MEDYA KÖŞESİ

Akit yazarı Ahmet Hakan, Ertuğrul Özkök ve İsmail Saymaz'ı topa tuttu

Senarist Emrah Serbes'in bir trafik kazasında iki kişinin ölümüne sebebiyet vererek günler sonra itirafçı olması medya dünyasının gündemine bomba gibi düştü. Akit yazarı Ali Karahasanoğlu ise Hürriyet yazarlarına yüklendi.

Akit yazarı Ahmet Hakan, Ertuğrul Özkök ve İsmail Saymaz'ı topa tuttu

Ali Karahasanoğlu, "İşte siz busunuz" dediği yazısında Emrah Serbes olayına Rüzgar Çetin olayı kadar tepki vermeyen Ahmet Hakan, Ertuğrul Özkök ve ismail Saymaz'a dikka çekti.

"Rüzgar Çetin bir kişiyi öldürdüğünde yaptıkları aleyhte haberin binde birini, iki kişi öldürüp, bir kişiyi ağır yaralayan kendi mahallelerindeki adama yapmazlar..  Hatta savunurlar.." diyen Karahasanoğlu, "Bunların gazeteciliği, böyle yanar döner gazeteciliktir.." ifadesini kullandı. 

İŞTE AKİT YAZARININ O YAZISI

 Bu beyefendiler..

Ertuğrul Özkök’ler..

Ahmet Hakan’lar..

İsmail Saymaz’lar..

Karaman’daki bir vakfa ait olduğu ileri sürülen evde yaşanılanları, “tane tane anlatmışlar”dı..

Sinan Çetin’ın oğlu, İstanbul’da trafik kazası yapıp, bir polis memurunun ölümüne sebeb olduğunda..

Her duruşmayı, her ayrıntıyı ayrı ayrı haber yapıp, sırf “baba ile AK Parti arasındaki ilişki” sebebi ile “Vur ha vur” moduna girmişlerdi.

Öyle ki..

Vefat eden polis memurunun eşi, zaten kanun cezalandıracağı için.. Şikayetini geri çektiğinde..

Ahlaksızca.. Bir eşin/bir annenin acısını katmerleştirecek şekilde..

“Para aldı da, şikayetten vazgeçti” dedikodularını yaydılar..

(Karaman’daki iddia doğru ise.. Yapan ahlaksızdır. Savunan da ahlaksızdır..Nitekim yargı ilk aşamada verdiği karar ile, cezalandırmayı yaptı. Fail cezaevinde. İstanbul’da polis memurunun ölümüne sebep olan Rüzgar Çetin, kesinlikle hatalı idi.. O da cezasını buldu.. Bana kalırsa, cezası daha da ağır olmalı idi..Ama maalesef kanunlar böyle..)

Şimdi..

Kendi adamlarından.

Gezi’nin serseri mayınlarından..

Emrah Serbes’in iki kişinin ölümüne.. Bir kişinin de ağır yaralanmasına sebep olduğu kazada..

Bakın bu ahlaksızlar ne yapıyorlar..

Ertuğrul Özkök yazıyor:

“Bir yazarın çıkıp vicdan denen şeyin sesine kulak vermesi...

Bu samimi mektubu yazması...

Geç de olsa... ‘Niye hemen o gün yapmadın’ diyecek olan çıksa da...

İyidir be...

Onca vicdansızlıktan sonra gece başını yastığa koyup horul horul uyuyabilenlerin yanında, hiç olmazsa vicdan denen şeyin insanı uyutmayan bir sancısı olabileceğini gösterdi bize...

Biliyorum o kazada öleni geri getirmez...

Geride kalanın acısını dindirmez...

Ama affettirir be kardeşim...

Ne bileyim biraz hafifletir...”

Neymiş?

“Affettirir”miş..

“Cezayı hafifletir”miş..

Adam olay yerinden hemen kaçıyor.

Yamağına, “Sen suçu üstlen.. Sonra çaresine bakarız.. İş yatışınca.. Seni de çıkartırız.. Senin yerine de, bir senaryo yazar, senin yamağını cezaevine koyarız.. Ertuğrul abimiz bizimle. Hakan abimiz bizimle.. İsmail kardeşim bizimle..” diyor..

“Kaza” denilmesi mümkün olmayan, iki kişinin öldüğü cinayet sırasında vücudundaki alkolün fiziki bulgularını yok etmek için, beyefendi nerede ise bir hafta kaçak yaşıyor..

Artık kan tahlili de yapılsa, en ileri tahliller de yapılsa, kaza sırasındaki alkolün, kullanılan diğer uyuşturucuların izi kalmadığından emin olunca..

Bir yandan da.. 

Savcının “Araba içindeki tüm deliller toplansın. Kan örneklerinden, emniyet kemerinin vücuda bıraktığı ize kadar, suçu üstlenen kişi ile ilgisi belirlensin”araştırmasının da etkisi ile..

Kaçacak delik kalmadığını farkedip..

Senaryoyu değiştiriyor..

Yeni bir senaryo ile..

“Vicdanımın sesini dinledim” numarası ile teslim oluyor..

Ertuğrul abisi de...

Baba-kız ölmüş.. Anne komada iken..

“Affedelim gitsin” moduna hazırlık yapan yazılar kaleme alıyor.

Sadece Ertuğrul mu?

Hürriyet gazete olarak da, manşete taşımış bu olayı..

Ama hangi pencereden görmüş?

“Failin olay yerinden kaçma”sını değil..

“Yamağına suç üstlendirme ahlaksızlığı”nı değil..

“Bir hafta kaçak yaşama, suçun delillerini ortadan kaldırma” yönünü değil..

“Surp Pırgiç Hastanesi’nin, bir suçluyu saklayıp, polise teslim etmemesi”skandalını değil..

Verilecek cezayı indirmesi için..

“İtiraf” yönünü manşete taşımış!

Yuh ki binlerce yuh!

Milyonlarca yuh..

Muhabiri de, “Karaman’daki olayı tane tane anlatan” İsmail Saymaz imiş.

Vay benim Saymaz’ım vay..

Sana bu alçakça haberi de mi yaptıracaklardı?..

Dindarlara küfrediyordun..

Dindar gördün mü, saldırıyordun..

“Ben dürüstüm, yanlış yapan kim olsa, saldırırım” diye kendini savunuyordun..

Ama bu olayda..

Kendini inkar ettin..

Suçüstü oldun..

Bir ahlaksızı..

Suçu işleyip vınlayan kanun kaçağını..

Başkasına “Al şu parayı, sen üstlen” diyen mafya babalarına özenen riyakar adamı..

Yargı ile dalga geçmeye kalkışan bir hokkabazı savunmak, İsmail Saymaz’a düşmüş..

Biz zaten kendisini adamdan saymıyorduk ama..

Kendisi de böylece, soyadının hakkını vermiş, “Beni saymayın” demiş..

Bu arada hatırlatalım..

Hastaneler, kendilerine intikal eden yaralıların durumunu, öğrendikleri suçları, polise ihbar etmek zorundadırlar.

Surp Pırgiç Hastanesi, varsayalım Emrah Serbes yaralı değildi.. Kendi anlatımlarına göre, psikiyatrik tedavi gördüğüne göre..

“Ben bir kaza yaptım. Onun şokunu yaşıyorum” diye, olayı ya kendisi anlatmıştır.. Ya da kendisini hastaneye getirenler, bu bilgiyi doktoruna vermiştir..

Eeee?

O doktor veya hastane..

Bu kanun kaçağını niye gizlemişler? Niye polise ihbar etmemişler?

Şimdi bunun da soruşturmasını, hem savcılık, hem de Sağlık Bakanlığıyapmalıdır..

“Ertuğrul’u anladık. İsmail Saymaz’ı anladık. A. Hakan bu işin neresinde”diyeceksiniz..

Her gün 5-6 bürokrata, bakana, başbakana sözümona terbiye veren A. Hakan, bu konuda ne yazdı?

Her gün 6-7 değişik konuda kalem oynatan hergele, Emrah Serbes konusunda ne yazdı?

Hiçbir şey..

Peki hergele, bu sessizliği ile ne demek istedi?

“Abi işin doğrusu, bu konuya girersem Emrah’ın aleyhine yazmam gerekir. Ama bunu yapamam.. Bende o yürek yok.. Nişantaşı’nda şirinlik yaptığım tüm Gezi’ciler, beni topa tutarlar.. Emrah’ı savunsam..  Bu da dürüst vatandaşlar nezdinde beni rezil eder.. Bugüne kadar yazdığım her şeyi inkar etmiş olurum.. Ahlaksız adamın teki durumuna düşerim.. En iyisi ben bu topa girmeyeyim.. Olayın kapanmasını bekleyeyim..” 

Belki bugün.. Ertuğrul abisine çakarak, havayı biraz yumuşatabilir..

Ama şunu bilin ki..

Bunların gazeteciliği, böyle yanar döner gazeteciliktir..

Dindarları bırakın.. Dindara yakın duran kendi mahallelerinden birisini bile görseler.. Hatta sadece dindara yakın duranı da değil, onun yakınlarını bile.. Topa tutarlar.. Rüzgar Çetin’deki gibi..

Ama Rüzgar Çetin bir kişiyi öldürdüğünde yaptıkları aleyhte haberin binde birini, iki kişi öldürüp, bir kişiyi ağır yaralayan kendi mahallelerindeki adamayapmazlar.. 

Hatta savunurlar..

 

ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar