MEDYA KÖŞESİ

Ahmet Kekeç: Sen aptalsan ben ne yapabilirim?

Star gazetesi yazarı Ahmet Kekeç, Nazım Hikmet ve Oğuz Atay'la ilgili düşüncelerinden dolayı "cahil" tepkileri alınca bugün köşesinden tepkilere cevap verdi.

Ahmet Kekeç: Sen aptalsan ben ne yapabilirim?

"Nazım Hikmet', sevmiyorum demedim. "i" eki eklediniz" diyen Ahmet Kekeç, konunun bu isimlerle değil bunları sahipleniş biçimiyle olduğunu yazdı. 

Ahmet Kekeç, "Bir insan, “Nazım Hikmet sevmiyorum” diyorsa, bu rezervinin “şiir içi” ölçütlerle de ilişkili olduğunu/olabileceğini düşünmelisin. Aptal değilsen düşünürsün" dedi. 

 İŞTE AHMET KEKEÇ'İN O YAZISI



İki kelimeyi bir araya getirip cümle kuramıyor, en basit Türkçe kuralından haberdar değil;“Nazım Hikmet sevmiyorum” yazdım diye beni “cahillikle” suçluyor.

Birincisi geri zekâlı trol; o “de”leri, “da”ları” ayrı yazacaksın. Hem kendi dilini bilmeyeceksin, hem de o “dil”e katkıda bulunmuş insanları cehaletle suçlayacaksın!

İkincisi... Kişisel beğeni, “kültürlülük” ya da “cehalet” konusunda fikir vermez... Bu durumda “öznel eleştiri” yöntemini benimsemiş eleştirmenleri dünyanın en cahil insanları saymanız gerekecek ki; Nurullah Ataç da, Fethi Naci de, zekâsı ve kültürüyle bütün bir“muhitinizi” suya götürür, susuz getirir...

Bir insan, “Nazım Hikmet sevmiyorum” diyorsa, bu rezervinin “şiir içi” ölçütlerle de ilişkili olduğunu/olabileceğini düşünmelisin. Aptal değilsen düşünürsün.

Mesela, “Garip” şiirini sevmiyorum.

Cahil miyim?

Birinci Yeniyaklaşımı içinde şiirler yazmış Orhan Veli, Melih Cevdet ve Oktay Rifat’ı(“şairane” tutumu ve imajı şiirden kovdukları, söz oyunlarına fazlasıyla yaslandıkları için)beğenmiyorum... Melih Cevdet de, Oktay Rifat da, “Garip” defterini kapattıktan sonra iyi şiirler yazmışlardır...

Cahil miyim?

Üçüncüsü... “Nazım Hikmet’i sevmiyorum” demedim.

O “i”yi kendiniz eklediniz.

Nazım Hikmet sevmem (yani “küll” olarak şiirini ve oluşturulmuş imajını sevmem) ama insan olarak Nazım Hikmet’i sevebilirim, İsmet Paşa tarafından gadredildiği için mücadelesini anlayışla karşılayabilirim. Ki, İsmet Paşa’nızın Nazım’a ettikleri en çok bu satırların yazarı tarafından dile getirilmiştir; açın Google’a bakın!

Bazı muhitlerde, bazı isimler, “statü” ve “sınıf” (ya da siyasal aidiyet) belirlemede kullanılırlar.

Bu cümleden olarak Nazım Hikmet, edebiyat tarihindeki yeri itibariyle bir değere tekabül eder ama piyasadaki “dolaştırılış gerekçesi” (şiir içi kıstaslarla alakalı olmadığı için)problemlidir ve buradan edebiyat çıkmaz. 

Dördüncüsü... Oğuz Atay meselesi hiç de zannettiğiniz gibi değil!

Okuduğu iki satır yazıyı anlamayan ve “Şimdi de Oğuz Atay’ı sevmediğini itiraf etti cahil AKP’li” diye tepki gösteren salaklarla hangi düzeyde tartışacağımı bilmiyorum ama, bilakis Oğuz Atay’ı ne kadar sevdiğimin ve “onayladığımın” teyididir o satırlar.

Bir “sahiplenişe” itiraz ettim sadece.

Merhumun “resmî ideoloji” başlığı altında toplayacağımız değerler sistemine en ağır eleştirileri yönelttiğini, bir Tanzimat sapması olarak ortaya çıkan “aydın”ı yerden yere vurduğunu ama bugün aynı düşünsel sapmanın oluşturduğu değerler dünyasının (ve elbette cahil cühela takımının) en gözde yazarı haline geldiğini/getirildiğini, dolayısıyla“öldürüldüğünü” yazdım.

Daha açık nasıl izah edilir?

Sevabına farklı sözcüklerle anlatmaya çalışayım, bakalım yine anlamayacaklar mı?

Oğuz Atay, “Tutunamayanlar”da ve özellikle “Tehlikeli Oyunlar”da, bugün kendisini ikonlaştıran, dolayısıyla parçalayıp tüketen ideolojik muhitin canına okuyor.

Oğuz Atay budur.

Oğuz Atay, Emre Kongar gibilerin anladığı değildir.

Dolayısıyla, Emre Kongar’ın ve cahil cühela takımının kavrayışındaki Oğuz Atay’la işimiz olmaz.

Beşincisi de şu olsun:

Bir “sosyal bilimler uzmanı” olan ama ısrarla “sosyologmuş gibi” yapan Emre Kongar, benim “Sartre iyi bir romancı değildir” ifademi “cehaletimin ikrarı” olarak yorumlamış.

Sartre, bırakın iyi romancı olmayı, romancı bile değildir.

O zaman “kültür küpü” Emre Kongar’dan dinleyelim:

Hangi edebiyat içi kıstaslarla Sartre’ı “romancı” sayacağız ve bir “yazarlık hevesi” olarak ortaya çıkmış romanlarını edebiyat tarihi içinde nereye (hangi döneme) oturtacağız?

O düşüncelerini söylesin, biz de erken dönem Fransız modernistlerinden Camus’ye, Camus’den “yeni roman”a, Fransız romanı içinde Sartre’a yer olup olmadığına bakalım!

Bakalım “cahil” sıfatı en çok kime yakışıyor!

ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar