GÜNDEM

40 yıl önceki lafları tekrarlamak solculuk değil

Türk solunun en önemli yazarlarından biri olan Oya Baydar, Türk Solu ile ilgili de “bana döneksin derler, dönen dünya! 40 yıl önceki lafları tekrar etmeyi solculuk sanmak, Marksizm’e ihanet” şeklinde konuştu.

40 yıl önceki lafları tekrarlamak solculuk değil
GAZETECİLER.COM - A Haber'de Selin Ongun'un sunduğu Bi Sormak Lazım, Türk solunun simge isimlerinden birini, Taraf gazetesi yazarı Oya Baydar'ı konuk etti.

Oya Baydar, Öcalan'ın "Silahları bırakın" mesajını da içeren sürece dair bakışını anlatırken, Türk Solu'na dair dikkat çeken özeleştirilerde bulundu.

Öcalan'ın konuşmasının yıllardır duyduğu en güzel barış konuşması olduğunu söyleyen Baydar, "devrimcilik barış cesaretini göstermektir" dedi.

Aydın camiasındaki "üzerime çok geliyorlar" hissinin, paranoyakça olduğunu dile getiren Oya Baydar, Türk Solu ile ilgili de "bana döneksin derler, dönen dünya! 40 yıl önceki lafları tekrar etmeyi solculuk sanmak, Marksizm'e ihanet" şeklinde konuştu.

ÖCALAN'IN KONUŞMASI YILLARDIR DUYDUĞUM EN GÜZEL BARIŞ KONUŞMASI

Şimdiye kadar böyle şeyler oldu, bu bir yanlış. 1999'da, 1992 çekilmeler, tartışmalar oldu ama bu bir ilktir. Bunu görmemiz lazım. Asıl Öcalan'ın konuşması üzerinde durmak istiyorum. Neden ilk? Böyle bir günde pek yeri değil ama hemen söyleyeyim, ben Öcalan'ı pek, tipim değil derler ya, öyle. Konuşmalarını, tarzını, silahlı mücadeleyi, ben silahının her biçimine karşıyım belki gerçekçi değilim ama. fakat bugünkü konuşma Benim yıllardır duyduğum en güzel barış konuşmasıydı. Barış dili diyoruz yıllardır. Her önüne gelen barış dili diyor. Barış dili buydu. Ve ben şaşırdım, gerçekten de şaşırdım. Sahiden gözlerim yaşardı. O hitap tarız ve bütünleştirici hitap. Bu çok zor bir şey. Şunu düşündüm; barış dili insanların kendini de eğitiyor, o barış dilini kullandıkça insanlar da, siyasetler de değişiyor. Sürekli savaş, nefret dilini kullandıkça da insanların kendisi, toplumların kendisi nefret doluyor. Bugünkü mesajın özeti bence, evet barış dili, bunca yıl savaşmış insanların ağzında bile olabilir. Böyle bir mesaj verilebilir. Biraz konuşursak mesajın tek tarafı bu değildi çok ince düşünülmüş, sözcükler üzerinde oynanmış, iyi hesaplanmış kelimelendirmeler. Tüm bunlar doğruda birliğe, bütünlüğe barışa dönüktü

BİZİM GELENEĞİMİZDE BİRLİKTE AYRIŞMAK VAR

Bana bile çok kısmi olarak, istemeyen denilmedi ama böyle bir gönderme yapıldı. Bırakın bütün bir yaşamı, son 10 yılda Barış Girişimi'ni kurmuştuk. Aslında Irak Savaşı'na karşı bir barış girişimi kumuştuk ama ana uğraşlarımızdan biri de Kürt meselesi ve bu savaşın sona ermesi, barışçı çözüm olmuştu. Hakikaten bu uğurda da karınca kararınca elimizden geleni yaptık. Ben şöyle yorumluyorum. Bizim geleneğimizde birlikte yürümekten çok ayrışmak var maalesef. Siyasi geleneğimizin bir parçası. Ben zaten bana yapılan küçük sataşmalara karşı da bir yazı yazdım, "birlikte yürüyebilmek için" diye. Birlikte yürüyebilmek için tam tersi, Hedefi aynı olan herkesin aradaki bir takım ayrıntılar, psikolojimizden bile gelen Kimileri daha rahattır, kimileri her zaman daha endişelidir. Kimileri işin bu tarafına bakar kimileri öbür tarafına. Ama bir iki kıstasımız olmalı diye düşünüyorum. Amaç nedir? Amaçta birleşiyor muyuz? Bu konuda amaç barış.

AYDIN CAMİASINDAKİ "ÜZERİME ÇOK GELİYORLAR" HİS, BAZEN PARANOYAKÇA

İnsan kendinden emin olduğu zaman, ben mesela doğru benim doğrumdur demem, belki bu da beni rahatlatıyor, bir sürü doğrular da olabilir benim doğrum bu ben bunu savunurum. . Bundan ötesinde de hiç öyle kendimi sıkışmış falan hissetmiyorum. Bazen çok yaygara koparıldığını düşünüyorum böyle şeylerde. Hukuki olarak, birileri hakkında davalar açılır, Sıkıştırılmıştır. Kendini öyle hissetme aydın camiası içinde bir psikoloji, "ay benim üstüme çok geliyorlar" falan. Ben bunun biraz fazla kendine dönüklük olduğunu, biraz paranoyak bir tarafı olduğunu, kendine çok fazla önem atfetmekten geldiğini düşünüyorum. Ama sadece bu değil aynı zamanda da kendinden çok emin olmamaktan, özgüveninin aslında azlığından. Ne kadar ses yüksek çıkarsa çıksın özgüven azlığından geldiğini düşünüyorum. Özellikle gençlerde görülüyor. Biraz daha sakin olmalılar. Geçer yani. Siz doğru yerde duruyorsanız, kendinizden eminseniz, kendi doğrularınız varsa, evet benimki tek doğru değil ama ben buna inanıyorum ve bunu savunacağım diyebiliyorsanız o rahatlığınız varsa zamanla geçer her şey. Ne kadar ezilmiş hissetseniz de kendinizi bir yerden çıkarsınız. Ben kendi hayatıma baksam, şunca yıllık, ben 72 yaşındayım en azından 50 yıldır böyle gider geliriz.

OYA BAYDAR'DAN TÜRK SOLUNUN BARIŞ SÜRECİNE DAİR TUTUMUNA ELEŞTİRİ

Türk Solu diyince neden bahsettiğimiz artık belirsizleşti o yüzden oluyor bu. Bundan 40-50 yıl önce birlikte yola çıkmış olanların şimdi bir sürü konuda ayrıştığını görüyoruz. Bunların bir bölümü bugün bu barış sürecinden falan da memnun değiller. Madem bu işi AK Parti yapıyor, olmaz olsun havasına bile girebiliyorlar. Türk solu deyince aynı potaya koymamamız lazım. Bir Türkiye solu vardı, içinden CHP'si de çıktı, içinden ulusalcı kanatları çıktı, içinden aydınlık kanatları, işçi partisi, şu çıktı bu çıktı. Çok çeşitlidir. Bunların bir bölümü, ben kendimi oraya koymuyorum, dünyanın nasıl değiştiğini görmemeyi tercih edip hep aynı yerde kalmayı tutarlılık ve solculuk saydılar. Ben böyle yorumluyorum.

40 YIL ÖNCEKİ LAFLARI TEKRAR ETMEK SOLCULUK DEĞİL MARKSİZME İHANET!

Bana zaman zaman döneksin derler. Ben gayet sakin diyorum ki, ben hep aynı yerde duruyorum, hiçbir yere döndüğüm yok. Neydi durduğum yer, barış, adalet, eşitlik, özgürlük. Budur bizim istediğimiz. Adı ne olursa olsun. Biz ona sosyalizm dedi, öyle bildik. Başkaları başka bir şey dedi. benim durduğum nokta oraya bakan bir nokta. Ben hep aynı yerdeyim. E dünya dönüyor ama. Dönen dünya. Ben o dönen dünyayı fark etmezsem, aynı lafları tekrarlamakla yetinirsem, bunları solculuk sanarak, eğer Marksizm'e inanıyorsam ona ihanet etmiş olurum. Neden o değişimin bilimidir. Değişmeden olmaz.

DEVRİMCİLİK BARIŞ CESARETİNİ GÖSTERMEKTİR

Bugün Öcalan'ın mesajına bakalım, geldiğimiz noktaya bakalım. 30 yıl önce neredeydik, hangi Öcalan'dı, hareket neredeydi, Türkiye toplumu neredeydi buna bakalım. Eğer 30 yıl önceki her şeyi tekrarlamak, silahlı mücadele esastır deyip öyle devam etmek, tutarlılıksa, solculuksa, devrimcilikse ben öyle bir şeyde yokum. Nitekim olmadığını görüyoruz. Devrimcilik barış yapma cesaretini göstermektir. Bunu gösterenlerin ben gerçekten daha devrimci olduklarını düşünürüm

BARIŞ ÇITASININ ALTINA DÜŞENLERİ HAYAT TASFİYE EDECEK

Öcalan'ın mesajıyla ki bizim düşüncelerimize uygundur dedi başbakan da, demek orada belli bir mutabakat var. Tabi bu bir günde çıkmadı, o mesajlar falan biliniyordu önceden herhalde. Çıta öyle bir yere yerleştirildi ki, barış ve çözüm çıtası. Artık kimsenin o çıtanın altına düşme şansı yok. O çıtanın altına düşerseniz bu gerek iktidar, gerek muhalefet için söz konusu. Hayat sizi tasfiye eder. Hayatın gidişatı tasfiye eder. Öcalan'ın bilerek değil belki de, sonunda çıkan kurnazlığı budur. Bir teslimiyet değil, bir zafer mesajıdır o. Barışın zaferine hep birlikte gidebilmenin, bunca yıl çekilen boşa gitmediğinin de mesajıdır o. Çıtayı oraya koyduğunuz zaman buna karşı şu anda bile gördüğümüz muhalefetler Tamamen çıtanın altına düşüp tarihin çöplüğüne süpürülmek durumundadırlar.

ÇOK OKUNANLAR