Kenter'in vefatı gündemdeki yerini koruyor. Hürriyet yazarı Ayşe Arman, Kenter ailesinin bir diğer ünlü ismi olan Yıldız Kenter ile bir araya gelerek günün en dikkat çeken röportajına imza attı.

İşre Arman'ın röportajından bir bölüm:

Kardeş acısı nasıl bir şey?

- Kötü, çok kötü. Dört erkek, iki kızdık. Erkeklerin hepsi gitti. Nedense, erkekler daha erken ölüyor. Ablamla ikimiz kaldık. Müşfik benim için kardeşten öteydi, parçam haline gelmişti.

Öldüğünde neredeydiniz?
- Hastanede yanında. Eli elimdeydi. Biraz dışarı çıktım, döndüğümde baktım rengi değişmiş, limon sarısına dönüşmüş. Meğer çıkmamızı bekliyormuş gitmek için, o anda vefat etmiş.

Bilinci yerinde miydi?
- Hayır. Doktorlar, “Bilmediğimiz acıları var, bilinci açık olursa devamlı ıstırap çekecek” dediler. Bizden izin alıp uyuttular onu.

Hastalığı nasıl ilerledi?
- Çok hızlı. Galiba, “Ne çekeyim, ne çektireyim” dedi. Teşhis iki ay önce konmuş. Üzülmeyeyim diye bana söylememişler.

Vefat ettiğini öğrenince, ağzınızdan çıkan ilk cümle ne oldu?
- Derin bir çığlık: “Aaaahhhhhh” Sonra, “Kardeşim, kardeşim” dedim. Bir de ona “Seni seviyorum” diye sarıldım. Fakat tuhaf bir şekilde haber gelmeden hissediyorsunuz gittiğini...

Peki şu anda kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
- Uyuşmuş bir haldeyim. Ama Müşfik hakkında konuşmak bana iyi geliyor, hep ondan bahsetmek istiyorum. Kardeşimdi ama aynı zamanda can yoldaşımdı. Çok roller oynadık birlikte, çok güzel günler geçirdik. Ağladık, güldük. Her zaman birlikteydik. Bu yüzden şimdi vücudumun yarısı eksilmiş gibi hissediyorum.

Ara ara, “Neden o önce gitti?” diyor musunuz?
- Demez miyim? Yaşça büyük olan benim. Biri gidecekse, o ben olmalıydım. İlkokuldan hatırladığım bir şiir var, sürekli dilimde: “Sırayı, saygıyı unuttun, öne geçtin/ Sen şimdi göklere yükseldin...”

Dünyanın en alçak gönüllü adamıydı kardeşiniz. Bu kadar önemli, değerli bir sanatçının egosunun olmaması nasıl açıklanabilir?
- O mahcup biriydi. Utangaçtı. Bir tek sahnede başka biri oluyordu.

Sizden dolayı mı bu mesleğe adım attı?
- Herhalde. Doktor olan Nedim Abim onu çok severdi. Müşfik’e ‘Sarı Bok’ derdi. Bir gün kafasına bir tane şaplak attı, “Ulan Sarı Bok” dedi, “Senin adam olacağın yok, sen de artist ol bari!”

Biraz da hüzünlü ve yalnız duran hali vardı değil mi?
- Yok yok, çok esprilidir. O nefes alamaz haliyle bile espri yapmaya çalışıyordu. İnsan ölürken, güldürmeye çalışır mı? Müşfik öyleydi.

Hastanede onu bilinçli halde hatırladığınız son görüşme...
- Yüzünde maske vardı, küre gibi bir şeyin içindeydi, nefes almaya uğraşıyordu. Döndü bana baktı maviş gözleriyle, o çaresizliğini gördüm. Keşke görmeseydim, gözümün önünden gitmiyor.

KANSER OLDUĞU ONDAN GİZLENDİ

Röportajın devamı için


ÇOK OKUNANLAR