ANALİZ

Afedersin kardeş, demek ki 28 Şubatçı değildin ha(!)..

Bendeniz o gün Liberalisttim, bugün de Liberalim... Sen o gün Komünistmişsin... Bugün ne olduğun belli değil... İşte seninle benim aramdaki fark bu!...

Afedersin kardeş, demek ki 28 Şubatçı değildin ha(!)..
ADNAN BERK OKAN

O kadar nazik ki makalenin başlığı...
Daha girişte "1 - 0" galip duruma yükseliyorsun...
Çünkü bendeniz tepkiye tepki koyar, nezakete boyun eğerim...
Hürriyet'te yayımlanan makalene diyerek başlayınca benim akan bütün derelerimi kuruttun be Fatih kardeş...
Ama...
Nazik davranacağım demek sana cevap vermeyeceğim anlamına gelmez...


Link verdiğim yazının bir yerinde:
"Bugüne kadar 28 Şubat süreciyle ilgili bana atılan çamurları, yakıştırmaları ciddiye almadım.
Polemiğe girmek istemedim. Ama başörtülü diye iki arkadaşıma saldırma gerekçesi yapılınca dayanamadım" deyişin yok mu?...
İşte o "dayanamama" duygusu anında bana da sirayet etti...

Ve...
Kabalık etmiş olmamak için ben de yazıma aynı nazik hitapla başlamaya karar verdim...


Haber üreten biri

Bak sevgili kardeşim bu yazıyı iyi oku;
28 Şubat süreciyle sana bugüne kadar kimse çamur atmadı...
Ama...
Sen 28 Şubat sürecinde Ankara Temsilciliğini yaptığın SABAH gazetesinde demokrat yazarlara avuç avuç çamur attın...


 Vay vay vay!..


Meğer nasıl da Türk müziği meraklısıymışsın sen..
Bunu okuyunca şaşırdım...
Hafızam beni aldı 
2007 seçimlerinden birkaç gün öncesine götürdü...
Q Caz Bar'a (Ottoman'ın bahçesindeki)...
Meyra söylüyordu...
Hem de ne söylemek...
O gece bir ara Türk müziğinin klasikleşmiş eserlerinden de birkaç tane söyleyen Meyra'ya oturduğun yerden ve dilin dolaşarak, "ben buraya caz dinlemeye geldim, Türk müziği değil!" diye bağıran sen değil miydin kardeşşş?..

Haaa...
Söyle!..
Sen değil miydin?..
Nasıl da bir anda Tük musikisine hayran olmuşsun hayret yani...
O gün Türk müziği dinlemeye dayanamayan Caz müzik hastası(!) Fatih Bey bugünlerde Türk Müziği hayranı ha...
Vay vay vay!..
Vay ki vay!..


Meselâ bendeniz meslek hayatımın hiçbir döneminde, "bir üst düzey komutan dedi ki" diye başlamadım yazmaya...
Yani...
Bilinmeyen bir güç üzerinden "Haber üreten biri" olmadım...

Yani...
Halkın seçtiği politikacıları atanmış generallerin kendilerine yem etmelerine destek vermedim...
Yani...
Demokrat güçlere karşı despot güçlerin yanında yer almadım...
Ama sen bunların hepsini yaptın be kardeş!..

Meselâ bendeniz bir kadına başı örtülü diye saldırmak bir yana hayatım boyunca saygı duydum...
Zira benim Hacı anacığım da bildim bileli başını örter...
Yani...
Bendeniz senin gibi; başını örten kadınlarımıza girişin yasaklandığı orduevlerinde büyümedim....

Yine hayatım boyunca başı örtülü kızlarımızın kadınlarımızın özgürlüklerini savundum...
Ama sen tam aksine, onlara hayatlarını zindan ettin...

Meselâaa...
Halkın oylarıyla "parlamenter" olma hakkı kazanan..
Ve...
Başı örtülü Meclise gelip
milletvekilliği yemini eden Merve Kavakçı'nın "Mahkeme kararıyla" meclisten kovulmasını alkışladın...
Üniversitede başları örtülü olarak anfiye girmek isteyen kızlarımızın haklarını gasp eden kökten laikçilerle aynı safta durdun...


Bendeniz bir 28 Şubat mağduruyum...

Beni iyi oku sevgili kardeşim...
"28 Şubat" denilince sadece benim değil...
Senin yaptırdığın bir haberden sonra
gazetelerinden kovulan Cengiz Çandar'ın da aklına sen geliyorsun...
Mehmet Ali Birand'ın da...
Ve...
28 Şubat mağduru birçok kişinin de aklına sen geliyorsun...


Ve sevgili kardeşim;
Bugün kalkıp da Merve Kavakçı'ya yapılanlara üzüldüğünü söylemen; o gün o zulmü alkışladığın gerçeğini ortadan kaldırmıyor...

Tıpkı savunmak için çabaladığın Nail Keçili'nin 2002 seçim kampanyasında DYP'den (daha doğrusu karı-koca Çiller'den) aldığı milyonlara rağmen partinin barajı aşamadığı gerçeğini değiştirmediği gibi...

Neymiş...
Fehmi Koru'nun samimi arkadaşlığını unutamıyormuşsun?..
Peki...
Sen 28 Şubat sürecinde neden samimi olamadın Fehmi Koru'ya karşı?..
Neden; başı örtülü kızlarımızdan birinin yaş gününü şeref(!)lendirmedin o günlerde?..
Why?..

Yoksa o günlerde Fehmi Koru ile arkadaş olduğun anlaşılırsa, generallerden azar işiteceğinden mi korktun?..
Ee...
Nerede kaldı senin samimiyetin?..


Aramızdaki fark işte bu!..

Beni iyi oku Fatih Çekirge...
Ben senin için "kötü gazeteci" demedim...
Kökten laikçiliğin ve başörtü takan kadınlarla inançlı insanlara düşman oluşundan hoşlanmadığımı yazdım sadece...
Darbecilere lojistik destek sağladığın o günleri hatırlattım kendi okuyucularıma...
Yazdığım için  pişman değil aksine çok huzurluyum...




 Beni iyi oku kardeş;

Eğer bugün Elif Çakır'ın mahallesi güçlü olmayıp senin patronun olsaydı erk sahibi; Elif Çakır'ın yaş gününe gider miydin?.
Gitmezdiiinnnn...
Gitmezdin tosunum gitmezdin...
Bugün sen Çakır'ın savunduğu fikir iktidarda diye ve patronunu o kitle ile barıştırmak için gidiyorsun o yaş günlerine...
Onlar da seni "Beyaz Türk" farz edip seninle "sınıf" atlayacaklarını umdukları için seni davet ediyorlar...
Şimdi desem ki "gün gelecek, devran dönecek kaybedeceksin" diye kendim bile inanmam söylediğime...
Çünkü bilirim ki devran döndüğünde Elif Çakır da Mustafa Karaalioğlu da Fehmi Koru da yine ve bir anda "siyah renkli" oldukları anlaşılacağı için dışlanacaklar senin mahallenden...
Sen yine baş köşede oturacaksın...
Korkma yani...
Bu dünyanın hacıyatmazısın sen...
Asla devrilmezsin; kardeşşş...
 

Ve Fatih Çekirge...
Senin sol yumruğun havada olduğu günler bendeniz (12 Mart 1971 muhtırasından birkaç gün sonra) Sirkeci'de İkinci Şube'de, "Liberalistim" dediğim için sizinkilerden (Komünistlerden) bir yumruk daha fazla yiyordum şişko polisten...
Neden mi?..
Polis, Komünist  - Sosyalist adını çok duymuştu...
Ama...
Bir türlü telâffuz edemediği "Liberalist" kelimesini ilk defa duyuyordu...

Onun için...
Yani yeni icat çıkardığım için bana bir yumruk fazla attı Komünist ve Sosyalistlerden...

Kardeşşş...
Bendeniz o gün Liberalisttim...
1994
yılında Demokrasi tarihimizin ilk Liberal partisi olan Liberal Demokrat Parti'nin Kurucu Genel Başkan Yardımcısıydım...
Ve tabii ki Liberaldim...
Bugün de Liberalim...


Sen ise o gün Komünistmişsin...
Bugün ne olduğun belli değil...

Bugün Leyla Zana’nın da, Merve Kavakçı’nın da Meclis’ten polis zoruyla çıkarılmasının yanlış olduğunu buna karşı tavır almamış olmanın da hata olduğunu söylüyorsun...

Ben ise....
İkisinin de yanlış olduğunu daha o zamanlar söylüyor, yazıyordum...

İşte seninle benim aramdaki fark da bu kardeşşş!..
Sen hep fikirlerini açıklamakta geç kaldığın için kazanıyorsun...
Ben ise
fikirlerimi açıklamakta hep acele ettiğim için kaybediyorum; herhalde...


Kısmetse gelir Hint'ten Yemen'den...

Tamam tamam...
Kabul...
Engin Ardıç'ın da pek haklı olarak söylediği gibi ben bir "looser/kaybeden"im...
Oğuz Atay'ın "tutunamayanlar"ındanım...
Ve...
Sürekli kazandığına göre sen haklısın...
Sürekli kazandığına göre sen benden çok daha iyi yazarsın...
Kaybettiğime göre ben hem haksızım...
Hem de "berbat" bir yazarım...

Kabul...
Kabul ama ne yapayım be kardeş...
Kader(!) utansın!..

Ne demiş atalarımız?..
Sen öyle avam sözler bilmezsin...
Amaaaa...
Bendeniz avam olduğum için o çeşit lakırdı repertuarım geniştir...
Bak; iyi oku ezberle; lâzım olur...

Kısmetse gelir Hint'ten Yemen'den...
Kısmet değilse ne gelir elden?..
Allah yapacaksa kulunun işini
mermere geçirir çürük dişini...
Allah bozacaksa kulunun işini
muhallebi yerken kırar altın dişini...

Bir de şey...
Hani var ya...
G.. kısmetten çıktı mı uçkur dokuz yerinden koparmış...


Senin patronuna parmak salladım...


Özgürlük hakkımı kullanıyorum

Birisinden "nefret" etmek fıtratımda olsa da nefsim o tür sıradan duygularla başa çıkabilecek kadar olgun ve güçlü...
Birisinden intikam almak fıtrtım gereği olsa da aklım ve inançlarım o aşağılık duyguyu kalbimden söküp atacak kadar kuvvetli...
Yani kardeş; 28 Şubat döneminde bana acı çektirdiğin...
Başı örtülü kızlarımızın eğitim görmelerini engellediğin...
Merve Kavakçı kardeşimizi meclisten kovduranlarla kol kola girdiğin için senden nefret etmem şart mı?..
Sana karşı intikam duygularımın harekete geçmesine izin vermeye mecbur muyum?..
Yani...
Bu yazdıklarım nefretten kaynaklanmıyor kardeş...
İntikam alacak olsaydım elime öyle çok fırsat geçti ki, en azından denerdim...
Ama...
Elif Çakır, Fehmi Koru, Mustafa Karaalioğlu'nun yakın dostları olarak seni sevme özgürlükleri var da; benim seni sevmeme özgürlüğüm yok mu?..
Var tabii ki..
Ben işte o özgürlük hakkımı kullanıyorum kardeşşş...

28 Şubat sürecinde...
Darbeci generallere (y
ani senin gibi) destek veren gazetecilerin "egemen" olduğu dönemde...
Ve...
Yanımda olduklarını zannettiğim...
Sözde demokrat, özde
sünepe kimileri ortalıkta "politikacı/gazeteci" diye  hava basarken...
Bendeniz askeri cuntaya lojistik destek sağlayan patronuna; "yanlış yapıyorsun Aydın Bey!" diye parmak sallıyordum ekranda...

O da karıma telefon edip, "kocana söyle ayağını denk alsın, bana salladığı o parmağı kırarım" diye tehdit ediyordu...

Haaaa...
El hak...
Adam dediğini de yaptı ha!...
Kırdı ellerimin parmaklarını...
Hatta kolumu da kırdı, kanadımı da...
Ama...
Beni benden alamadı...
Şahsiyetimi çalamadı...

Pardon...
Cem Uzan'ın STAR gazetesinin genel yayın yönetmenliğine getirildikten sonra sen de benden pek aşağı kalmadın Aydın Doğan'a saydırırken...
Aydın Doğan için yazdığın ve yazdırdıklarını, attığın manşetleri unuttuğumu sanma kardeş...
Ve...
Bugün Aydın Doğan'a da birlikte hizmet ettiğin Yılmaz Özdil'le  birlikte o gün Cem Uzan'a hizmet ediyordun...

Bak sevgili kardeşim;
Aydın Doğan
için o gün söylediklerin doğru idiyse...
Bugün nasıl olup da öylesi bir adamdan aldığın maaşla, onun yanında çalışıyorsun?..

Ne işin var Hürriyet'te?..
Yalan idiyse...
O günkü amacın neydi?..

Öyle ya...
Bir amacın olmasa durduk yerde neden "yalan" söyleyesin bir medya patronu hakkında?..
Hastalığın mı var yoksa?..

adnanberkokan@gmail.com


ÇOK OKUNANLAR