MEDYA KÖŞESİ

Akit yazarı isyan etti: Gazeteciler Günü’nde, “cezaevi yolu” göründü!

Akit yazarı Ali Karahasanoğlu muhabirleri Dursun Suna'nın başına gelenleri köşesine taşıdı.

Akit yazarı isyan etti: Gazeteciler Günü’nde, “cezaevi yolu” göründü!

Ali Karahasanoğlu, Akit'in Niğde muhabirleri Dursun Suna'nın hakkında mahkumiyeti istenen bir dava ile ilgili başından geçen süreci anlatarak adeta isyan etti.  

"Dursun Suna bir haberde kullanılan bilgileri, Rahmetli Hasan Karakaya Abi’ye gönderdiği için aldığı 2,5 yıllık mahkumiyetini çekmek üzere, savcılığa gitti.."
diyerek konuya giriş yapan Karahasanoğlu dün Gazeteciler günü olmasına da atıfta bulunarak “Balyoz’cular bile, bu ülkede yargılamanın yenilenmesi düzenlemesinden yararlanabiliyor da..Gazetecilik yapmış bir fahri muhabir, niye yararlanamıyor?” ifadelerini kullandı. 

İŞTE ALİ KARAHASANOĞLU'NUN O YAZISI

Dün bir yandan Çalışan Gazeteciler Günü olması sebebi ile yayınlanan mesajlarda basın hürriyetinin önemi anlatıldı..

Gazetecilerin şeffaf bir toplum için gerekliliği anlatıldı..

Bir yandan da..

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen “Kaymakamlar Toplantısı”nda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yaptığı konuşmada, yargıda adaletin önemine ilişkin anlatımlarda bulunuldu..

Niğde fahri muhabirimizin 2.5 yıl hapis cezasına mahkum olmasına sebep olan kaymakam da, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki toplantıya katılmış mıdır, bilmiyorum ama..

Tesadüfe bakın ki..

Hem gazeteciler için önemli bir gün..

Hem de, yargının adil karar vermesinin öneminin en üst mevkideki siyasi tarafından anlatıldığı gün..

Dursun Suna bir haberde kullanılan bilgileri, Rahmetli Hasan Karakaya Abi’ye gönderdiği için aldığı 2,5 yıllık mahkumiyetini çekmek üzere, savcılığa gitti..

Savcılığa gitti ama..

Hafta başında verdiği dilekçelerin cevabını da merak ediyordu..

Gerçek bir hukuk devletinde..

Adil bir yönetimde..

Hata sonucu bir mahkumiyet kararı verilmiş olsa bile..

Medyada da haber olduktan sonra..

Bu hata farkedilir ve doğru olan yapılırdı..

Ama Dursun Suna’nın olumlu bir haber ümidi ile gittiği adliyede, iki dilekçesinin de reddi haberini aldı.

Suna’nın ilk dilekçesi, infaz savcılığına verdiği dilekçe imiş.

Ceza infazı ile ilgili kanunun 7. maddesinde, “3 yıldan düşük cezaların talep üzerine 1 yıla kadar savcı kararı ile infazının ertelenebileceği” öngörülmüş.

Dursun Suna müracaat etmiş..

“Başsavcılığa itiraz ettim. Anayasa Mahkemesi’ne gidiyorum.. Şimdilik hakkımdaki cezanın infazının ertelenmesini talep ediyorum” demiş.

Savcılık dün, bu talebi hemen reddetmiş.

Çok kısa bir sürede karar verilmesi güzel..

Hızlı hareket edilmesi olumlu.

Ama..

Hiçbir gerekçe sunulmadan, “Talebin reddine” denilmesi..

İşte bu garip..

2018 Türkiye’sinde, anayasa tüm kararların “gerekçeli” olacağını belirtmiş iken..

Hiçbir gerekçe sunulmadan, “Talebin reddine” denilmesi..

Olsa olsa, 20-30 yıl öncesinin Türkiye’sinde olabilecek bir uygulama..

Ama ne yazık ki..

2018 Türkiye’sinde de, karşılaşabiliyoruz.

Dursun Suna’nın alternatif bir dilekçesi daha varmış..

Cezayı veren mahkemeye de..

“Karar kesinleştikten sonra elime geçen delillere göre, özel hayatı ifşa edildiği ileri sürülen kaymakama, İçişleri Bakanlığı kınama cezası vermiş. Demek ki, bu kamu görevlisi, eleştirilmeyi haketmiş. Ceza aldığına göre, ifşa edilen bilgiler, özel hayat değilmiş. Özel hayat olsa idi, Bakanlık da o konuyu hiç irdelemeden, ‘Biz kimsenin özel hayatına karışamayız. Bu konudaki iddiaları inceleyemeyiz. Disiplin soruşturulması açılması mümkün değildir’ der, soruşturmayı açmadan, dosyayı kapatırdı..” diyerek, yeni elde edilen delil gerekçesi ile, yargılamanın iadesi talebinde bulunmuş.

Özel hayatı ifşa edildiği ileri sürülen kaymakamın aldığı kınama cezasına ilişkin resmi belgenin bir örneğini de dilekçesine eklemiş..

Bor Asliye Ceza Mahkemesi ne karar vermiş?

Talebi savsaklamadan.. 

Günlerce bekletmeden..

Bu açıdan olaya bakarsak..

Takdir edilecek bir hızla..

Hemen kararını vermiş.

Ama maalesef..

Bu karar da yine red yönünde olmuş..

Ve bu kararda da yine, anayasanın açık hükmüne rağmen hiçbir gerekçe yer almamış...

Daha doğrusu, “bir gerekçe vermiş gibi” yapmış..

Talebi reddetmiş..

“Vermiş gibi yapmış” dediğim gerekçesi ise şöyle:

“(..) yeniden yargılama yapılmasını gerektirecek herhangi bir neden yer almadığı anlaşılmakla yargılamanın yenilenmesi talebinin CMK’nın 319/1 maddesi uyarınca kabule değer görülmediğinden reddine.”

Zannedersiniz ki..

Talep eden kişi, hiçbir gerekçe sunmadan..

“Benim bu işe çok canım sıkıldı.. Ben niye cezaevine giriyorum ki.. Ben size sebep falan bildiremiyorum ama.. Olsun.. Siz beni bir defa daha yargılasanıza.. Ne olur.. Çok istiyorum..” denilmiş gibi..

Mahkeme de..

Gerekçeli kararında..

“Yeniden yargılama yapılmasını gerektirecek herhangi bir neden yer almadığı”ifadesi ile, yeniden yargılanma talebini reddetmiş.

Affedersiniz ama..

Hukuk tahsili yapmaya gerek var mı?

Hukuk konusunda uzmanlığa ihtiyaç var mı?

Hukukçu olmaya gerek var mı?

Çok basit olarak..

Sanık diyor ki: 

“Ben bir kamu görevlisinin özel hayatını ifşa edecek nitelikteki fotoğrafı Akit gazetesine gönderdim diye mahkum oldum. Oysa bu fotoğrafın özel hayat olmadığını, şimdi elime geçen ve size de sunduğum bir belge ile ispatlıyorum. Bu belge, İçişleri Bakanlığı’nın müfettişlerinin imzasını taşıyor. Bu belgede, ilgili kaymakama, benim ifşa ettiğim iddia edilen fotoğraflardaki bilgi dayanak gösterilerek ceza verildiği görülüyor. Ben de bu delili mahkum olduktan sonra buldum. Aslında çok önceden, yerel mahkeme bu konuyu araştırmalı, Bakanlık’tan konuyu sorarak, bu bilgiyi dosyaya celbettirmeli idi.. Daha önce mahkeme bunu yapmadı.. Yangından mal kaçırıyormuş gibi.. Aceleci bir tavırla.. Hemen mahkumiyeti verdi.. Şimdi ben de.. Elime yeni geçen delili size sunarak, yeniden yargılama talep ediyorum!”

Mahkeme şunu diyebilirdi:

“Bu yeni bir delil değildir. Dosyamızın içinde bu belge zaten vardı. Sanık bu belgeyi görmemiş olabilir. Biz daha önce bu belgeyi getirtmişiz, bu belgeye rağmen mahkeme mahkumiyet vermiş, Yargıtay da onamış. Kusura bakmayın.. Bu gerekçe ile yargılamanın iadesi talebini kabul edemeyiz.”

Dursun Suna da, böyle bir gerekçeli karar sonrasında..

“Mahkeme uzun uzun gerekçesini yazmış. Daha ne istiyorum ki..” der, bir gazeteci olarak, Gazeteciler Günü’nde, başı dik, cezaevine girerdi..

Ama böyle bir gerekçe sunmuyor, mahkeme..

Kestirip atıyor: “Reddine!”

Bize de sormak düşüyor..

“Balyoz’cular bile, bu ülkede yargılamanın yenilenmesi düzenlemesinden yararlanabiliyor da..

Gazetecilik yapmış bir fahri muhabir, niye yararlanamıyor?”

ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar