MEDYA KÖŞESİ

Akit yazarı Aydın Doğan'a ateş püskürdü

Akit yazarı Ali Karahasanoğlu, Aydın Doğan'a “68. yıl töreninde, Emin Çölaşan’a, Bekir Coşkun’a, Uğur Dündar’a niye ödül verilmedi?” diye sordu.

Akit yazarı Aydın Doğan'a ateş püskürdü

Hürriyet gazetesinin 68. yıl kuruluş yıl dönümünde Aydın Doğan'ın yaptığı konuşma Akit yazarı Ali Karahasanoğlu'nun süzgecine takıldı.

Ali Karahasanoğlu, Hürriyet'in geçmişte attığı bazı manşetleri hatırlatarak, Bekir Coşkun, Yılmaz Özdil, Uğur Dündar, Oktay Ekşi, Emin Çölaşan gibi isimlerin neden yıllarca korunduğunu sordu.

İŞTE ALİ KARAHASANOĞLU'NUN O YAZISI

“Siyasi hayatı bitti”

“Beceremediniz artık gidin”

“Ya uy, ya çekil”

“Gerekirse silah bile kullanırız”

“411 el kaosa kalktı”

“% 52 oy alan cumhurbaşkanına idam cezası”

Ve daha onlarca manşeti ile, Türkiye’nin derin operasyonlarında hep kilit rol gören Hürriyet gazetesinin 68. kuruluş yıldönümü sebebi ile ödül töreni düzenlenmiş.

O manşetleri atan gazetenin yönetiminde ben olsam, utanır, sıkılır,“Geçiştirin gidin” derdim.

Ama bu arkadaşlar çok rahat..

O manşetleri kendileri atmamışlar gibi.

Ülkenin yönetimine seçimle gelen siyasi iktidarları, darbeci generallerle yaptıkları işbirlikleri ile, illegal şekilde indirmemişler gibi..

Bu yolda, siyasetçileri tehdit etmemişler gibi..

Bir de tören düzenleyip, “Bilmem kaç yıl hizmet ettin, al sana şu ödül. Sen bilmem kaç yıl hizmet ettin, al sana bu ödül” diye, çalışanlarını ödüllendiriyorlar..

Gazetede 10 yıl çalışanlara verilecek ödülde bile, yukardaki iki manşetin hesabı sorulmalı iken..

Bir de 20 yıl, 30 yıl, 40 yıl çalışanlara ödüller verilmiş.

Yani, 12 Eylül dahil, 1976’dan bu yana gazetede çalışanlar, takdir edilmiş, yukardaki manşetlerin tümünde sorumluluğu olanlara “Afferin size”denilmiş.

Attıkları manşetler doğru çıkmış mı?

Hayır.

Örnek kabilinden verdiğim, “Siyasi hayatı bitti” başlığı da..

“411 el kaosa kalktı” başlığı da..

Diğerleri de..

Hep yanlış çıkmış.

“Siyasi hayatı bitti” dedikleri isim, şu an ülkenin en üst noktasında..

Hem de..

Yıllardır..

Hem de.. Bir başka siyasetçiye nasip olmayacak kadar uzun süredir..

“Kaos” dedikleri başörtü özgürlüğü, bugün Türkiye’de sadece üniversiteleraçısından değil.. Memurlar açısından da sorunsuz uygulanıyor..

O zaman, Hürriyet gazetesi, bu “tutmayan manşetler”in faillerine, ne ödülü veriyor?

Bir bilen varsa, açıklasın..

Aydın Doğan, ödül töreninde konuşma yapmış.

Demiş ki, “Gazeteci tabii bağımsızdır. Gazeteci tabii istediğini yazar ama; gazeteci kinini, intikamını yahut içinden geçen duygusunu habermiş gibi sunamaz. Bunlarda dikkatli olmamız lazım.”

Aslında tam da, Hürriyet’in yayın politikasını söylüyor, Aydın Doğan..

Kinlerini yazdıklarını..

İntikam için başlıklar attıklarını..

İçlerinden geçen duygularını manşetlere taşıdıklarını, itiraf ediyor..

“Siyasi hayatı bitti” başlığı, başka ne ile izah edilebilir?

“% 52 oy alan cumhurbaşkanına idam” ifadesi, başka ne ile izah edilebilir?

Devam ediyor Aydın Doğan:

“Yalan haberden, yoruma dayalı haberden, illa zorlama, eleştirel haberden, kasıtlı haberden, hakaretten uzak durmamız lazım. Bağımsız gazetecilik bu değildir. Belli fikrin devamlı müdafisi olan ideolojik gazeteciler vardır, onlar kendi dünya görüşlerine uygunsa onu doğru diye methederler. Ama bizim siyasi bir angajmanımız yok. Hiçbir siyasi partiye angajmanımız da yok, garezimiz de yok. Biz bağımsızız, yansızız. Mutlaka doğru haber yayınlayın, belgeli haber yayınlayın, kasti olmaktan uzak durun.”

Bu noktada sormamız lazım Aydın Bey’e..

Emin Çölaşan, tam da bu hatırlatmanızda işaret ettiğiniz “belli bir fikrin devamlı müdafisi oldukları” için mi kapının önüne konuldular?

Bekir Coşkun..

Yılmaz Özdil..

Uğur Dündar..

Oktay Ekşi..

Ve diğer benzerleri..

Aynı sebeple mi, kovuldular?

Cevabı tabii ki “Evet”, bu sorunun..

Ama bu cevapla birlikte, daha da içinden çıkılmaz bir noktaya düşüyor, Aydın Doğan..

Eleştirdiği, “Böyle olmamalıyız” dediği “yanlı gazeteciliği”, “kendi dünya görüşleri çerçevesinde yalan yazma”yı adet haline getiren bu isimleri,Aydın Doğan niçin, yıllarca sırtında taşıdı?

Bunların kendi ideolojik saplantılarını gazeteye yansıttıkları yazılar sebebi ile açılan davalarda ödenmesi gereken tazminatları, Aydın Doğan niye üstlendi?

Aydın Doğan, bu sorulara cevap verebilirse, işte o zaman söylediklerinde samimi kabul edilir..

Yoksa..

Yaptığı konuşmada söylediklerinin tümü, göz boyamadan ibaret kalır.. 

Bir de sorum var, Aydın Bey’e:

“68. yıl töreninde, Emin Çölaşan’a, Bekir Coşkun’a, Uğur Dündar’a niye ödül verilmedi?”

Cevapları hazır:

“Onlar artık bizim gazetemizde değil ki!”

Sahi mi?

Bu isimleri yıllarca sırtınızda taşıyın..

Övün, göklere çıkartın..

“Erbakan bizden bu isimleri istedi. ‘Biz dokunamayız’ diyerek karşı çıktık”diye övünün..

Hatta, “Erbakan’ın isteğini yerine getirseydik, bize şu şu imkanları vereceklerdi. Biz buna rağmen, yazarımıza sahip çıktık” deyin..

Sonra da..

Bu adamlar artık taşınması mümkün olmayan yük haline geldiklerinde.

Attıkları iftiralar, yalanlar, artık savunulamaz hale geldiğinde..

Hepsini kovun..

Ama kendi medyanızda, gazetelerinizde, televizyonlarınızda..

Kesin emir yayınlayın..

“Bize küfür bile etseler, aleyhlerine tek kelime yazmayın” diyerek, kovulmuş eski adamlarınızı koruyun..

Nasıl bir iş bu?

Madem aleyhlerinde yazma yasağı koyuyorsunuz.. Koruyorsunuz.. 

O halde ödüllerini de verin..

Ödül vermiyorsanız, aleyhlerine yazmama yasağını kaldırın!

ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar