RÖPORTAJ

Ahmet Kekeç: 'Medyada patronunun mikrofonu olanlar var'

Sayım Çınar, gazeteci ve siyasi gözlemci Ahmet Kekeç ile gündeme, Ahmet Sever’in kitabına, seçim sonrası Türkiye’ye dair önemli bir söyleşi gerçekleştirdi.

Ahmet Kekeç: 'Medyada patronunun mikrofonu olanlar var'

GAZETECİLER.COM - ÖZEL RÖPORTAJ
SAYIM ÇINAR
sayimc@superonline.com

 

Sayım Çınar, gazeteci ve siyasi gözlemci Ahmet Kekeç ile gündeme, Ahmet Sever’in kitabına, seçim sonrası Türkiye’ye dair önemli bir söyleşi gerçekleştirdi.

Ahmet Sever’in kitabından başlayalım. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz bu çalışmayı?

Abdullah Gül Tayyip Erdoğan ilişkisi içerisinde bu kitapta anlatılan ve oturmayan çok şey var. Bizim bildiğimiz ilişkiyi yansıtmıyor. Gül’ü yakınırken ve üzülürken görüyoruz kitap boyunca. Hükümetin bütün tasarruflarından rahatsız oluyor, üzüntü bildiriyor, kendisinin daha iyi yapacağını ima ediyor. Sürekli bir rahatsız Gül portresi var. Bunun gerçeği yansıttığını düşünmüyorum.

kekeç

"GÜL BELKİ KENDİ İSTEMEDİ AMA..."

Neden kendisi bir biyografi yazmadı?

Bilemiyorum. Ahmet Sever’in Abdullah Gül’le yazdığını düşünmüyorum bu kitabı. Gül ihtiyaç duyarsa kendi serüvenini yazar. Danışmanının kendi serüvenini anlatmasına hoş bakmaz diye düşünüyorum. Görevlendirdiğini zannetmiyorum. Engel olma hakkı var mıydı? Birçok özel şeyi yansıtan bir kitap bu. Liberal bir insan Gül, böyle bir müdahaleyi istemedi belki, ama olumsuz bir Gül portresi içeriyor kitap. Aleyhine olacak anekdotlar var.

Türkiye önemli bir seçimi atlattı. Hükümet henüz kurulamadı, nasıl değerlendiriyorsunuz şu anki durumu?

Tabii ki seçim sonuçları epey sürprizli oldu. AKP’nin birinci çıktığı halde hükümet kuracak çoğunlukta çıkmaması, MHP’nin oylarını arttırıp CHP’nin düşmesi. Halk bir anlamda koalisyonlar sürecini başlattı. Bütün partileri koalisyon konusunda istekli görüyorum. Enteresan biçimde süreci kilitleyebilir de. Şartlar öne sürüyorlar.

“CUMHURBAŞKANI'NIN KONUMU NE PAHASINA OLURSA OLSUN...”

Cumhurbaşkanı liderleri çağırdı. Liderlerde ise mesafeli bir duruş var.

Eleştiriyorum, cumhurbaşkanının meşruiyetini tartışmaya açmak yanlış. Yasadışı bir tutum. Meşruluğu tartışılmayacak tek cumhurbaşkanı Erdoğan’dır. Ondan öncekiler darbeyle, işaret edilerek geldi. Erdoğan için böyle bir tartışma başlatmak halkın iradesini aykırıdır. Ne pahasına olursa olsun cumhurbaşkanının konumu tartışmaya açılmamalıdır.

kekeç

Sevilay Yükselir krizini nasıl değerlendiriyorsunuz? İşten çıkarıldı. Hükümet tarafındayken bir anda böyle bir dönüşüm yaşamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Gazeteci arkadaşlarımızın işlerini kaybetmesi tabii ki beni üzer. Sabah gazetesiyle ilişkisinin detaylarını bilemeyiz. Gazetenin tasarrufu var, kendi politikasına uymadı demek ki. Ne yazık ki böyle bir hakkı da var. İnsanların düşünceleri değişebilir. Eleştirel çerçevede söylemiyorum, görüşlerini revize edebilirler, aydınlanma yaşayabilirler, gerekçesini sunarlar. İnsanların tercihlerini saygıyla karşılamak lazım. Bu olaya da böyle bakıyorum.

“TEMEL ÖLÇÜM İNSANLARI EĞİLİMLERİNDEN DOLAYI YARGILAMAMAK”

Akit, Yeni Şafak, Star gibi gazetelerde yazılar yazdınız. Şaşırtan bir yazarsınız. Can Dündar lehine de yazınız oldu. Okurları şaşırtıyorsunuz. Kendinizi nasıl konumlandırıyorsunuz?

Zaman zaman övgü konusu da eleştiri konusu da olabiliyor bu durumum. Bu benim işim, polemik yazmak benim görevim. Tabii ki isimler yer alıyor yazılarımda. Eleştirileri mantıklı bulmamakla birlikte, eleştiri olarak alıyorum. Ben polemik yapmaya bayılmıyorum, çok kırıcı tepkilerle karşılaştım, belli bir ölçü içerisinde yanıt vermeye çalışıyorum, yaftalara başvurmuyorum, kendi konumumu böyle koruyorum. Polemik aslında tatsız bir alan, bu alana girdiğinizde sürpriz ithamlarla da karşılaşabilirsiniz. Olmayacak ithamlara maruz kaldım, yanıtını da verdim. Temel ölçüm insanları hususiyetlerinden eğilimlerinden dolayı yargılamamak. Çok eleştirdiğim bir insanın olumlu bir tarafını gördüğümde bunu dillendiriyorum. Edebiyat geçmişine sahip olduğum için belki bazen polemiğe tutuştuklarıma karşı altında kalkamayacağı suçlamalar da yönlendiriyorum. Malzemem sağlam bu bakımdan. Yazıları da etkili hale getiriyor bu. Kelimelerin gücüyle ilgili bir durum bu, benim gücümle değil.

ahmet kekeç

"PATRONUNUN MİKROFONU OLANLAR VAR"

Medya patronlarının birbiri hakkında söylediklerine, manşetlere bakınca, Ethem Sancak ve Doğan medyası arasında büyük bir gerilim var. Gazeteciler patronlarının sözcüsü oluyorlar.

Patronunun mikrofonu olanlar var. Bu savaşı kim başlattı, nasıl başlattı, nasıl bu noktaya geldi bir fikrim yok.

Erdoğan’ın Can Dündar ve Nuray Mert çıkışını nasıl okuyorsunuz?

Cumhurbaşkanının tarzıyla ilgili bir şey bu. Sahici tepkisi neyse onu anında koyuyor ortaya. Bunu eleştirebilirsiniz, politik stratejik bulmayabilirsiniz ama o öyle bir insan. Can Dündar’a da tepkisini dile getiriyor. Haklı olduğu noktalar var mı diye bakmak gerekiyor. Mesela Nuray Mert ile ilgili bu sorunun sorulması gerektiğini düşünüyorum. Meydanda Mert’e yönelik isim vermeden yorumlar yaptı, acaba haklı mıydı, bu hiç sorulmadı, tutumu tartışıldı ama içeriği konuşulmadı.

“KAR, KÖTÜ VE ÖNYARGILI BİR ROMANDI”

28 şubat sürecini iyi biliyorsunuz ve bir roman yazdınız. Bu süreci anlatan fazla bir şey yazılmadı.

Ben 28 şubat romanı yazmadım. Romanın dekorunu oluşturuyor o dönem ama direkt onunla ilgili değil. Ama böyle bir roman yazmak isterim, ne olduğunu yazmak isterim. Orhan Pamuk öyle bir şey yazdı, Kar romanı, 28 Şubat’a göndermelerle doluydu. İlham verdi ona 28 Şubat. Kar romanını 28 Şubat’ı anlamaktan uzak kötü ve önyargılı bir roman olarak değerlendirdim. 28 Şubat’ın mağdur ettiklerini suçlayan bir romandı.

kekeç

Yoğunlaşacak mısınız bu konuya.

Şu an başka bir roman üzerinde çalışıyorum, aslında iki roman. Devamında böyle bir şey düşünebilirim.

BAĞIMSIZLARIN PUSULADAKİ YERİ KAFALARI KARIŞTIRDI

Erken seçim olursa HDP yine bu kadar oy alır mı?

Bunu ölçebilecek bilgilere sahip değilim. İstikrarsızlık uzun sürerse, mali dengeleri bozarsa, bunun uzun vadede AKP’ye yarayacağını düşünürüm. Şu aşamada bir şey diyemeyiz.

Geçersiz oy verenler de çok fazla. Seçmenin dikkatsizliğini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Pusulaların basımından kaynaklı bir arıza. Bağımsız milletvekillerin siyasi partilerin hizasına yazılması kafa karıştırdı. Teknik bir arıza.

CNN Türk'te siyasi programlar, tartışmalar yapıyor, konuk olarak AKP’den isimler davet ediliyor, AKP çoğu zaman ret etti. Bu HDP’yi daha ön plana çıkarmış olabilir mi?

AKP’liler gitmedi diye Doğan HDP’ci görünmedi. HDP’ciydi onlar. Bu gerçek. HDP’nin resmi yayın organı gibi çalıştı. Ben haksız buldum. AKP’liler neden katılmadı bilmiyorum, katılanlar da oldu arada, kendi adıma ben birkaç kez davet aldım ve katılmadım. Başkalarının gerekçesi nedir bilmiyorum.

kekeç“HER DÜŞÜNCENİN BİR MEDYASI VAR, TÜRKİYE'YE ÖZEL DEĞİL BU DURUM”

Medya yeni bir döneme başladı. Bu gruplaşmalar keskinleşecek mi?

Dünyanın her yerinde bu böyledir. Türkiye’de hiç bağımsız gazetecilik olmadı. İnsanlar sonuçta kendilerini ifade etmek zorundalar. Sıradan vatandaş da olsa bu böyle. Medya tercihlerine de yansıyor doğal olarak. Ben bunun yanlış olduğunu düşünmüyorum. Her düşüncenin bir medyası var ve bu Türkiye’ye özel bir durum değil. Türkiye’de bunu eleştirmeye kimsenin hakkı yok, özellikle de Doğan medya grubunun. Onların bir ideolojisi var bu çerçevede yayın yapıyorlar.

“AKP İÇİNDEKİ KAVGALAR PARTİYİ SARSACAK CESAMETTE DEĞİL”

Melih Gökçek Sözcü’yü topa tuttu, Arınç ile de aralarında bir gerilim var. Bu kavgaları doğru buluyor musunuz?

AKP bir lider partisi, bir inanış partisi. İçindeki kavgaların AKP’yi sarsabilecek cesamette olduğunu düşünmüyorum. Her partide olduğu gibi bu partide de tartışmalar yaşanır. Bütün AKP’yi etkileyecek bir şey olduğunu düşünmüyorum. Bu kavga rahatsız edici bir yere giderse lider müdahale eder. taraflarla görüşüldü, daha dikkatli bir dil kullanıyorlar, bunun önemli olduğunu düşünüyorum.

kekeçBedii Faik’i kaybettik. Nedir sizdeki yeri?

Gazete okuduğumuz dönemde o yazmıyordu, tanıma şansım olmadı, ama medya tarihindeki yerini biliyorum. Hatıratlarını yazdı, spekülasyonlar yaratan bir kitaptı, Atilla İlhan ile ilgili anlattıkları vardı. Son temsilcilerden biriydi fıkra yazarlarının. Az kelimeyle çok şey anlatan yok, Rauf Tamer belki. Hem yaşadığı dönem itibariyle hem yaşamı ile önemli bir yere sahip. Necip Fazıl’la unutulmaz bir polemik yaşamıştır. Matbuatın başı sağolsun.

Selahattin Demirtaş medyanın sevdiği bir lider oldu. HDP bu oylarını koruyabilecek mi?

Siyaset gözlemcisi ve gazeteciyim. HDP’ye verilen oyların gerçekten ödünç olduğunu düşünüyorum. HDP’ye bir başkasını cezalandırmak için yöneldiler. Bir kampanyaya, siyasi hesaplaşmaya dönüştü. Cari siyaset Erdoğan nefreti üzerine kurulu. Bu açıdan bir çekim merkezi oldu. Asıl sınav bundan sonra başlıyor. Türkiye patisi olduğunu söylüyor HDP, Türkiye’nin ihtiyaçları yönünde politika yapacağını söylüyor. Daha çok demokrasi bir ihtiyaçtır, Kürt meselesinin çözülmesi bir ihtiyaçtır. Bu konuların çözülmesinde katkıda bulunacak mı? Silahların bırakılması konuşuluyor, bir baskı grubu olarak sürecin tamamlanması için katkıda bulunacak mı göreceğiz. Türkiye partisi olabilecek mi göreceğiz.

ÇOK OKUNANLAR