Bir kere daha tekrar edeyim...
Bir makalenin "doğru" bilgiler içerdiğinin tespiti bana düşmez...
Tıpkı "yanlış" olduğuna karar vermenin de bana düşmeyeceği gibi...
İşte o nedenle bu köşelerde "mutlak" yoktur...
"Bana göre" vardır...
Ve...
"Bana göre" durumunda da ölçü "samimiyet"tir...
Yani...
Bir makale bana göre "yanlış" veya "doğru" olsa da asıl olan "yanlış" ya da "doğru" olmasından ziyade "samimi" yazılmış olmasıdır...
En doğruyu en samimiyetsiz, ufak hesap peşinde koşarak yazan biri benim için “alkışlanan” ya da “kazanan” değil, “kaybeden”dir...
Ahmet Kekeç bugün kendi penceresinden gördüklerini yazıyor...
Kiminize (Ve tabii bana) göre "haklı" Kekeç...
Kiminize (Ve tabii bana) göre ise "haksız"...
Ama...
Hepimiz biliyoruz ki Kekeç; bugünkü STAR'da "Benim adayım Can Ataklı, ciddiyim" başlığı altında yayımlanan makalesinde sadece "ciddi" değil aynı zamanda "samimi" de...
Riyasız...
Açık apaçık...
Beklentisiz...
Doğru ya da yanlış gördüğünü çalan hakem gibi...
Samimi olduğu için de alkışı hak ediyor...